İzmir Üniversitesi Dış Ticaret, Finans ve Lojistik Ana Bilim Dalı Başkanı Doç. Dr. M. Hakan Keskin, Türkiye’nin en kapsamlı lojistik etkinliklerinden birisi olan XIII. Lojistik ve Tedarik Zinciri Kongresine panelist olarak katıldı ve “İzmir, Türkiye’nin ve Avrupa’nın yeni lojistik merkezi olabilir mi?” başlıklı bir bildiri sundu. Keskin, Türkiye’nin Dünya Bankası Lojistik Performans Endeksi verilerine göre hala istenen seviyede olmadığını ancak lojistik anlamda gerekenlerin yapılması halinde bölgedeki ülkelerin Türkiye’ye rakip olamayacağını vurguladı ve “İzmir, sadece Türkiye’nin değil, Avrupa’nın lojistik merkezi olacak potansiyele sahip” dedi.
Deniz taşımacılığı artırılmalı
Türk lojistik sektörünün, sınırları oluşturan bölge ülkelerin kendi aralarındaki siyasi sorunlardan olumsuz etkilendiğini ifade eden Keskin, deniz taşımacılığı oranının artırılması gerektiğinin altını çizdi. Türkiye’nin bir deniz ülkesi olduğuna dikkat çeken Keskin, “Tüm dünyada yük taşımacılığında deniz taşımacılığı diğer modlara göre çok üstünken Türkiye’de durum tam tersi. Günümüz Türkiye’sinde yük taşımacılığının yüzde 90’ından fazlası karayolunda yapılıyor. Ulaştırma modları arasında kayda değer bir dengesizlik var. Yollarda 800 binden fazla kamyon dolaşıyor. Bunların 100 bini sokak jargonu ile TIR, yani arkasında dorsesi olan çekiciler. Bu rakamın 10 Avrupa ülkesindekinden daha fazla olduğunu söyleniyor. Resmi rakamlara göre 2001 yılında karayolunda 168,211 ton yük taşınırken 2014 yılında bu rakam 276,073 tona çıkmış. Neredeyse iki katına yükselmiş yani düzelme değil kötüye gidiş var” değerlendirmesinde bulundu.
Lojistik koordinasyon hedefe götürür
2000’li yılların başında yerli ve yabancı firmalarla işbirliğine giden, yurtdışı bürolar açan, hizmetlerinin kalitesini sürekli artıran, dinamik bir sektör haline gelen Türk lojistik sektörünün ivmelenmesini sürdürmesinin Türkiye’nin 2023 yılında 500 milyar dolarlık ihracat hedefi için büyük öneme sahip olduğunu ifade eden Doç. Dr. Keskin, “Türkiye olarak diyoruz ki yeni yatırımlar yapacağız, yabancı sermayeyi çekeceğiz ve 500 milyar dolarlık ihracat hedefine ulaşacağız. Yatırımların öngörülen faydaları getirmesi için lojistik yatırımlarla desteklenmesi gerekiyor. Bu konuda daha çok koordinasyon içinde olmamız gerekiyor. Aksi takdirde öngörülen hedeflere ulaşmamız imkânsız” dedi.
Coğrafi konumun avantajlarından yararlanılmalı
Coğrafi konum açısından Türkiye’nin bölgede rakibinin olmadığını ancak sektörel başarının uluslararası işbirliklerini de gerektirdiğini hatırlatan Keskin, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Küresel ticari trend, üretim merkezlerinin Asya ülkelerine kayması yönünde. Bundan dolayı, Asya’daki üretimin Batı pazarlarına taşınması yeni lojistik fırsatlar yaratıyor. Tüm bunlara bağlı olarak çok sayıda, çok uluslu, büyük ölçekli, uzun soluklu demiryolu hatları, uluslararası transit karayolları, ham petrol veya doğal gaz boru hatları projeleri gibi lojistik projeler geliştirildiğini biliyoruz. Bu gibi projelerin Türkiye’nin üzerinden veya çevresinden geçmesi ülkemize çok farklı birçok avantaj yaratıyor. Küresel aktörler bunun farkında, biz de farkında olursak ve gerekeni yaparsak zaten lojistik anlamda rakibimiz yok.”
“Lojistik merkez” tanımı İzmir’i anlatıyor
En genel anlamı ile katma değer yaratan büyük ölçekli tedarik zincir operasyonlarının icra edilebildiği, bunun için hukuki düzenlemeleri yapılmış, idari sorunları çözülmüş altyapıya sahip yerler olması beklenen lojistik merkezlerinin gerektirdiği tüm özelliklerin İzmir’de birleştiğini belirten Doç. Dr. M. Hakan Keskin, sözlerini şunları ekledi: “Binlerce yıldır liman kenti olarak lojistik operasyonlara ev sahipliği yapan İzmir, Kafkaslar üzerinden Asya’yı Batıya bağlayan dev bütçeli projelerin denizden batıya açılan kapısı olarak coğrafi avantaja sahip. İzmir İstanbul Karayolu projesi tamamlandığında önemli bir ulaşım sorunu da çözülmüş olacak. 3 milyon m2 14 bin konteyner depolama kapasitesi ile Kemalpaşa Lojistik Merkez Projesi tamamlandığında İzmir lojistik açıdan kalkınacak. Ayrıca İzmir’de dört vakıf üniversitesi var. Hepsinde de lojistik bölümü var. Bu da İzmir’in nitelikli lojistik işgücü potansiyeli sorunu yaşamayacağını gösteriyor. Üstelik küçük ölçekli de olsa civarında hava limanları var. İzmir lojistik merkez haline gelmeye başladıkça Denizli, Manisa, Aydın, Uşak, Ankara, Bursa gibi Anadolu’daki üretim merkezleri de deniz yolu ile dışa daha kolay ve ucuz çıkabilecek. Ancak hem fiziki hem de yasal altyapı noksanlıklarının bir an önce giderilmesi gerekiyor. Hem coğrafi olarak konumu hem de liman yapısı itibariyle rakibimizin Pire olduğunu ve zaman kaybetmememiz gerektiğini vurgulamak isterim.”
Stratejik sorunlar akademik destek ile aşılabilir
Çandarlı Limanı, Kemalpaşa Lojistik Merkezi, İzmir İstanbul karayolu, TCDD’nin lojistik köy projeleri ya da Ankara’da özel sektör finansmanı ile kurulan ve işletilen ‘Ankara Lojistik Üssü’, İstanbul’da özel sektörün yatırım yaptığı büyük ölçekli depolama tesisleri gibi birçok proje ve girişimin devam ettiğini hatırlatan Keskin, yatırımların öngörülen getiriler sağlamasının ve yatırımların lojistik açıdan koordinasyon sorunu yaşanmadan gerçekleştirilmesinin ön koşullarından birisinin ülkemizdeki tüm sektörlerin lojistik ihtiyaçlarını kapsayan stratejik seviyede bir lojistik planın hazırlanması olduğunu söyledi. Daha etkin olunması için bu projelerin lojistik boyutunda akademik anlamda daha fazla destek alınmasına gerek olduğunu belirtti.
Yorum Yazın