2000’li yıllara kadar her türlü atığın boşaltıldığı bir yer olarak kullanılan İzmir Körfezi’nde, Büyükşehir Belediyesi’nin çevre yatırımlarıyla hız kazanan temizlenme süreci devam ediyor. Körfez’deki olumlu değişim bilimsel yöntemlerle tespit edilirken, deniz altındaki canlı yaşamını izlemek amacıyla çekilen su altı fotoğrafları da Körfez’deki çarpıcı iyileşmeyi gözler önüne seriyor.
İZSU Genel Müdürlüğü’nün Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri Teknolojisi Enstitüsü ile yürüttüğü “İzmir Körfezi Oşinografik İzleme Projesi”nde 9 öğretim üyesi görev alıyor. İlkbahar, yaz, sonbahar ve kış olmak üzere yılda 4 kez Koca Piri Reis Gemisi ile iç, orta ve dış Körfez’den 30’a yakın istasyondan numene alan öğretim üyelerine 12 gemi personeli eşlik ediyor.
Bilim ve gerçek
İnciraltı’ndan denize açılan proje ekibi, 3 gün boyunca 300 mil yol katediyor. Gece geç saatlere kadar süren çalışmalar kapsamında Körfez’in tuzluluğu ve sıcaklığı ölçülüyor; alınan numunelerin geminin laboratuvarında kimyasal ve mikrobiyolojik analizi yapılıyor. Çamur ve balık numuneleri alınıp besin değerleri inceleniyor. Dokuz Eylül Üniversitesi Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü laboratuvarlarında yapılan incelemelerin ardından hazırlanan raporlar, İZSU Genel Müdürlüğü’ne teslim ediliyor. İzmir için hayati önem taşıyan bu önemli projede Prof. Dr. Filiz Küçüksezgin (Koordinatör), Prof. Dr. Bülent Cihangir, Prof. Dr. Şengül Beşiktepe, Prof. Dr. Erdem Sayın, Doç. Dr. İdil Pazı, Doç. Dr. Tolga Gönül, Doç. Dr. Aslı Kaçar, Dr. Canan Eronat ve asistan biyolog Remzi Kavcıoğlu yer alıyor.
Küçüksezgin, “İyileşme süreci devam ediyor”
Proje Koordinatörü Prof. Dr. Filiz Küçüksezgin, İZSU Genel Müdürlüğü ile birlikte yürüttükleri “İzmir Körfezi Oşinografik İzleme Projesi”ni Büyük Kanal Projesi’nin devreye girdiği 2000 yılından bu yana aralıksız sürdürdüklerini belirterek, Körfez’de giderek artan bir iyileşme sürecinin yaşandığına dikkat çekti. Körfez’deki fiziksel, kimyasal ve biyolojik değişkenleri ölçtüklerini belirten Prof. Küçüksezgin, “Anında değerlendirmemiz gereken numuneleri geminin laboratuvarında inceliyoruz. Balık örneklerini ve çamur örneklerini ise dondurarak götürdüğümüz enstitünün kimya laboratuvarında değerlendiriyoruz. 15 istasyonda kimyasal değişkenlere bakıyoruz. Seçilmiş bölgelerden aldığımız balık örneklerinde ağır metal analizi yapıyoruz. 18 noktada ise deniz dibi çamur örneklerinin metal analizinde bulunuyoruz” dedi. Körfez’in ışık şiddetinin geçirgenliğinde çok ciddi bir düzelme olduğunu hatırlatan Prof. Küçüksezgin, konuşmasını şöyle sürdürdü: “2002 yılından önce Körfez suyu daha bulanıktı. Işık geçirgenliği diplere kadar inemiyordu. Bu olumsuzluk Körfez’deki canlı ekosistemine de olumsuz etki ediyordu. Oksijen seviyesi yaz mevsiminde 0’a düşüyordu. Büyük Kanal Projesi’nin devreye girmesi ile birlikte, özellikle 2002 yılında sonra oksijen seviyesi tehlike sınırlarının altına inmedi. Ayrıca deniz dibi çamurunda da gözle görülür iyileşme var. Daha önce aldığımız numunelerde deniz dibi çamurunun yüzeyi bile simsiyahtı. Şimdi normal çamur rengini almaya başladı. Dış körfezden balık örnekleri alarak metal analizlerini yapıyoruz. Sonuçlar tolere edilebilir referans değerlerin altında. Gerek Türk Gıda Kodeksi’ne gerek Avrupa Birliği kriterlerine göre ölçülen metal seviyelerin altında. Ayrıca Körfez’deki canlı çeşitlerini görüntülüyoruz. Daha önceki yıllarda rastlamadığımız canlı türlerine rastlıyoruz. Balık çeşitliliği zaten arttı.”
Rapor sevindirdi
DEÜ Deniz Bilimleri ve Teknolojisi Enstitüsü'nün 2017 yılı ara raporu, İzmir Körfezi'ndeki iyileşmenin devam ettiğini gösterdi. Deniz altındaki yaşamı tespit etmek amacıyla çekilen sualtı fotoğrafları, “yüzülebilir körfez” hedefine ulaşmada büyük umut verdi; Körfez’deki çarpıcı iyileşmeyi bir kez daha gözler önüne serdi.
İzmirli sualtı fotoğraf sanatçısı fotoğrafçısı Murat Kaptan’ın iç körfezde Sahilevleri, Narlıdere, Güzelbahçe, Zeytinalanı ve Urla’da çektiği fotoğraflarda yer alan mercan, yengeç ve balık türleri, körfezde rengarenk bir görüntü oluşturdu. Çekilen fotoğraflarda dünya genelinde nesli tükenen ve koruma altında olan Pinna da dikkat çekti. 15- 20 yıl önce deniz çayırlarına kalıntı şeklinde rastlanırken, şimdi Narlıdere’nin sığ kesimlerinde bile gözlenir oldu. Büyük Kanal Projesi’nin tamamlanması ve peşpeşe arıtma tesislerinin devreye girmesiyle, deniz çayırları içerisinde yer alan C.Nodosa türü, Körfez’in sığ kesimlerinde çayırlar oluşturmaya başladı. Temiz sularda yaşayan deniz atı ve deniz iğnesi gibi canlılar Konak bölgesinde dahi görülmeye başlandı.
Berraklık ve ışık geçirgenliği arttı
DEÜ tarafından gerçekleştirilen “Büyük Kanal Projesi’nin İzmir Körfezi Denizel Ortamında Fiziksel, Kimyasal, Biyolojik ve Mikrobiyolojik Etki ve Sonuçlarının İzlenmesi” başlıklı çalışma kapsamında, 2016 yılı yaz ve sonbahar döneminde Körfez’in çeşitli bölgelerinde oksijen seviyesi ve ışık geçirgenliği incelendi.
2000 yılından önce Körfez tabanında 0’a kadar düşen ve balıklara yaşama şansı vermeyen çözünmüş oksijen seviyesi (yüksek su kalitesinin göstergelerinden biri) hızla yükseldi. İç Körfez’de deniz tabanında balık gibi yüksek metabolizmalı canlıların yaşamasına izin verecek ölçüde oksijen oranı görüldü. Yönetmeliğe göre ışık geçirgenliğinin 1 metrede yüzde 90 olması istenirken, 2016 yılında yapılan ölçümlerde, İzmir Körfezi’nde yüzde 95’lerde olduğu görüldü. Bu da Körfez su kalitesindeki iyileşmeye bağlı berraklık ve ışık geçirgenliğinin giderek artmasının en önemli göstergelerinden biri oldu.
Raporda, atık su arıtma tesislerinin devreye alınması ve bu tesislerde arıtılan suyun yönetmeliklerde istenen sınır değerleri taşıması ile başlayan deniz suyundaki iyileşme sürecinin, Körfez’in doğal hale dönmesinde ve Körfez’i terk eden canlıların yeniden yaşam bulmaya başlamasında etkili olduğu vurgulandı.
Yorum Yazın