Meslek aşkı…
Günümüzde unutulan duygudur.
Para etmeyen sevdadır.
Bir an önce köşeyi dönüp, rahat yaşama düşüncesi, bu deyimi kemirmiş, tüketmiştir.
Aslında öyle bir aşktır ki…
Amaçtır, idealdir, her zorlukta yapılır, maddiyat arka plandadır.
***
Günümüzün canlı Örneği Prof.Dr Ali Barutçu.
Yaşamın zenginliğini, aileden gelen yoklukla tanıyan Ali Hoca, eğitimi boyunca “iyi ve güzeli” aradı.
Güzellikleri yaratmak, iyilikleri çoğaltmak için estetik cerrahiyi hedefledi, doktorluğu seçti.
Hacettepe Tıp’ı bitirdi, Anadolu yollarına düştü.
İnsan, itibar biriktirdi.
Sivas’ta doçent olduktan sonra deniz insanı olarak İzmir’e geldi.
Dokuz Eylül Üniversitesi’nin genç profesörü olarak Estetik Cerrahi Ana Bilim Dalı Başkanlığını kurdu.
Ekibini oluşturdu, bilim dünyasına yelken açtı.
***
Mesleğine tutkundu.
Aklı, zekâsı, yetenekli parmakları yaratıcılığına engel tanımıyordu.
Devletin ilk yara iyileştirme polikliniğini açtı.
Şeker, damar, ülser ve yatağa bağlı yaraları mucizevî şekilde iyileştirdi.
Işıkla havanın, oksijen ve azot atomlarındaki yüklerini değiştirerek ve elektrik akımıyla deriye vererek…
Ağrısız, iltihapsız, ucuz tedavi yöntemini keşfetti.
O zamanlar bu yöntem Avrupa’da bilinmiyordu.
***
Konferans ve tıbbı yayınlarıyla tedaviyi ülkelere yaydı.
Balkan Ülkeleri Yara Dernekleri Konfederasyonu Başkanı seçildi.
Üniversiteye yüzlerce yabancı hasta geliyor, sevinçle geri dönüyordu.
Estetik Cerrah Ali Barutçu, boş zamanlarında heykeltıraş, rölyef ve tahta oymacılığıyla dinlenir, yeteneğini geliştirirdi.
Rölyef yarışmasında Dünya Birincisi oldu, “ sadece amatörüm” dedi, anlatamadı büyük ödülü Türkiye’ye getirdi.
Çok çalışıyor, yorgunluk bilmiyordu.
***
Yaşamının en güzel döneminde…
Sırt ağrısı başladı ve bir gece…
Şah damarı diye bildiğimiz boyundaki karotis arteri pıhtı yaptı, tıkandı.
Vücut dengesi bozuldu, felç oldu.
Hareketleri kısıtlandı ne var ki çalışma heyecanı, meslek aşkı kaybolmadı.
Bastonuyla, ayağını sürüyerek her gün hastaneye geldi, öğrencilerini yetiştirdi, ameliyata girdi, bildiklerini anlattı.
Kök hücreyle yara iyileştirme yöntemini buldu.
Her uğraşında asistanı, yardımcısı çok sevdiği eşi Nurşen Hanım’dı.
Kurucusu olduğu bölüme en son “yara iyileştirme birimi” kurdu.
***
60 yaşın olgunluğundaki Ali Hoca, azmi ve meslek aşkıyla her gün kliniğe geliyor, aralıksız hizmetini veriyor.
Geçen hafta, üniversitenin eski-Yeni rektörleri Dr. Behçet Uz Başarı Ödülünü verdi
Bir kez daha ayakta alkışlandı.
***
Törendeki duygu dolu cümlesi:
“ Yaşıyorsan elinden gelenin en iyisini yapacaksın… Hayatı güzelleştireceksin”
Sonradan öğrendim ki;
Muayenehanesi olmayan Ali Hoca, devletten aldığı maaşla fakir çocuk okutuyormuş.
Yorum Yazın
Facebook Yorum