Spor branşlarındaki antrenörlerin yetişmesinde farklı yollar ve yöntemler kullanılıyor. Spor Federasyonlarının açtığı kurslar, Spor Eğitimi ve Araştırmaları Dairesi Başkanlığı ile birlikte açılan kurslar, Üniversitelerin Spor Bilimleri Fakültelerindeki Antrenörlük Eğitimi Bölümlerinden yetişen antrenörler ilk bakışta aklımıza gelenler içinde yer alıyor.
Dört ayrı kaynaktan yetişen bu antrenörlerin temel görevi sporcu yetiştirmektir. Kulüplerde, okullarda, milli takımlarda çalışan antrenörlerimizde bazı sınıflamalar da bulunmaktadır. Uzun süre içerisinde 5 kademeli sistem kullanılmaktadır. Liglerde görev yapacak ya da milli takımlarda çalışacak antrenörlerin hangi kademelerde olacağı kararı ilgili federasyonların teknik kurullarında alınmakta, federasyon tarafından yayınlanmaktadır.
Futbola baktığımızda durum oldukça farklıdır. Bu federasyon, eğitimlerinin tamamını kendisi düzenlemektedir. Bir antrenör kursu için oldukça yüksek sayılabilecek ücretleri talep etmektedir. Büyük ölçüde UEFA ile ortak eğitim programlarını uygulamaktadır. Hangi lisansa sahip olanların hangi ligde görev alacağı net şekilde açıklanmaktadır.
Batıda bu iş nasıl yapılıyor diye merak edenlerimiz mutlaka vardır. Ağırlıklı olarak spor federasyonları, Üniversiteler ile işbirliği yapmakta ve belirli sürelerde eğitim programlarını uygulamaktadırlar. Kademeler şeklinde yapılan kursların aralarında mutlaka gelişim seminerleri düzenlenmektedir. Bu seminerlerde genellikle en az beş konu ve beş konuşmacının yer aldığını söyleyebilirim.
Seminer demişken, ülkemizde de antrenörler için oldukça önemli sayılabilecek içeriklerde düzenlemeler yapılmaktadır. Antrenörler bu eğitimlere kademe yükseltmelerinde gerekli olduğu için mutlaka katılmaktadırlar.
Üniversitelerdeki antrenörlerin yetiştirilmesinde 4 yıllık lisans programları yer almaktadır. Bazı Üniversitelerde ilk 2 yıl genel eğitim, son iki yıl özel uzmanlık dersleri teorik ve uygulamalı olarak aktarılmaktadır. Bunun içerisinde stajların bulunduğunu ifade etmeliyim. Üniversite yaşamı içerisinde antrenörlük uygulamalarını tamamlayarak bu mesleğe atılacak genç antrenörler, aldıkları çok yönlü eğitimler sayesinde sisteme son derecede hızlı bir şekilde adapte olabilmektedirler.
Antrenörlük, kolay bir iş değildir. Yıllarınızı bu işe vermeniz gerekmektedir. Ve ne yazık ki ülkemizde hâlâ bir meslek değildir. Çoğu zaman ikinci iş olarak yapılmaktadır. Bazı sporlarda ciddi anlaşmalar yaparak iyi paralar kazandığı söylenen çalıştırıcılar, bir sonraki sezonda işsiz kalabilmektedirler. Milli takımlarda görev yapanların çoğu da bu işi gönüllü olarak yapmaktadır. Bazı sporlarda milli takımlar için çalışan antrenörler ile iyi rakamlı sözleşmeler yapılsa da uzun soluklu olanların sayısı bir eldeki parmakların sayısı kadardır.
Netice olarak, bugün başarılı dediğimiz sporcuların, takımların tamamının arkasında bir teknik adam bulunmaktadır. Kaynağı ne olursa olsun bu kişiler sporun gelişmesi ve yaygınlaşması için son derecede önemli bir sorumluluğa sahiptirler. Bizim görevimiz onlara daha iyi eğitim, daha iyi meslek koşulları yaratmaktır. Bu kadar çok faaliyet yapıyoruz, şu kadar madalya alıyoruz demek çok güzel ama neden daha çok değil dediğimizde, antrenörlerimizin eğitim düzeyleri ve kalitelerine bakmakta fayda bulunmaktadır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum