Başlık biraz uzun oldu. Okurken sıkılan olursa gerisine bakmayın. Sportif başarıların gelmesi için önce çok ciddi antrenmanların yapılması gerekir. Bunu herkes yazar ve söyler. Ancak, adı geçen egzersizlerin yapılması, uygulatılması için geçmişte iyi bir eğitim ve öğretim kademelerinden geçmek gereklidir. Bu iş, bir tarafta Üniversitelerde diğer tarafta Federasyonlarda yürütülmektedir.
Birkaç yıllık yüksek öğretim ya da birkaç tekrarlı federasyon kursları tamamlandıktan sonra eğer gelişim kurs ve seminerleri yapılmazsa antrenman ve maçların sonuçları kötüye doğru gidecektir. Benim bu konuda uzun yıllardır yazdığım bir deyim var: “Babadan Kalma” usullerle bir yere kadar gelebiliriz.
Daha iyi sonuçlar, gelişmeler için bilgiyi sürekli tazelemek gereklidir. Bunun yolu, alanda yapılmış araştırmaların sonuçlarına ulaşmak ve bu bilgilerden yararlanmaktır. Peki, bu bilgilere nasıl ulaşılacaktır? Çeşitli yöntemleri değerlendirebilirsiniz: Birisi, alanda yayınlanmakta olan dergilere abone olabilirsiniz. Diğeri, ilgili sporun federasyonları bünyesinde düzenlenen çeşitli ara seminerlere katılmak ve oralardaki sunu dosyalarını kayıt altına almaktır.
Bilgilere ulaşmak yeterli olacak mıdır? Bence olamıyor çünkü her sporcu ya da her takım farklı özelliklere sahiptir. Her egzersiz, herkes için her zaman aynı etkiyi yaratmayabilir. İşte burada teknik adamların öğretme, antrene etme; kısacası “Koçluğu” devreye girecektir. Bilgiyi alma, kullanma, amaca yönelik şekillendirme becerisi teknik adamların işidir. Bu yüzden antrenörlük, teknik adamlık, teknik direktörlük, koçluk kolay bir iş değildir. Zaten herkes “Koç” olamıyor.
Dergi ve çeşitli kaynaklardan elde edilen bilgiler sizin aradıklarınız olmayabilir. Keza, katıldığınız gelişim seminerleri beklentilerinizi karşılayamayabilir. Bunlar sizi geride bırakmasın. Size destek verecek çeşitli kurs, seminer, konferans gibi aktivitelere fırsat buldukça katılmalısınız. Hiç ummadığınız ve her zaman kullanabileceğiniz bazı önemli ipuçlarını genellikle bu gibi toplantılarda öğrenebilirsiniz. Bunlardan yararlanmayı sürdürün.
İşin bir de karşı tarafına bakmak gerekir: Dergi yayıncıları ve çeşitli kurs, seminer düzenleyicileri alandan gelen talepleri dikkatle değerlendirilmelidir. Yenilikçi, yaratıcı çalışmaların yapılmasını teşvik etmelidirler. Makaleler ya da araştırmalar akademik kaygılarla yapılmamalıdır. Keza spor federasyonları, düzenleyecekleri seminerlerde önemli değişiklik ve gelişmeleri aktaracak araştırmacıları davet etmelidir. Benim önerim, beklentilerin ve sorunların belirlenmesi, konuların tartışılması ve nihai olarak pratikte yüksek dereceli fayda getirecek konferansların düzenlenmesidir.
Sıra geldi Üniversitelerimize… Bu kurumlardaki Spor Bilimleri Fakültelerinin ilgili Bölümleri her yıl birkaç günlük çalışma kampları düzenlemelidir. Konular masaya yatırılmalıdır. Hangi bilgiler daha iyi gelişme, sıçrama yaratacaktır? Ne yapılırsa koçlar daha başarılı şekilde mesleklerini icra edecektir? Bu sorulara doğru cevapların verileceği buluşmalar hem sporumuza hem de teknik adamlarımıza iyi şeyler katacaktır.
Bilgiden korkmayalım. Doğru ve taze bilgileri kullanmayı tercih edelim. Spordaki gelişme, ağırlıklı olarak araştırma sonuçlarından iyi şekilde yararlanabilme ile ilişkilidir. Güzel sonuçlar, daha dinamik oyun, gelecek odaklı planlar bilginin doğru kullanılması ile mümkündür. İşin bu tarafı ıska geçilmemelidir!
Yorum Yazın
Facebook Yorum