Hz. Mevlana’nın çok sevdiğim bir sözü var: “”Dün dünde kaldı cancağızım, artık yeni şeyler söylemek lazım…”
Gerçekten de dün, dünde kaldı. Yarın ne getirecek? Bunu kestirmek de imkânsız. Bu nedenle yaşamım boyunca daha önceden ilan edilen, bir başkasına, kuruma ait ulusal veya uluslararası etkinlikler dışında hiç plan yapmadım. Yapmak da istemiyorum.
Dediğim gibi yarın meçhul!
Kim olursa olsun “Bana olmaz” demeden yaşamına devam ederken, her türlü tedbirini almalı.
Canlılardaki yaşam; tekli, çiftli, çok eşli veya koloni halindedir. Ama insanoğlunun tercihi hep güzel bir aile, ölüme kadar sevecek ve bırakmayacak, birlikte yaşlanacak birisidir. Bu da kendi, kalbi güzel, iyi bir eş…
Hz. Mevlana’nın “Bırakacağın eli hiç tutma, Tutacağın eli ise hiç bırakma. Sahte sevgilere gül olmaktansa, gerçek sevgilere diken ol” sözü gibi biz bırakacağımız eli hiçbir zaman tutmayız!
Tutmadık da…
Tuttuğumuz zaman da asla bırakmaz ve şartlar ne olursa olsun, güzelliklerde olduğu gibi acılarda da kenetlendik… Hayat bizi birlikte nereye götürürse götürsün… O nedenle söz verdiğimiz gibi; sağlıkta da, hastalıkta da “beraberiz” hareket ederiz…
Ediyoruz da!..
Bu kent sevdasında da böyledir… Kulüp, takım aşkında da…
Doğduğumuz, büyüdüğümüz, doyduğumuz ve yaşadığımız şehre asla ihanet etmeyiz!
Bugünlerde konuya yakın o kadar çok olaya şahit oluyoruz da, şaşırıyor muyuz?
Hayır!
Derler ya; “Biz bu filimi çok gördük” diye…
Aynen öyle!..
“Tutku” nedir biliyor musunuz?
Ruh bilim terimi olup, istenç ve yargıları aşan güçlü bir coşkudur.
Aynı zamanda, ölçüyü aşan, güçlü istek durumundaki eğilimdir.
Biraz daha açmak gerekirse; sıfat ve fiil olarak, “Belirli bir kişi veya şeyle ilgili olarak güçlü ve inatçı veya zar zor kontrol edilebilen duygu veya eğilimi belirtmek için kullanılan bir terim” olarak aktarabiliriz.
Aslında, kelime anlamı olarak; bir fikre, teklife veya amaca duyulan hevesli ilgiden veya hayranlıktan; bir ilgi veya faaliyetten coşkuyla zevk almaktan; bir kişiye karşı güçlü çekim, heyecan veya duyguya kadar değişebilir. Çoğunlukla aşk duygusuna eşlik etse de, tek başına da güçlü bir duygu olabilir. Çoğu zaman kişinin bilinçli kontrolü dışında oluşmuş derin bir duygu ve düşünce bağlılığının varlığı söz konusudur. TDK (Türk Dil Kurumu) sözlüğünde "İrade ve yargıları aşan güçlü bir coşku, ihtiras" olarak tanımlanmıştır.
Şimdi Karşıyaka Spor Kulübü taraftarı başta olmak üzere tüm, özellikle futbolun fanatikleri için tutkunun ne olduğunu anladınız değil mi?
Onun için de taraftar her zaman başkan ve yönetimden daha üstedir. Onların tutkusu, yönetimlerin de hizmeti söz konusudur…
Son dönemde üç ayrı branştaki profesyonel takımının sportif başarısı ortadayken patlayan bomba, geleceğin kararmasına neden olmakla birlikte, sezon başından bu yana tüm emekleri de yok etme aşamasına getirmiştir.
Karşıyaka Spor Kulübü’nden bahsediyoruz…
Futbol, basketbol ve voleyboldaki başarı çizgisi aynı anda üst düzeyde zirve yarışındayken yönetimsiz kalmanın ne demek olduğunu bilenler çok iyi bilir de, bilmeyenler için sadece “aman canım ne olacak, biri çıkar düzeltir” sözüdür!
Dediğimiz gibi bize uzatılan eli sıkı sıkı tutarız. Uzanmayan el ise bizden değildir.
Günümüzde Karşıyaka Spor Kulübü’ne kimler el uzatıyor, kimlerin eli tutuluyor, kimler elinin tersiyle itiliyor veya itilmesine neden oluyor?
Bilenler biliyor.
Bu konu da, “uzun bir yol hikâyesi” misali…
O nedenle hiç girmemek en iyisi…
Karşıyaka kent merkezinde Karşıyaka Spor Kulübü’ne tutku ile bağlanan pek çok bürokrat bulunmakta. Bazıları da doğma büyüme Karşıyakalı olup, yeşil kırmızı renklere ana karnında gönül vermiş.
Kim mi bunlar?
Hemen aklıma gelenlerden birisi Bülent Üngür.
Karşıyaka İlçe Tarım ve Orman Müdürü.
Karşıyakalılık ruhunu önce aileden, sonra da Alaybey Selçuk Yaşar Okulu’nda okuduğu yıllarda almış ve kalbinin derinliklerinde saklamış… O gün, bugün “KSK bir yana, dünya bir yana…”
Bülent Üngür son derece kibar, iyi aile ve öğrenim eğitimi almış nitelikli Karşıyaka gençlerinden. Kendisini mesleği gereği sahada olduğu kadar, hemen hemen her Karşıyaka maçında tribünlerde görmeniz de olası.
Öyle böyle Kaf Sin Kaf’lı değil… Her türlü yardıma da hazır da, acaba bugüne kadar kapısını çalan bir tek yönetici oldu mu?
Alçakgönüllüdür. Sorsanız yüzü kızarır, kimseyi de suçlayamaz. O nedenle de cevap vermez kulübü yönetenlere saygısızlık etmiş olmasın diye…
O kadar da hassas…
Biz biliyoruz, Karşıyaka ve Karşıyaka Spor Kulübü için yaptıklarını. O her zaman gizlilikten yanadır. Bilinmesini de istemez… “Karşıyaka bizim sevdamız. Sevmekten öte, elbette koruyacağız, kollayacağız. Elimizden gelenden de fazlasını yapacağız” der…
Yapar da!..
Dillendirmez… Reklamının peşinden değil, kalbinin sesinden ilerler…
İşinde de ehildir. Sadece veteriner hekim olarak değil, her alanda fark yarattığını görebilirsiniz. Son derece titiz, taviz vermeyen ve devlet terbiyesini almış birisi olarak görev odaklıdır.
İletişimi harika diyebileceğimiz kadar mükemmel, kontrol mekanizmasında “dört dörtlük” ve söz konusu gıdada sağlık olunca da kuralcıdır. Derler ya; “Babasını bile dinlemez!” O nedenle de yönetmelikler onun için “Olmazsa olmaz”dır… İşine odaklı. Konu yasalar ve yönetmelikler olunca da, acımasızdır…
Hem kendisine, hem de karşısındakine, üstelik işine de; saygısı, sonsuz bir sevgisi vardır. Çalışmaktan da yorulmaz…
Cicero’nun dediği gibi: “Yarınlar yorgun ve bezgin kimselere değil, rahatını terk edebilen gayretli insanlara aittir.”
Sporu ve işini seven sadece o mu?
Karşıyaka İlçe Nüfus Müdürü Ertuğrul Öçek de hasta denecek kadar Karşıyaka taraftarı. Ne zaman işleri olsa müdürü arayanlar, iş bitinde sırra kadem basarlar…
Öçek müdür yine de “Olsun. Kim gelirse gelsin, Karşıyakalı gelsin, başımızın üzerinde yeri vardır, işine yardımcı olalım” mantığıyla hareket eder.
Maçlar olunca da fanatiktir. Tribündeki yerini kesinlikle alır ve kalbinin sesini, “Kaf Sin Kaf” olarak attığını dinler…
Bir süredir İzmir İl Nüfus ve Vatandaşlık Müdürlüğü görevine vekâleten bakan, asaletini talep etmeyen Ertuğrul Öcek Karşıyaka’dan ayrılmayacak kadar da bu kente sevdalı…
Diyoruz ya; “Biz bırakacağımız eli tutmayız” diye…
Gerçekten de öyle değil midir?
Demez miyiz?
Dostlarımız az olsun, öz olsun, ama yürekten sımsıcak olsun…
Yorum Yazın
Facebook Yorum