Beş gün sonra 2020 yılını terk edip 2021 yılına gireceğiz. 2020 yılının en son yazısını yazıyorum. İyisiyle, kötüsüyle, 2020 yılını artık gerilerde bırakıyoruz. En Başta Sevgili Okuyucularımız olmak üzere, herkesin, hepinizin Yeni Yıllarını kutluyorum. Ailelerinizle ve Sevdiklerinizle yaşayacağınız; sağlıklı, sıhhatli, esenlikli, mutlu ve aydınlık bir yıl yaşamanızı diliyorum. Bugün 27 Aralık. 18 yıl önce, 2002 yılının 29 Aralık’ında, 136 yıllık İzmir Ticaret Odasının duayen Başkanlarından, Dündar Soyer’i Cumhuriyet Meydanı’nda İzmir Gazi Heykeli önünde ki törenden sonra Altındağ Kokluca Kabristanı’nda toprağa vermiştik. Türkiye’de ilk kez Tüketicilerin haklarının korunması için demokratik kitle örgütlenmesi atılımını bir vakıf kurarak başlatan, Mektebi Mülkiye mezunu Dündar Soyer, Kaymakamlıklar, Vali Muavinlikleri de yapmıştı. Atatürkçülüğü yaşantısında eksiksiz uygulama özellikleriyle tanınıyordu. Yine 67 yıl önce, 1953 yılının 29 Aralık’ında, İzmir’in Ödemiş ilçesinde doğmuş ve büyümüş, İzmir Atatürk Lisesinden mezun olmuş, Mahmut Esat Bozkurt’la birlikte Efe giysileriyle Selçuk ve Kuşadası’nda Arvalya milislerinin başında, Milli Mücadeleye katılmış, İstiklal Madalyalı, büyük Devlet Adamı, İzmir’li Başbakan Şükrü Saraçoğlu’nu toprağa vermiştik. Babamın kuzeni Saadet Hanım ile evli bulunan Şükrü Saraçoğlu Benim de eniştem oluyordu. 25 Aralık 2013 tarihinde yitirdiğimiz Konak Belediyesinin Kurucu Belediye Başkanı, Gazeteci-Yazar Av. Süha Baykal’ı da hafta içinde Işıkkent’te ki kabrinin başında törenle andık. Üçüne de Allahtan rahmet diliyorum. 31 Aralık akşamı; Yılbaşı. Herkes kendi olanaklarına göre birlik ve beraberlik içinde 2021 yılına varışımızı kutlamalı... Birbirimize küçük hediyeler almalıyız. Mutlaka zengin sofralar, görkemli programlar yaşamak gerekmiyor. Yeni yıla varış; mütevazi olanaklarla da kutlanabilir. Karşıyaka’da biz ellili yıllarda, yılbaşı akşamlarını ailece yenilen bir ön yemekten sonra; rahmetli babacığımın terciğine göre; Karşıyaka’nın Melek - Ses ve Atlas isimlerini taşıyan üç kapalı sinemasından birine giderek, ya da; vapurla Konak’a geçip, Devlet Tiyatrosunun bir temsilini izleyerek yaşardık. Babam gecenin zamanlamasını çok iyi ayarlardı. Saat 24.00’den önce mutlaka evde olurduk. Anneannemin ve annemin önceden itinayla hazırladığı yılbaşı sofrasına bazı yakın dostlar ve konu komşu da ortak olurdu. Evimiz 24 saat hiç sönmeden ateşlenen çelik kuzune ile ısınır dı. Anneannemin önceden hazırlayıp açtığı hamurdan yapılmış nefis börekler hemen kuzune ye sürülürdü. Baklavalar, annemin doldurduğu dolmalar, konu komşunun getirdiği yiyecekler masayı süslerdi. Sofrada incir-üzüm-kayısı-erik gibi kuru meyveler, elma-portakal-mandalina- muz gibi taze meyveler, bol çerez mutlaka bulunurdu. Ana yemek olarak dil haşlanır, et ya da tavuk tandır edilir, yanında patates püresi yapılırdı. Ciğerli iç pilav ise mutlaka olurdu. O yıllar içki olarak; demir hindi veya kızılcık – ev yapımı vişne ya da limonata şerbetleri, ya da ayran içilirdi. O yıllarda henüz kolalı içecekler yoktu. Gazoz ise aynen maden sodası gibi yemek üstüne içilirdi. Bazı konuklarımız kendilerinin imal ettikleri kırmızı şarap’tan ya da çaktırmadan “Atabey” adını verdikleri rakıdan da içerlerdi. Altmışlı yıllarda ise votka, cin ve likör içmek de adetten oldu. O yıllarda Ankara – İstanbul ve İzmir radyolarının müşterek yılbaşı eğlence programları zevkle izlenirdi. Bazı ailelerin çeşitli müzik enstrümanlarını çalabilen marifetli bireyleri, saz ve ses becerilerini, alaturka ya da türküler şeklinde görkemle sergilerlerdi. Alafranga müzik aletlerinden akerdion ve gitar eşliğinde şarkı söyleyebilenler ise büyük sükse yaparlardı. Zamanla toplum olarak sözde alaturkalığı terk edip biraz daha alafrangalaşmış olduk. Sinema, tiyatro ve sofra sefalarının yerini; özel yılbaşı programları koyan restoranlara ve lokallere gidip yaşama zevki aldı. Karşıyaka’da her yılbaşı mutlaka Tilla Restoran’da, Avcılar Kulübünde ve Karşıyaka Şehir Kulübünde birer yılbaşı yemeği ve eğlencesi olurdu. Ses sanatçıları Neşe Can’ın, Beyhan Akıncı’nın, Halk Müziği Sanatçıları Yıldız ve Ahmet Gazi Ayhan’ın saz gruplarıyla büyük sükse yaptıkları günleri iyi hatırlarım. Karşıyaka sahilindeki Yorgancılar Apartmanının altında açılan ve piyanist Şopen Necdet’in (Necdet Karar) işlettiği Lili Marlen Restoranda ise dans ve revü gruplarının da yer aldığı görkemli yılbaşı geceleri yaşanırdı. İzmir tarafında ise; Sibel Gazinosu, Disko Saffet, Bergama Restoran, Altay Lokali, Bonjour Restoran, Kültürpark’ta ki; Göl Gazinosu, Ada Gazinosu, Park Restoran ile Akasyalar Gazinosu, Güzelyalı’da; Mehmet Ali Restoran ve Göztepe İskele Gazinosu, Kadife Kale’de; Kale Gazinosu, Varyant’ta; Şato Gazinosu yılbaşı programları konusunda birbirleriyle yarışırlardı. Büyük Efes Oteli’nin devreye girmesiyle ve Limandaki Dalyan Gazinosunun açılmasıyla çok farklı yılbaşı akşamları yaşadık. Zeki Müren’in, Behiye Aksoy’un, Dario Moreno’nun, Ajda Pekkan’ın, Tanju Okan’ın, Ayla Dikmen’in, Aylin Urgal’ın, Ertan Anapa’nın, Ferdi Özbeğen’in, Gönül Yazar’ın, Hamiyet Yüceses’in, Müzeyyen Senar’ın, Recep Birgit’in, Arif Sami Toker’in ve nicelerinin sahne aldığı yılbaşı akşamları unutulmaz İzmir akşamlarıdır. Altmışlı ve yetmişli yıllarda her şeye rağmen İzmirliler eğlenceye zaman ayırırlardı. Mazhar Zorlu’lar, Haşmet Uslu’lar, Dündar Soyer’ler, Raşit Özsaruhan’lar, Arif Kayıra’lar, Abdurrahman Özener’ler, Özdemir Arnas’lar, Erkaya’lar, Özakad’lar, Akgerman’lar, Bakioğlu’ları, Moralı’lar, Somer’ler, Egeli’ler, İzmiroğlu’ları, Korsini’ler, Baltalı’lar, Ekiz’ler, Yaşar’lar, Yemişçi’ler, Yorgancıoğlu’ları ve daha pek çok aile bu tür gecelerin ciddi müdavimleri olurlardı. Bu gelenekler günümüzün değişen koşulları içinde; yukarıda saydığım ailelerin ikinci, üçüncü, hatta dördüncü kuşak fertleriyle günümüzde de sürüp gidiyordu. Tabii; pandami salgını nedeniyle alınmış zorlayıcı tedbirler çok şeyi değiştirdi.
Bana sorarsanız; sizlere yukarıda yansıttığım gibi Rahmetli Babacığımın hayatta olduğu yıllarda ki mütevazi ancak anlamlı ve duygu yüklü yılbaşı akşamlarını zaten çok arıyordum. Bu nedenle günümüzde de, mecbur olmadıkça yılbaşı akşamlarını evimden çıkmıyorum. Başka bir yerde zaten geçirmemiz de olanaksız. Benim ölçülerime göre “görkemli sayılan ev sofram”, birbirinden güzel programlarıyla TV kanalları bana yetiyor. İki Bin’li yıllarda ve 21’inci yüzyılda maalesef ülkemiz ve dünyamız çok iyi bir gidişat sergilemiyor. Milletçe paylaştığımız ekonomik ve sosyal sıkıntılarımız zaten vardı. Mendebur bulaşıcı pandemi krizi saldırısı yüzünden; 45 yıllık Canım Eşimi ve çok değer verdiğim Kayınbabamı 90 gün içinde kaybettim. Ayrıca bu nalet hastalık yüzünden yüzlerce yakınımı ve dostumu kaybettim. Yitirdiklerimiz için cenaze törenleri bile yapamadık. Salgın hastalık korkusu içinde, özellikle; iç ve dış terör yüzünden ülkemizin önemli bir bölümünde huzursuz günler yaşıyoruz. 2021 yılı için; Yüce Allahımdan elbette ki iyi dileklerim var. Öncelikle; yaşanılan, mülteci krizleri kontrol altına alınmalıdır. Son l0 yıldır şiddet dozu arttıkça artan, yakın komşularımızda yaşanılan insanlık ayıbı olan ve çok kan dökülen savaşlar tamamen sona ersin. Artık bizimde içinde olduğumuz bölgeye barış ve huzur gelsin. Artık insanlar ölmesin. Ekonomik sıkıntılar nedeniyle çok zor yaşayan halkımızın geçim durumu; Hükümetçe vaad edilen istikrar paketlerinin uygulanmasıyla bir nebze olsun düzeltilsin. Türkiye’mizin her tarafına barış ve huzur gelsin. Herkes birbirini sevemese bile saygılı olmayı öğrensin. Hali vakti yerinde olan vatandaşlarımızda merhamet duyguları canlansın. Bu memlekette fakirlerin, fukaraların da olduğu fark edilsin. Ege’li, İzmir’li hayır ve yardım kurumlarına bağış ve yardım yapma alışkanlığı kazanılsın. Vatanımızın her tarafına ve Güzel kentimizde; huzur, barış, hoşgörü ve sevgi çiçekleri açsın…
Yeni Yılınız kutlu ve mutlu olsun.
Yorum Yazın
Facebook Yorum