Konu çok beyaz. Bir gün öncesindeki yağmur, karları daha da yumuşatmış. Uludağ’a yolumuz düştü. İzmit’ten hareket ve Bursa Büyükşehir Belediyesinin yaptırdığı stadın önünde buluşma. Otele varış ve kısa sürede karda yürüme hazırlıkları… Bakacak’a doğru hareketlendik. Gidiş dönüş yaklaşık 5 km kadar. Kimler var yürüyenlerin içinde?
Bursa’dan Doç. Dr. Süleyman Şahin, Muğla’dan Prof. Dr. Recep Gürsoy, İstanbul’dan Doç. Dr. Bilge Donuk ve bu satırların yazarı…
Başlangıç fena değildi. Aşırı rüzgar olsa da bir müddet asphalt üzerinde yürüdük. Sağda solda onlarca tur otobüsleri… Kış turizmi canlı diye sevindik. Ne de olsa insanlarımız kayak, snowboard yapmaya buraya geliyorlardı. Otellerin neredeyse hepsinin % 90’nının dolu olduğunu öğrendik. İkinci bölgede çok yeni bir otel daha tamamlanmak üzere olduğunu gördük. Önünden geçtik, çatısı mavi renkte, OrtaAvrupa Şatoları gibi bir görüntüsü vardı. Orayı daha çok Romanya’daki Transsilvan yaşatolarından birine benzettim gibi. İçerisinin çok güzel olduğunu söyledi arkadaşlarım. İnsanlara güzel şeyler sunmak gerekir. Yatırımcılarını kutluyor, işletmecilerini dikkatle uyarıyorum: İyi hizmet verin, kaliteden ödün vermeyin!
Bir kaç otelin önünden geçtikten sonar artık kar üzerinde devam edecek yürüyüşümüz başladı. Bakacak denilen bölgeye kadar yol kenarlarında piknik yapmayın, ateş yakmayın gibisinden uyarı levhalarını okuduk. Ama daha bir kilometre bile gitmeden bir kar oyuğunda mangalı yakıp sucuk pişirmekte olan bir grupla karşılaştık. “Afiyet olsun” dedik ama o sırada yere fırlatılmış cam bardak kırıklarını toplamayı ihmal etmedik. Kötü insanlar olarak değerlendiriyorum bunları. Madem kullandınız, hiç olmazsa dibinizdeki çöp kutusuna nedena tmazsınız? Üstelik kos kocaman çöp konteyneri gözlerinin içine bakarcasına orada duruyordu.
Yürüyüşe devam tabi bu arada…
Önce Süleyman bey ile sohbet ettik. Kendisi Bursa Gençlik Hizmetleri ve Spor İl Müdürü… Manisa’daki görevi, Erzurum buluşmalarımız (Universiade), çalışkanlığı ve iyi insane olması ile gurur duyduğum kıymetli arkadaşım Hüseyin Sökmen ile olan ortak arkadaşlığımız, Uludağ Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesine verdiği destekler, sporumuzun gelişmesi için duyduğumuz kaygıları konuştuk.
Recep bey ile spor bilimlerindeki gelişmelerideğerlendirdik. Kendisi şu an Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi Spor Bilimleri Fakültesindeki dekanlık görevini sürdürüyor. Orada çalışan çok eskiden beri arkdaşım olan isimleri değerlendirdik. Derken Süleyman ve RecepBeyler biraraya geldiler ve ben Bilge Donuk hocamla yürüyüşe devam ettim. Konumuz Olimpiyatlar ve özellikle Fair-Play Kervanı etkinlikleri oldu. Karda bata-çıka yürüdüğümüzü eklemeliyim çünkü, bir gün öncesinin yağmuru karı iyice yumuşatmıştı. Kumda koşunun kar versiyonu denilebilir buna…
Yürüyüşü bitirdik. Otele odama döndüğümde tam bir bitkinlik halindeydim. Düz yolda yürümeye zaman bulamayan birisi olarak karda yürümek akıl işi gibi gelmeyebilir. O ara, eşim aradı; “karda yürüdük” dediğimde, “otele aracınızla çıkamadınız mı?” dedi… “Hayır, tam tersi” dedikten sonra“karda yürüyüş yaptık” cümlesinin onda yarattığı telefondaki sessizliği ve şaşkınlığını anlatamam. Çünkü günlük yürüyüşlerden çeşitli bahanelerle kaçan ben, bu defa karda yürüyüş yaptım diyordum.
Sonra yoğun bir toplantı. Kısa akşam yemeği. Gece fırtına eşliğinde uyumaya çalışma. Sabah kahvaltı, sonraki toplantı yeri ve tarihi konusunda karar ve otelden ayrılış…
Şimdi bazı soruları gündeme getirmeden yazıyı bitirmiyorum: Uludağ’ın otelleri atıklarını nerede biriktiriyor? Ya da atıklar nereye gidiyor. 1977 yılından bu yana, bu dağa aralıklarla olsa da ziyaretlerim devam eder. Daha da eskiye gitmemi ister misiniz? Devam edeyim; babam İnegöl doğumludur. Bunun ne anlama geldiğini bir çok arkadaşım yeni öğrenecektir. Oylat kaplıcaları ve tahtakayaklarla dağ ziyaretleri çocukluk günlerimden kalan anıların büyük bölümünü kapsamaktadır.
Trafik ve otopark işleri son derece kötü. Otel odaları tozdan geçilmiyor. Mini barlar boş, o eskinin sıcaklığı gitmiş, mekanik bir hava gelişmiş. Otelle ilgili memnuniyet formunu doldurayım dedim. Ne göreyim, önceki konaklamayı yapan bir bayanın doldurduğu formmuş. Hoş, aslında bu formun doldurulduktan sonar resepsiyondaki kutuya atılması yazıyor olsa da bu yapılmamış. Peki odanın sorumluları temizlik içingirince bu formu neden görmediler ki? Bu arada bana komik geldi ama size nasıl etkiler bilmem, doldurulan bu formun tarihi 18-22 Ocak 2015 diye yazıyordu. Umarım yanlışlıkla 2015 yazılmıştır.Eğer doğru ise buyazının yeniden ele alınması gerekli olabilir!
Kış turizmi farklı bir konsept içerir.Detaylarına girmek istemiyorum.Ama onlarca Üniversitemizin kış kampı veya kayak eğitimi için bu merkezlere yıllarca geldikleri düşünülürse buraların kendine biraz değil çok miktarda çeki-düzen vermesi gereklidir diye düşünüyorum.Yıllar once spor teşkilatının kayak eğitim merkezinde koğuş düzeninde ilk kayak eğitimi kampı için Uludağ’a gelen bir spor akademisi öğrencisi olarak, çok acemi olmamıza rağmen bizi bir milli maç var ve onu izlememiz gerekir diyerek FatinTepe’yeçıkartan Dr. Yılmaz Emlek hocamızı aklıma getiriyorum. Liftlerle çıktıktan sonar maçı izleyip nasıl indiğimizi bugün kimse hatırlamıyor! Güzel birşey daha vardı; o zaman hepimiz kızmıştık ama müzik hocamızın sabahleyin koridorda Zeki Müren şarkıları ile bizi uyandırmasını kaç kişi yaşamıştır ki? Teşekkürler İsmet hocam…
Gelelim ölümcül konuya: Süleyman bey,aslında bizim (Özellikle benim) Uludağ’ın muhteşem ayıları ile karşılaşmamı istediğini söylemesi tüylerimi ürpertti. Onlara somondan daha iyi gelebileceğimi alenen söyledi. Bak dedim, yazarım bunları, yayınlanmasını sağlarım, sonar kırılmak, darılmak yok, ona gore dedim… Kuşkusuz şakalaşmalar, değerlendirmeler, hoş sohbetlerle hem toplantıyı tamamladık hem de Uludağ’ın o muhteşem havasını bir kez daha soluma fırsatı bulduk.
Yazımı bitireyim uzun oldu diyecekken bir konuyu daha eklemeden geçmek istemiyorum: Kar motosikletleri o yürüyüş yollarında insanları taşıyor. Kimileri onları kiralıyor, kimileri pilotların arkasında belirli güzergahlarda hareket ediyorlar. Ama onların arkalarından çıkardıkları egzos gazları eşliğinde yürümek pek akılcı değil. Anladığım kadarı ile once gazla kendimizden geçirilip ardından ayılara yem olmamız planlanmıştı!
Şaka, şaka sevgili okuyanlarım… Evet yazdıklarım aynısı ile gerçek ama bu satırlardan bazı dersler çıkarmak gerektiğini umarım bazı yetkililerimiz anlayacaktır. Orman Bakanlığımız ile Büyükşehir Belediyemiz bir araya gelmelidirler. Eğer bu birliktelik gerçekleşmezse, önerim sevgili Valim Münir Karaloğlu’nun konuya el atmasıdır. Çok kısa sürede başarı ile sonuçlanacaktır. Uludağ önemli bir lokasyondur ve orası klasikYeşilçam filmlerinin çekildiği bir yer olarak değerlendirilmemelidir.
Dünyayı oraya çekmeyi denemeliyiz. Bugünlerde buna çok ihtiyacımız var! Hafta sonu toplantısından aklımdan ışık hızı ile geçen konular bunlardı… Biraz uzunca oldu ama yazmazsam kendime kızardım… Hoş görün…
Yorum Yazın
Facebook Yorum