Ne ciddiyet…
Ne şakalar…
Ne gerçekler…
Ne yalanlar…
Ne açlık…
Ne iştah…
Ne zevk…
Ne isteksizlik…
Ne gezme…
Ne yatma…
Adamın canı sıkkın olduğunda hiçbiri umurunda değil.
Can sıkkınlığı en büyük azap.
Yaşamı bulanıklaştırır, kişiyi katlayarak bunaltır.
Ruh, uçan balon gibidir.
Beyin, çevredeki hiçbir şeyi etkileyici bulmaz.
***
Karanlık, hain eller yine onlarca cana kıydı.
Kalleşçe, insanlık dışı.
Yaralılar, acı içinde Azrail ile mücadele ediyor.
Mazlum memleketimin insanlarının yüzleri düşmüş, moralleri çökmüş.
Ne yazacaksınız?
Neyi anlatacaksınız?
Niçin bilmediklerinizi sorgulayacaksınız?
Neden gerçekler yerine boş muhabbetle yeri dolduracaksınız?
Kimi, neyle avutacaksınız?
***
Canım sıkkın, çok ama çok.
Yazmak gazetecinin, yaşam pusulasıdır.
Kusura bakmayın.
Zevkim yok, keyfim yerinde değil.
O kadar canımız bir gecede yok olmuş…
Ocaklar sönmüş, bitmeyen gözyaşları daha da artmış.
***
Can sıkkınlığının tedavisi; nedenleri düşünmek ve anlamaktır.
Bugün biraz düşünelim.
Nereye gidiyoruz?
Bize neler oluyor?
Bunları hak ediyor muyuz?
Barışı, demokrasiyi neden yakıyor, parçalıyoruz?
Ortak düşünmezsek…
Canımız hep sıkkın!
Yorum Yazın
Facebook Yorum