Zaman su gibi akıyor.
Dünya eskiyor, yerküre küçülüyor.
Teknoloji sınır tanımıyor.
Toplum yapıları, insan yaşantıları değişiyor.
Bazı kültürler, alışkanlıklar kayboluyor.
***
Yukarıdaki resmi görünce aklıma geldi.
Nereden, nereye?
Dönemin iki güçlü siyasetçisi İsmet İnönü ve Bülent Ecevit.
Cumhuriyet tarihinin unutulmaz liderleri.
Bir toplantı sonrası…
Çantaları yanında.
Rahmetli İnönü’nün koltuğunun altında, bir adım gerisindeki rahmetli Ecevit’in elinde.
Çarşı esnafı şaşkınlık, saygı karışımı bakıyor.
Öyle koşturmalar, telsizler, telefonlar, ışıkları yanıp yanıp sönen araçlar yok.
Koruma ordusu bilinmiyor.
Çantayı taşımak isteyenlere karşı nezaketliler:
“ İstirham ederim, yorulmayınız…”
***
Alkış, tezahürat yok.
Çevrenin sevgisi göz ışıltılarında.
Saygısı, yürek çarpıntısında.
***
Yine o günler…
1971 askeri muhtırası sonrası.
Anayasa Mahkemesi, partilerin hazine yardımını iptal eder.
Parti, maddi sıkıntıya düşer, formüller aranır.
İşadamlarından yardım istemek gündeme gelir.
İnönü, sert şekilde müdahale eder; “Sakın ha!”
Anlatır:
“ Parayı bir şekilde buluruz. İşadamlarından, şirketlerden toplu para almayın. Gerekirse her üleden bir lira toplayın. Ben bu olayı daha önce yaşadım”
Merakla bekleyen parti yönetim heyetine, yaşadığını aktarır:
“Muhalefetteyken paraya sıkıştık… Bir işadamı geldi, yardım yaptı. Karşılığında partinin makbuzunu verdik. Zamanla başbakan oldum. Bu adam randevu istedi, devlete işi düşmüş. Geldi, o makbuzu önüme koydu. Çok kötü duruma düştüm, mahcup oldum. Allah bir daha bu duruma düşürmesin. Onun için yaşamak istemem”
***
Sadece bir anı.
Siyaset için önemli ders.
Dedik ya…
Nereden, nereye?
Değişen zaman, gelişen Türkiye’de acaba yaşananlar şimdi nasıl?
Benimki de sadece merak.
Vatandaş saflığıyla!
Yorum Yazın
Facebook Yorum