Önümüzde bir seçim var, bu kesin. 14 Mayıs konuşuluyor. İktidar yaparız diyor, muhalefet olmaz diyor. İki tarafta Anayasa’dan maddeleri sıralıyor. Vatandaş soruyor. Anayasamız çok mu karmaşık yazılmış ki birtakım tartışmalara yol açılmış? Bilemedim. Ben hukukçu değilim, Anayasa profesörü ise hiç değilim. Bu konu tartışıla dursun. Sonuçta 18 Haziran’da olmayacağı, ben erken, başkaları öne alınmış seçim diyecekleri seçimi göreceğiz. Ama bu seçimi çok gerginleştiren politikayı hiç ama hiç sevmedim. Milleti germeye kimsenin hakkı olmamalı. Arzum yıllardır Karşıyaka’da yapılan demokrasi şölenine dönüşen seçimlerin, ülkem genelinde yapılması. Çok zor görünüyor bu şölenin olması. İnsanların iki yılı aşkın pandemi sürecinin ardından yaşanan ekonomik krizin etkileri ile sinirleri yıpranmış durumda. Gazetelerin 3. Sayfalarını dolduran haberler çoğaldı. Antidepresan kullanımı arttı. Birde politikacıların toplumu germeleri toplumsal barışa atılan bomba etkisi yaratır.
Bunlar ülkemin sorunu. Ya yerelde seçimin getireceği sorunlar. Parti içi çekişmeler, listelerde yer almak için düzenlenecek entrikalara ne demeli? Yerlisi varken, dışarıdan ithal adayların listelerin başına getirilmeleri. İnsanlarla barışık olmayan isimlerin listelerde yer alması…
Kendi geleceğini ülkenin geleceği sanan politikacılar, gelecekte olacaklara gözünü kapatıp bugüne odaklanan seçmenler olduğu sürece, toplumsal barışın ve kalkınmanın çok zor olacağını düşünüyorum.
Seçimlerde her önüne geleni şapur şupur öpen, kartvizitlerini dağıtan, seçim bittikten sonra kazanan/kazanmayanların telefon numaralarını değiştiren, kendisine gidildiğinde tanımazlıktan gelen politikacıları, 3-5 oyluk gücü olduğu halde partilerde iyi yerlere getirilenlerin verdiği rahatsızlıkları da gördük. Politika işte… Sağ duyulu davranılmadığında kardeşi kardeşe küstüren, düşman eden bir olguya dönüşüveriyor. Kardeşini üzmeye değmeyen birileri için verdikleri mücadeleyi anladıklarında iş işten geçmiş oluyor. Kendi geleceğini ülkenin geleceği sananlara verilen destek, bana göre insanın kendine yaptığı en büyük ihanettir. Hangi siyasi partide olursa olsun benim için hiç fark etmez. Sadece kendi geleceği için çalışan bu tür insanlara listelerde yer verildiğinde çevreme anlatmayı görev sayıyorum.
Gazetecilikte çok değişik karakterlere sahip insanlarla tanışırız. Yaşamı yalan üzerine kurulu olana da yaşamını insanlığa hizmete adayana da. Bulunduğu makamı gönül alma makamı olarak görenler olduğu gibi makamını gönül kırma yeri olarak kullananları da görmek mümkün. Onlar makamları şereflendireceklerine, o makamdan şeref almayı tercih ederler. O makamlardan şereflendirildiklerini sananların makamlardan ayrıldıklarından yüzlerine bakacak adam bulmadıklarına da şahit oldum.
Karşıyaka’mız Türkiye’nin aydınlık yüzü. Birlik ve beraberliğimize nazar değmesin. Provokatörler çıkabilir. Birileri bu birlik ve beraberliği bozmaya çalışabilir, bu da çok doğal karşılanır oldu. Ama bilinçli insanlar bu oyunlara gelmez. Kardeşçe, huzur içinde yaşamak varken küsmek, kavga etmek kimseye yarar sağlamaz. Seçimin Karşıyaka’da demokrasi şöleni havasında geçmesi için hepimize görevler düşüyor. Sağ duyulu, mantıklı, karşımızdakine saygılı davrandıkça bu gerçekleşir.
Emperyal güçler bizim gibi toplumları birbirine karşı güvensizleştirdi, daha sonra da birbirimize yabancılaştırdı. Her insanın için de bir şeytan var. İçimizdeki şeytanın emrine girmediğimiz sürece insana, insanlığa hizmet etmeye devam ederiz. Şeytana yenilen, İblisin kuyruğundan kendini kurtaramaz. Nefsine yenik düşenler yalan ve iftiralar ile beslenmeyi sürdürür. Bizim için birlik ve beraberlik zamanı.
Emperyalizm kudurdu. Önce Ortadoğu’da kardeşi kardeşe vurdurdu, şimdi kuzeyde Rusya- Ukrayna savaşını körükleyip duruyor. Geçtiğimiz Nisan ayındaki yazımda “Adı konulmamış 3. Dünya savaşı” diye yazmıştım. Şimdi daha çok açığa çıkmaya başladı. En sonunda Putin “Biz NATO ile savaşıyoruz” dedi. Bu çok tehlikeli bir söz aslında.
Sonsöz “Bir şeye ‘sahip’ olmak değil ‘layık’ olmak önemlidir” Erich Fromm
Yorum Yazın
Facebook Yorum