Yurt dışına çıkanların büyük çoğunluğunun uğradığı dini yerler ve müzeler olur. Bireysel gidenler uğramasa bile turlar kesin götürür…
İnsanoğlu her zaman en yakınındakine kör bakışıyla bakar göremez ancak yurt dışındaki şehirlere gitmek, oraları gezmek için fırsat kollar…
Oysa ülkemizde gezilecek o kadar güzel tabiat dokusu, görülecek ibadet yerleri, olağanüstü müzeleri ile tarihi bölgelerimiz var ki… Bunları anlatamayız. Ancak gezerek gözlerinizle görmelisiniz. O zaman yaşadığınız bu ülkeye daha da âşık olacaksınız…
Sizi bilmem. Yurt içinde seyahat ettiğimde güzergâhlarım üzerindeki müzelere şöyle bir göz atarım. Özellikle Ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün adını taşıyan her müzeye uğramaya özen gösterip, dört bir köşesini pür dikkat gezer, inceler, bilgi sahibi olurum.
Bodrum Kalesi, Troya Müzesi, Kazdağı Müzesi, İzmir Tarih ve Sanat Müzesi, Çanakkale Destanı Tanıtım Merkezi, Namazgâh Tabyası Müzesi…
İzmir’deki Atatürk Müzesi, Agora, İzmir Tarih ve Sanat Müzesi, Selçuk Efes Müzesi, Bergama Müzesi, Çeşme Müzesi, Ödemiş Müzesi, Tire Müzesi, Resim ve Heykel Müzesi, İzmir Kültür Sanat Fabrikası, Arkeoloji ve Etnografya Müzesi.
Sardes Ören Yeri, Artemis Tapınağı, Aigai (Aiolis) Antik Kenti, Efes Antik Kenti, Meryem Ana Evi, Çandarlı Kalesi, Kaunos Antik Kenti, Fethiye Eski Şehir, Anzak Koyu…
Ve daha niceleri… Hangi birinden söz etsek, harika diyebiliriz.
Gezdiğinizde gördükleriniz çok anlamlı ve bambaşka duygular yaşatıyor insana… Ama Akhisar’daki müze benim için bir başka...
Ortaokulu tamamladığım, gazeteciliğe başladığım futbol ve basketbol takımlarında oynadığım Ali Şefik Ortaokulu’nun yerine yapılan bina şimdi Akhisar Müzesi…
Şehir Merkezi’ndeki okuduğum okulun binasının hikâyesi çok ilginç. Başından, başı dönecek (!) kadar çok olay geçmiş…
1933 yılında Ali Şefik Hastanesi olarak yapılan bina, aynı yıl Milli Eğitim Bakanlığı'na devredilerek 1992 yılına kadar Ali Şefik Ortaokulu olarak hizmet verir. 1994-2007 yılları arasında Öğretmen Evi olarak kullanılır. 4 Eylül 2006 tarihinde Akhisar Müzesi yeri olarak karar verilen, 2007 yılında onarımına başlanan bina 2011 yılında bitirilip, 2012 yılının Ağustos ayında müze olarak hizmete girer...
Akhisar Müzesi 11 bölümde 1451 eserin sergilendiği arkeoloji ve etnografik eserlerden oluşmakta. Arkeolojik bölümde, 18-11 milyon yaşlarında fosiller, idoller, el aletleri, MÖ 6000-3000 yıllarına tarihlenen Yortan seramikleri, MÖ 700-500 yıllarına ait seramik, gümüş kap ve altın buzağı, Hellenistik Dönem seramikleri, MÖ 500 - MS 200 tarihleri arasına ait figürünler, yağ kandilleri, mezar stelleri ve cam eserler sergilenmektedir. MÖ 500'lere tarihlenen lir çalan Eros, aslan başlı küpe, Herakles mührü, altın yüzük, kolye, iğne, Hıristiyanlık Dönemi'ne ait günlük alet ve eşyalar da bu bölümde yerini almış. Müzenin etnografya bölümünde ise cam kase, tabak sürahi gibi günlük gereçler, Osmanlı Dönemi'nde kullanılmış gaz lambaları ile diğer günlük kullanım eşyaları, tabanca ve tüfekler ile çeşitli büyüklükte kılıçlar bulunmaktadır. Ayrıca yöresel kıyafetler ve bölgeye ait el işi halılar da sergilenmektedir. Etnografya bölümünün bir kısmı da zaman içinde önemini yitiren mesleklere ayrılmış ve yaşadıkları dönemdeki görünüşleriyle bu mesleklere ait dükkânlar yeniden canlandırılmıştır. Bunların en önemlisi de keçe sanatı… O günleri bildiğimden ilgimi oldukça çekiyor…
Şimdi diyeceksiniz ki, müzelerin bu spor sayfasında ne işi var?
Sabırlı olun… Sıra geldi, Karşıyaka Spor Kulübü Müzesi’ne…
Karşıyaka Mavişehir’de bulunan Karşıyaka Spor Kulübü Müzesi’nden bahsedeceğim…
İlk olarak sormak istiyorum; hemen burnunuzun dibindeki asırlık çınarın müzesini ziyaret ettiniz mi?
İnanıyorum ki, gitmeyenler gidenlerden fazladır…
Biz böyleyiz işte… Kutuplara, kutup ayısı ve buzul görmeye gideriz ama renk aşkı, kent kültürü, semt sevdası deyip dururuz da… Ne acı ve gerçek ki; geçmişimize sahip çıkmaz, onu öğrenmemek için inat ederiz… Ama attığımızda da mangalda kül bırakmayız!
Sonra da “Ben Kaf Sin Kaf’lıyım diye ahkam keser, Gode Cengiz’in, Erol Baş’ın, Gazcı Erol’un Gömlekçi Cavit’in, Matbaacı Pertev’in kim olduğunu bilmeyiz!..
İzmir sporunun 100 yılı çoktan aşan köklü çınarı Karşıyaka Spor Kulübü, tarihinde ilk kez kendisine ait bir müzeye kavuştuğunda yer yerinden oynamalıydı da, hiç de öyle olmadı…
Karşıyaka Spor Kulübü Tarih Kurulu’nun öncülük ettiği, Divan Kurulu ve yönetimin iş birliği ile yapımını üstlendiği, Karşıyaka Belediyesi ile özel kurum ve kuruluşların da destek verdiği Karşıyaka Spor Kulübü Müzesi bugün ziyaretçileri dört gözle bekliyor…
Mavişehir 2040 Sokak. No:19 (Albatros Blokları karşısı) adresinde kurulan müzede; Atatürk’ün kulüple bağlarını aktaran bilgi, belge, fotoğraflar, kupalar, şiltler, spor malzemeleri, rozetler, flamalar ve çeşitli objelerden oluşan onlarca tarihi materyale yer alıyor.
Anılar, yazılar ve basında çıkan haberlerle, kulübün başarı öyküleri ve değerlerin müzeye yansıtılması gerçekten çok önemli. Bunu öncelikle başaran, Büyük Karşıyakalı, Türk sporuna inanılmaz hizmetlerde bulunan, spor hekimliğinin duayenlerinden merhum Dr. Bülent Zeren’den başkası değildi…
Kendi çalışma ofisinde biriktirdiği materyaller ile sağladığı objeler, müzenin kaynağını oluşturdu.
Bu müzenin temeli atılırken, öncelikle Ali Erten başkanlığındaki yönetimi asla unutmamak gerekiyor. O yönetimde görev yapan genç Karşıyakalıların önderi konumundaki Feruz Bozaslan ve arkadaşlarının fedakârlığı ve özellikle de üniksk grubu gençlerinin olağanüstü çalışmaları ki, aktarıldığı kadarıyla 500’e yakın parçanın arşiv çalışmasını yapıp, tek tek kayda geçirmişler… Bugün olmasa bile kıymeti anlaşıldığında kesinlikle Karşıyaka Spor Tarihi’ndeki yerini alacaktır.
Sözün yeri gelmişken de şunu belirtmeliyim. Tarihimizi anlattığımız gençlerimize tarihin içinde yer vermeliyiz ki, onlar da bu bilgileri gelecek nesillere aktarsınlar…
Tarih Kurulunun oluşmasında Ahmet Diker‘in katkısı ile Karşıyaka’nın sembol isimlerinden, unutulmaz kaleci Ekrem Güçsav’ın Dr. Zeren’in emanetine sahip çıkması müze temelinin fore kazığıdır.
Kaleci Ekrem, gecesini gündüzüne katarak, 12 yıl gibi uzun bir zaman içinde sağladığı objeler, tasnif, değerlendirmeleri ile müzenin kuruluşuna öncülük eden merhum Bülent Zeren’in her dakikasında yanında yer aldı. Halen de müzenin yaşaması için var gücüyle uğraş veriyor, zamanını harcıyor…
Karşıyaka Spor Kulübü’ne 25 yıl aralıksız ve gönüllü olarak, bila bedel hekimlik hizmeti vermiş Dr. Bülent Zeren’in oğlu Can Zeren, babasından devraldığı bu anlamlı değere “paha biçilmez mirası” diyerek sahip çıktı ve en üst düzeyde özeni göstererek, uzun soluklu bir çalışma sonucu 310 adet çerçeveli fotoğraf, 176 adet obje ve 17 adet albümden oluşan toplam 503 adet eşyayı tek tek kodlayıp açıklamalarının bulunduğu envanterini çıkartıp, kulübe ulaştırmak üzere zamanın kulüp başkanına teslim etti. Bu koleksiyon dışında yine Bülent Zeren’e emaneten teslim edilmiş ve kulübe ait olan 9 adedi çerçeveli, 8 adedi çerçevesiz 17 eski flama teslim alındığı haliyle uygun koşullarda muhafaza edilip, envanter kayıtlarıyla yönetime sundu.
Bu harekete duyarsız kalmayan camianın önde gelen bazı isimleri de, KSK’nin şanlı tarihine duydukları saygının sonucu olarak bilinçle sakladıkları tüm kupalar ile objeleri müzeye teslim ederek erdemlik gösterdiler.
Feruz Bozaslan ile genç Karşıyakalıların getirdiği materyeller de oldukça önemli yer tuttu ancak, Karşıyaka Spor Kulübü’nün Sakız Adası Lailapas futbol takımı ile oynadığı ve TMOK tarafından Fair Play Ödülü kazanan yarım kalan, sonrasında tamamlanan tarihi maçın topunu ve pankartını müzede görememek beni şaşırttı…
Mevlana’nın sözü hep aklımızda “Kusur arıyorsan tüm aynalar senin.”
Elbette müzede bir kusur aramıyoruz.
Ama o topu ve pankartı görmek için aynaya bakmaya da hiç gerek yok!
Çünkü benim de bulunduğum jüriden Türk-Yunan dostluğu için ilk kez verilen bir ödülü (TMOK Fair Play) kazanan Karşıyaka ile Lailapas maçı tarihe geçmişti. Üstelik ödül alan karşılaşmada oynanan bu meşin yuvarlak da Karşıyaka’daysa, müzede mutlaka en güzel yerde bulunmalıydı…
Mevlana ne der bilir misiniz? “Ay vurmuyorsa yüzüne, güneş vurmuyorsa pencerene. Kabahati ne Ay'da, ne Güneş'te ara.”
Yorum Yazın
Facebook Yorum