Futbolda devre arası olması nedeniyle sıkılanların tercihi basketbol oldu mu acaba?
Hiç tahmin etmiyorum?
Ülkemizde futbol sevgisi “tutku” olarak bambaşka.
Belki de, dünyanın hiçbir yerinde benzerine raslanmayacak “takım aşkı” nın pek çok örneğini yaşadığımız ana karada görmemiz olası.
“Hangi takımı tutuyorsunuz?” sorusuna yüzde doksandokuz üç büyük kulüplerin cevabını alırsınız. Görmediği, bilmediği, gitmediği takımlara aşık olanların fazlalığı sizi hiç şaşırtmasın.
Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Fair Play Komisyonu’nun “Üniversiteler Kervanı” ile gittiğimiz illerin Spor Bilimleri Fakülteleri, Beden Eğitimi ve Spor Yüksek Okulları’nda “hangi takımı tutuyorsunuz?” sorumuza aldığımız yanıt benim verdiğim cevap gibi…
Hele hele okul dışında yaşananlardan aldığımız cevaplar da çok ilginç. Billmediği, görmediği şehrin takımlarına sevdalı olanların sayısı o kadar çok, anlatmakla bitmez.
“Kadıköy hangi ilimizde?” sorusuna “Fenerbahçe’de” cevabını aldığımızda artık şaşırmıyoruz.
Beşiktaş’ın Kartal’da olduğunu söyleyenler kadar Galatasaray için “nerenin takımı?” dediğimizde “Bizim takım Avrupalı” derken haritada bile ilini gösteremeyeceklerin fanatizminin önüne geçmenin imkânı ihtimali yok.
Liglerin kurulduğundan bu yana 5 şampiyon (Fenerbahçe, Galatasaray, Beşiktaş, Trabzonspor, Bursaspor) çıkardığımız futbolun en üst liginde, taraftar dengesi üç büyüklerden yana.
Üç büyüklerin gittiği şehirlerdeki maç seyirci sayıların istatistik bilgileri de buna en güzel örnek. Sadece futbolda değil, basketbol, voleybol, hentbol maçları için de bu geçerli…
Açıkcası “Benim şehrim, benim takımım” diyenlerin sayısı, tribün dışında öylesine fazla ki, sadece ismine sevdalılar belki de ülkedeki sporun aynası gibi…
Şehrimizin takımlarına dönüp de baktığımızda “Karşıyaka Spor Kültürü”nün var olduğunu görüyoruz. Karşıyakalılar için “şehrin efendisi” olan Karşıyaka Spor Kulübü, olmazsa olmazlarından… Tutku kentle o kadar iç içe girmiş, yazılan adreslerin, çalışan otobüslerin, dolmuşların Karşıyaka Kısaltmnaları KSK’dir… Açıkçası “Karşıyaka Spor Kulübü”nün kısaltılmışı…
Şehirde sporla ilgisi olan veya olmayan da o kadar kanıksamıştır ki, KSK yazan otobüsün kendisini Karşıyaka ilçesine götüreceğini bilmekte ve gözü kapalı araça binmektedir…
İşte spordaki kent kültürü bu olsa gerek…
Göztepe’de de, taraftarın aşkı onu semtiyle özleştirmiştir. Orada da “üç büyükler”in barınması çok zordur…
Altay’ın “bir avuç” denen taraftarı sadece sözdedir. Gerçek Altay taraftarının varlığı ve inanılmaz tutku, güç, sevdasıdır. Bornova’dan tutunda merkezi Alsancak, Gaziemir olmak üzere şehrin dört bir yanına yerleşmiştir… O nedenle Altay’a “Büyük Altay” denmektedir…
Altınordu’nun futboldaki patlaması ona yepyeni taraftar kitlesi yaratmaktadır. İnanıyorum ki, 5-10 yıl içinde oynayacağı maçlarda tribünler “kapalı gişe” olacaktır…
Bugün gençlerimiz Ülküspor’u hatırlar mı? Ama Tepecik taraflarına gidip de bir haykırın bakalım, binlerce kişi Ülküspor diye bağıracaktır…
Yeşilova, Mersinli, Çamdibi’nde efsanedir. Küçükoğulları ailesinin İzmir ve Türk futboluna kazandırdıklarını tarihten hiç kimse silebilir mi?
Son yıllarda üst liglerdeki durumun zaman zaman patlama yapan il veya ilçe takımları için dengeler değişmeye çalışsa da istikrarsızlık bunu alaşağı etmeye yetiyor. Bir önceki yıl zirveye oynayıp da kentte yaşayanları heyecanlandırıp “şampiyonluk şarkıları” bestelemeye başlayanlar, ertesi yıllarda hüzün türküleriyle teselli olmaya çalışıyorlar…
Elie Wiesel ne demiş biliyor musunuz: “Ruhun zaferleri vardır. Bazen kaybetseniz bile kazanırsınız.”
Ama bizim ülkemizde kaybetmenin “kaybetmekten” başka bir alternatifi yoktur. Kaybettin mi? Kaybettin!..
Oysaki Nelson Mandela’nın sözü çok anlamlı: “Hiçbir zaman kaybetmem. Ya kazanırım ya da öğrenirim.”
İşte biz bu sözü söylediğimiz gün; kaybetmenin de sporda bir erdemlik olduğunu kanıksayıp, tribün, taraftar, fanatizm şiddetine son vereceğiz.
Yorum Yazın
Facebook Yorum