Türkiye’de yaşamın her alanında farklı boyutlarda gözlenen „çürümüşlük“, son olarak futbol dünyasında da çirkin yüzünü gösterdi ve bu çürümüş tabloda, kimi ünlü teknik direktör kulüp başkanları ve futbol dünyasının bilinen isimlerinden birilerinin olması, toplumda derin bir şok tepkiye yol açmıştır. Toplumun geniş kesimleri, futbol dünyasından sevdiği isimlerin, sahip oldukları onca mali birikim ve saygıya sevgiye rağmen, hala yasadışı sayılabilecek ve etik boyutu olmayan yollardan servetlerine servet katma heveslerine sessiz kalmak istemiyor.
Bu skandal, „Türk spor dünyasının üzerine düşmüş bir çığdır“ ve: „Türkiye’yi toplumsal anlamda, kederde, tasada, sevinçte, mutlulukta birleştiren futbol gücümüze, böyle bir kirli lekeyi sürmeye kimsenin hakkı yoktur“ ülkenin ortak değerlerine gölge düşüren kim olursa olsun, ayrım gözetilmeksizin, korunmaksızın, herkesin hakettiği cezaya çarptırılması gerekir.
„…Şu günlerde bazı yönetici, antrenör ve sporcuların para hırslarını ve bu hırsın, olaya karışanların başına nasıl bir çuval ördüğünü görünce, bunun Türkiye’nin köklü spor geleneğine karşı çok büyük bir saygısızlık ve sorumsuzluk olduğunu düşünüyorum. Acı ama gerçeği, hasıraltı etmenin hiç kimseye hiçbir faydası olmayacaktır.
Bu kirli meselenin günlerdir kamuoyunda tel tel ortalığa saçılmasına rağmen, ne acıdır ki, yetkililer, „üç maymunu“ oynuyor. Olaya seyirci kalıyor. Sessizlik, kayıtsızlık yetmiyormuş gibi, ağır pis kokular yayan bu sahtekarlığın tam göbeğinde olan bazı kişileri aklama çabası içinde olanlar da var. Çok yazık. Bu çirkin skandalda adı geçen kişilerin geçmişine baktığımızda, aslında hiç de temiz olmadıkları açık biçimde hemen görebiliyoruz. İstanbulda uzun yıllar önce gerçekleşen İsviçre Türkiye Milli maçını hatırlayın! Baş aktör ceza almıyor ancak takımda bir görevi üstlenmiş, Milli Takımın ve Beşiktaş’ın sevilen eski isimlerinden olan „Şifo Mehmet“ kurban ediliyor. Daha doğrusu o günlerde Milli Takımın teknik kadrosunda yer alan Şifo Mehmet, her şeyi üstleniyor ve hesap bu kişiye kesiliyor ceza alıyor hayatı da bir şekilde kararıyor…“
Tarihsel süreç içerisinde ülkemizde büyük iş adamı maskesi altında birçok kalpazan, üç kağıtçı, sahtekar ve kısacası emek hırsızı bir sürü insanın türediğini unutmadık, „…Sülün Osman başta, Banker Kastelli, Jet Fadıl, Titan, Çiftlik Bank, Saadet Zinciri ve buna benzer daha bir çok ahlak yoksunu kişilerin, yakın tarihte yaptığını unutmak mümkün değil ve bunlar günümüze kadar hala sürüp geliyor. Ahlak yoksunu çeteler son yıllarda, sırtlarını güçlü bir duvara dayıyor. Başlarına nasıl olsa birşey gelmeyeceğini bildikleri için, korkusuzca ve acımasızca planlarını uyguluyorlar.
Bunlara kim dur diyecek? Devletimizin büyükleri bu işe el atmalı. Bu işi yapanlara sorulduğunda; masumane bir tavırla olayın ‘’ahlaksızca bir iş olduğu“nu itiraf etseler de, yasalara uygun yapılan işler olduğunu’’ savunmaları ise, daha bir acıdır. Trajikomiktir. Bugünkü tabloda yer alanlar, ‚Sülün Osman’ı hatırlatıyor bize. O da, zamanında yargılandığı mahkemede, „Ben dolandırılmak isteyen insanları dolandırdım“ demişti… yani vallahi doğru baktığımızda hep aptallar dolandırılmış“
Türkiye’de siyasetle içine olan ve adeta kravatlı çete gibi çalışan insanların, zor duruma düşünce, devletin belli kademelerinde yer tutmuş siyasetçiye „dolandırıldım. Mağdurum.“ iddiasıyla, çaresizliklerine çözüm arıyorlar. Bu gibi insanlara devlet papuç bırakmamalı aksi takdirde kendi geleceklerini tehlikeye atarlar.
„…Hani zaman zaman Cumhurbaşkanımızın diline doladığı, yani kendince hor gördüğü ve „Bizi kıskanıyorlar“ diye ötelediği o Almanya’da böyle bir olayın yaşanması, düşünülemeyeceği gibi kabul de edilemez. Çünkü bu ülkede vergi kaçırma cezası, adam öldürme cezasından çok daha fazladır, ağırdır. Hiç affedilecek yönü yoktur ve anında gereken cezalar verilir. Peki biz bugün bu noktaya nasıl geldik? Eğitimsizlikten geldik kuşkusuz ama, ülkemizde bir üniversite rektörünün ‘’bize okumuş, bigili insan gerekli değildir’’ diyorsa!, orada biraz durmak gerekir.
Siyasetin kirli yüzü, maalesef tüm alanlarda olduğu gibi futbolu da bu çürümüşlüğün içine süpürdü! Şimdi, bugüne dek ülkeye mal olmuş bu ünlü spor insanları, bu derin ve pis kokulu bataklıktan nasıl çıkacak? Etik olmayan bu davranışlarından ötürü nasıl bir hükümle cezalandırılacaklar? Çok merak ediyoruz. Ülkenin böylesi ahlak dışı, geleneklerimize hiç uymayan bu tablonun oluşmasında katkı koyanlara karşı, mevcut siyasi iktidarın bu sorunu mutlak surette çözmesi gerekir diye düşünüyorum. Ve toplumsal çoğunluğun bunu kararlılıkla beklediğimizi hatırlatmak isterim.
Dünyanın en yaygın sözcüğü olan „Fair-play“ ifadesine bugünki veya kimler -evet- diyor ise; bu konuda sadece sporda değil, içinde yaşadığı toplumu oluşturan tüm insanlara karşıda aynı şekilde davranması gerekir, „…Sporculuktan spor adamlığına gidilen yolda, var olan kuralları olduğu gibi kabul edip bunları bir yaşam biçimi olarak içselleştirmemiz gereklidir. Bu durumun zor olması, bizleri hiçbir zaman yolumuzdan şaşırtmamalıdır ve kim olursak olalım, hayatın hangi katmanında bulunursak bulunalım, bizleri yanlış yola sevketmemelidir!“
„Siyaset dünyamız, devletin siyasetinin başında bulunanlar, böylesi tanınmış ancak etik dışı yasadışı yollara yönelmiş isimleri koruyarak, toplumda devlete karşı güvensizliği oluşturacak kararları asla almamalıdır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum