Ramazan ayının son Pazar gününü yaşıyoruz. Nasipse 8 Mayıs Cumartesi akşamı Ramazan Ayının 27’nci gün gecesi olan kutsal Kadir Gecesini idrak edeceğiz… İslam inancına göre; “dünya insanlarına birlik, beraberlik, barış ve dostluk içinde, hep birlikte yaşamayı ve “dayanışma, paylaşma ve yardımlaşma ideallerini aşılayan “Yüce Kur’an’ın” en son din’in, en son pegamberi olan Hazreti Muhammed’e, “Yüce Allah tarafından” emanet edildiği günün adı; “Kadir Gecesi”dir. 4 gün sonra ise 12 Mayıs Çarşamba günü, Arife gününü, 13, 14 ve 15 Mayıs günleri ise “Şeker Bayramı” da denilen “Ramazan Bayramı”nı kutlayacağız. Çok şükür, pandemi korunma önlemlerine rağmen, Başkanı olduğum “İzfak” kısa adıyla anılan, “İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği” olarak 12 Bin 780 İzmir’li muhtaç aileye sokağa çıkma yasakları öncesi zorunlu tüketim ürünlerini dağıtma mutluluğunu yaşadık. Yardımlarımız yasaklara rağmen, alınan müsadelerle devam edecek. Fitre ve zekatlarınızla İzmir’li muhtaçları sevindirmeyi sürdürmenizi diliyoruz. Kamu yararına Derneğimize; Ziraat Bankası, İzmir, Alsancak Şubesi, “İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği Hesabı” ; (İban: TR 82 0001 0007 1238 1580 2150 09)’dan ulaşabilirsiniz. Tel : 0530 548 24 79’u da arayabilirsiniz. İnsan yaşamını güçlü kılan nedenlerin başında; geçmişten günümüze gelen doğal ve tarihsel değerlerin korunma zorunluluğu gelmektedir. Dünyanın neresine giderseniz gidin bulunduğunuz o yerde tarihi eserleri görmek istersiniz. “Müze Kent” olarak isimlendirilen bazı kentlerde tarihsel dokunun yaşanılan güncel dokuyla bütünleştiğini ve insan yaşamının birer parçası olduğunu hissedersiniz. Viyana, Paris, Londra, Bükreş, İstanbul, Selanik, İzmir, Roma, Malta, Nice, Kahire gibi kentlerin, günümüzdeki çağdaş insanlar tarafından sevilmesinin tek nedeni; geçmişin tarihsel değerlerini koruyarak günümüze değin yaşatmış olmalarıdır. İnsanlarda kentler gibidir. Yaşamları boyunca toplumuna örnek teşkil etmiş, insanlara iyilik yapmış, Devletine, Halkına karşı vazifelerini kusursuz yerine getirmiş, kendinden önce halkını düşünmüş insanlar asla unutulmazlar. Unutulmamalıdırlar. Ölmüş olsalar bile bıraktıkları izlerle mutlaka hatırlanıp, anılmalıdırlar. Bir kentin başarılı olmuş, o kente hizmet etmiş, Valileri, Belediye Başkanları, İş adamları, Yöneticileri, Komutanları, Emniyet Müdürleri, Milletvekilleri, Doktorları, gazetecileri, yazarları, fikir-düşünce ve kültür insanları, sanatçıları her fırsatta hatırlanmalı ve anılmalıdırlar. Başkanı olduğum; “İzmiri Sevenler Platformu”nu oluşturan 2 Platform, 3 Vakıf ve 17 Dernek olarak biz; her yıl 3 ayrı toplantı halinde “İzmire Kanat Geren” değerli isimleri toplu olarak mutlaka anıyoruz. Geçmişimizi ve geçmişin müstesna değerlerini mutlaka tanıyıp, öğrenmeliyiz. Geçmişini bilmeyenler ve tanımayanlar geleceğe karşı direnebilme gücünü kendilerinde bulamazlar. Geçmişin o unutulmaz müstesna değerlerini mutlaka yaşatmalıyız. Kentlerin doğal ve tarihsel dokuları, tarihi mekanları, arkeolojik varlıkları ve yaşamlarıyla iz bırakmış değerleri; devletlerin ve halkların vazgeçilmez unsurlarıdır. Bu unsurları yaşatırsak, yaşamanın değerini daha iyi bilebiliriz... Bunu asla unutmayalım. Herşey çabucak geçiyor. 16 yıl önce bir 7 Mayıs akşamı, hem 76’ncı yaş gününde, hem de 50’nci Sanat Yılında piyanosu’nun başında sahnede, ödüllü sanatçı dostlarının ve iki bin hayranının önünde hayata veda eden emsalsiz piyanist ve yazar, Müzikoloğ Necdet Karar’ı nasıl unutabiliriz? Üç yıl önce, 8 Mayıs 20l8 günü, çok kötü bir trafik faciasında, ehliyetsiz bir şahıs tarafından yaya geçidinde öldürülen, Efsane Rektörümüz Prof. Dr. Namık Çevik’i üçüncü hasret yıldönümünde, Başkent Üniversitesi ve İzmir’i Sevenler Platformu olarak Karşıyaka Belediyesinin de katkılarıyla sanal anlamda anıyoruz. 8 Mayıs Cumartesi, önce Başkent Üniversitesi Zübeyde Hanım Hastanesinde ilk töreni yapılacak. Daha sonra Doğançay Kabristanı’nda ki kabri kısıtlı bir sayıyla ziyaret edilecek. 10 Mayıs Pazartesi Günü, 11’nci ölüm yıl gününde, emsalsiz toplum önderi ve Kurucu Parlamenter Tekin Çullu’yu, 10’ncu ölüm yıl gününde ise Milli Teniscimiz - Hayırsever İşadamı Enis Berki’ yi anacağız. Tekin Çullu’nun Karşıyaka Soğukkuyu’da bulunan Kabrini, Milli Temsilcimiz Enis Berki için ise pazartesi öğleden sonra Kokluca Kabristanı’nda ki kabrine ziyaretler yapacağız. Ayrıca; her iki unutulmaz İzmir Sevdalısı için Kültürpark Tenis Kulubü’de de kısıtlı bir ortak anma töreni daha yapacağız. Işıklar İçinde Yatsınlar. 5 Mayıs Çarşamba günü gece yarısından bu sabaha kadar İzmir ve Ege Bölgesi başta olmak üzere Türkiye’nin kuzeyden güneye, doğudan batıya her yerinde mutlaka “Hıdırellez” denilen gelenek yaşanacak. Şu anda da İzmir’in ve ilçelerinin tüm mesire yerlerinde; özellikle Kültürpark’da Karşıyaka Bayraklı Altınyol Turgut Özal Rekreasyon sahilinde ve İzmir Kordonboyu’nda özellikle Roman hemşehrilerimizin önderliğinde “Hıdırellez” şenlikleri yaşanırdı. 6 yaşımdan itibaren yaşayıp gördüklerimi biraz bulanıkta olsa iyi hatırlarım. İzmir’in farklı bölgelerinde çok farklı Hıdırellez günleri ve geceleri yaşadım. Hala da yaşıyorum. Hıdırellez’lerin en önemli “olmazsa olmazı” geleneksel olarak yakılan ve alevlerinin üzerinden “dilekler tutularak” atlanılan Hıdırellez Ateşleridir. Sokak aralarında gelişigüzel yakılan Hıdırellez Ateşleri yüzünden yaşanılan ölümlü ve yaralanmalı kazalar, 4 - 5 evi yakıp, yok eden yangınlar da görüp, yaşadım. Üzüldüm. Çok keyifli, çok eğlenceli, fasıllı, oryantalli, harmandalılı, zeybekli Hıdırellez günleri hep aklımdadır. İzmir’de ki Roman Dernekleriyle aram oldukça iyidir. Kültürpark’ta her yıl 6 Mayıs’larda tertipledikleri yemeli, içmeli, mangallı, ızgaralı Hıdırellez Şenliklerine her yıl mutlaka giderdim. Temennim; büyük umutlarla 5 Mayıs gecesinden sabaha kadar Hızır’la İlyas’ın buluşma alanı olduğuna inanılan deniz kıyılarımıza, halkımızın kağıtlara yazarak bıraktıkları tüm yazılı umutlarının gerçekleşmesidir. Dileklerinin yerine gelmesidir. Yoksul ve mağdur insanlarımızın bu vesileyle yüzlerinin de gülebilmesidir. İnşallah dilekleri tutar, mutlu olurlar. Ben ve benim gibi radikal düşünenler için; 5 Mayıs’ı, 6 Mayıs’a bağlayan Mayıs günleri; “acı-hüzün ve öfke” günleridir. 49 yıl önce 6 Mayıs l972 günü, sabaha karşı yaşanılan “Üç Fidanlar” dediğimiz Deniz Gezmiş’in, Yusuf Aslan’ın ve Hüseyin İnan’ın usulsüz kurulmuş mahkemelerde usulsüz alınmış kararlarla asılarak katledilmiş olmaları onların Arkadaşları olarak Bizleri kahretmiştir. Bizler uzun süre “6 Mayıs’ları bir öfke ve nefret günü” olarak kabullendik. Deniz, Yusuf ve Hüseyin arkadaşlarımızı, yok yere astırtan darbeci zihniyet; infaz gününü sanki özellikle herkesin bir kutlama günü olan 6 Mayıs sabahına rastlatılmıştır. Bunu bugünlerde de içlerimize sindirmiş değiliz. 49 yıl öncesinin ilerici ve aydınlanmacı gençleri olan “Üç Fidanların” da içinde bulunduğu biz “68’liler Grupları”, önceleri bu durumu asla hazmetmedik. Ancak şimdilerde bu değerlerimize bazı belediyelerimizin sahip çıkmaları nedeniyle biraz sakinleşmiş durumdayız. Buca’da “Üç Fidanlar Anıtı”nı açan eski Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı ile Belediye Meclisine ve Heykeltraş Ekin Erman’a 3 fidanları kompoze eden görkemli ve anlamlı bir “Üç Fidanlar Anıt Heykeli” yaptırtan Eski Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ ile Belediye Meclisine Teşekkür ve şükranlarımızı yansıtıyoruz. Artık; Hıdırellezleri acı, hüzün ve buruklukla izlemek yerine, bu değerlerimizi de anarak yaşıyoruz. Ben; Dinine saygılı bir solcuyum. Kuran’da “Kehf suresi”nde Musa ile bir gencin kıssasının anlatıldığını hep okurum. Açıkça belirtilmemişse de belirtilen Hızır, ”Deniz” olarak yorumlanır. Hıdırellez ise “İki Deniz’in yani Denizlerin” buluşmasıdır. Artık anladık ki; meğer darbeciler bizlere kötülük yerine iyilik yapmışlar. Biz 68’lilerin Kahramanı ile Deniz’i ve yol arkadaşlarını buluşturmuşlar. Biz ve arkadaşlarımız her 6 Mayıs ta Deniz Gezmiş’in şahsında tüm devrimci şehitlerimizi anıyoruz. Anacağız. Onları Hıdırellez geleneğiyle birlikte yaşatacağız. Hıdırellez'in UNESCO'nun 'İnsanlığın Somut Olmayan Kültür Mirası Listesi'ne alınması amacıyla 2010 yılında başlatılan çalışmalara 68’liler olarak bizde destek verdik. Hızır ve Hıdırellezin kökeni hakkında çeşitli fikirler ortaya atılmıştır. Bunlardan bazıları Hıdırellezin Mezopotamya ile Anadolu kültürlerine ait olduğu; bazıları ise İslamiyet öncesi Orta Asya Türk kültür ve inançlarına ait olduğu iddia ederler. Hıdırellez Bayramı’nı ve Hızır (Deniz) düşünüşünü tek bir kültüre mal etmek olanaksızdır. İlk çağlardan itibaren Mezopotamya, Anadolu, İran, Balkanlar, hatta bütün Doğu Akdeniz ülkelerinde bahar ya da yazın gelişiyle belli başlı doğasal döngüler için sevinç duyulduğu görülmektedir. Yaşam suyu (ab-ı hayat) içerek ölümsüzlüğe ulaşmış; özellikle de baharda aramızda dolanarak, bolluk ve sağlık dağıtır. Hızır bir kişiye verilen addan çok aslında bir doğasal durumu, baharla vücut bulan yaşamın tazelenmesini imgeler. Türkiye'de Hızır’a atfedilen özelliklerin bazıları:
Kalbi temiz, Allah'a inanan insanlara yardım eder.
Uğradığı yerlere bolluk, bereket, zenginlik sunar.
Dertlilere derman, hastalara şifa verir.
Bitkilerin yeşermesini, hayvanların üremesini, insanların kuvvetlenmesini sağlar.
İnsanların şanslarının açılmasına yardım eder.
Uğur ve kısmet sembolüdür.
Mucize ve keramet sahibidir.
Hıdırallez gecesi, Hıristiyanlarca da baharın ve doğanın uyanmasının ilk günü olarak kabul edilir; o günü Ortodokslar “Aya Yorgi”, Katolikler “St.Georges Günü” olarak kutlamaktadırlar. Deniz Gezmiş ve Arkadaşları Ezilmiş, sömürülmüş, fakir v e yoksul insanların mutluluğu için kendilerini feda etmişlerdir. Hıdırellez gibi bir günde onları da anmak biz 68’liler için onur ve gurur vesilesidir. Ruhları şad olsun. Işıklar içinde yatsınlar.
Yorum Yazın
Facebook Yorum