Yaşam şartları ağırlaşıyor. “Kurunun yanında yaş da yanar” misali, insanlar gelebilecek tehlikeleri düşünmekten huzursuz.
Pandemi, emperyalizmin savaş oyunları ve en önemlisi de ekonomik krizin yarattığı insanlardaki ruhsal bunalım. Sokaktaki insanı pimi çekilmiş bombaya çevirmiş. “Yürürken maazallah birine yanlışlıkla çarparsam başıma gelebileceklerden korkar oldum.” Diyenlerin sayısı çok. Gazetelerin 3. Sayfaları dolup taşıyor. Dolandırıcılık almış başını gidiyor. Günlerdir kamuoyu bir banka müdiresinin milyonlarca dolarlık kurduğu fonu ile meşgul. Bunun adı resmen tefecilik değil mi? Şunu anlayabilmiş değilim. Hırsızlık suç olduğu gibi hırsızlık malı almak da suç değil mi? Tefeci suçlu, tefeciye para veren de suçlu olması gerekmiyor mu?
Düşünen, araştıran, bilgili bir dostumun şu sözünün altına imzamı atarım. “Toplumsal barışın temelini toplumdaki bireylerin ekonomik yapısı yatar. Ülkelerin bağımsızlıkları da ekonomik gücü ile orantılıdır”
Dolandırıcılık hikayelerini yazılı ve görsel medyada çok dinledik, okuduk. Yaşayan arkadaşlarım, dostlarım için çareler aradık. Yok… Bir öğretmen dostuma vergi borcu ile ilgili bir mesaj geliyor. Dalgın bir anına denk geldiği için E- Devlet portalının kopyası olduğunu anlamadan 21 bin lira ödeme yapıyor. Hala kim dolandırdı, bulunamadı.
Şimdilerde kısa mesaj ile ağa düşürmeye çalışıyorlar. Bana gelen bir mesajda şu yazılıyordu. “Paketin üzerindeki ev numarası eksik olduğundan paketiniz teslim edilemedi. Lütfen güncelle” ve bir link veriyordu. O linke tıklasam bitti. Bul bakalım sarı çizmeli Mehmet ağayı. İnternet taahhüt süremin bitimine daha çok süre varken benden daha iyi bilenler! Tarafından sürekli taciz edilir derecesinden aranıyordum. Ondan kurtulmak için daha bir buçuk ay varken servis sağlayıcımı aradım. Ya çok sıkılıp kurtulma duygusundan ya da bir pazarlama cambazlığına kurban oldum. 26 Aralıktan itibaren yeni taahhüdümün başlamasını isterken birbuçuk ay öncesinden 150 TL’lik tarife yerine 440 TL lik tarifeyi başlattılar. İtiraz ettim, nafile. İnternet için taciz edercesine aramalar devam ediyor, hem de şimdi 850 li değil 312 kodlu sabit numaralardan. Akıllı adamlar! Bütün siyasi partilerin genel merkezleri Ankara’da tabi. Belediye başkanlığı veya belediye meclis üyeliği teklifi geliyor diye belki açarsın diyedir.
İş Bankası’ndan emekli maaşımı alıyorum. Sürekli kredi kartımın limitini yükseltmek için aradılar. Limitimi 150 bin liraya yükseltmeyi teklif ediyorlarken, bana 50 bin lira limit yeter deyip kestirip attım. İyi ki artırmamışım. Geçen gün bir mesaj ‘Pazarama sitesinde 89 bin liralık alışverişiniz limitiniz yetersiz olduğundan onaylanmamıştır’. Hemen İş Bankası çağrı merkezini ve Pazarama’yı aradım. IP adresini alıp savcılığa vermelerini veya bana verilmesini istedim. Yok. Tek çare sanal kartımı iptal edip, yenisini oluşturmak oldu.
Neden bunları yazdım. Bu sadece benim sorunum değil, toplumsal bir sorun oldu. Herkesin ellinde “Ellemeli telefon”. Bu telefonlar aslında ne canlar yakıyor. Kurbanlarına sormak lazım.
Siyaset mi dediniz. Partiler, aday adaylarını da seçmeni de bezdirdiler. Yazıyı yazdığım şu ana kadar seçime 2 aydan birkaç gün fazla bir süre kalmasına rağmen, Karşıyaka’da açıklanan ne belediye başkan adayı ne de meclis üye aday listesi var. Umarım Birleşik Krallık'taki Leicestershire'da bulunan Loughborough Üniversitesi’ndeki gibi 5 bin kilometre uzaktaki Massachusetts Teknoloji Enstitüsü'nde ders veren profesörleri hologram yardımıyla, gerçek zamanlı olarak kendi dersliklerine yansıttıkları gibi aday atamazlar. Ve bize seçin diye dayatmazlar.
Aday adayları çalışıyor, geziyorlar. Her seçimde olduğu herkes dost kardeş, seçerseniz yaşanılır kent yaratma vaatleri… Seçilenleri çok gördük. “Birlikte yöneteceğiz” diyenleri de.
CHP için CHP’nin amiral gemisi İzmir Büyük Şehir adayı çok önemli. DEM Parti’nin ve Millet İttifakından geriye kalanların tutumu da çok önemli. Sanırım bu yüzden aday açıklanmakta zorlanılıyor.
Sonsöz “İnsanları sevindireyim derken, üzülen sen olma” Yılmaz Durmaz
Yorum Yazın
Facebook Yorum