Ezbere bilirsiniz “Doğduğun değil, doyduğun yer” derler hep… Doğduğun yer kadar doyduğun yer de önemlidir. Oysaki insanoğlunun yaşamında hafızalarından silinmeyecek, onun “kaderim” diyebileceği kısa veya uzun, fark etmeyecek yaşam; derin iz bırakacak bir kilit noktası mıdır?
“Evet” diyebileceğim bir soru bu! Babamın memuriyeti döneminde Alaşehir’de doğmama karşın bilmediğim bir şehir gibi. Kısa dönemde birkaç anı var, hafızalarımda… Evet, doğduğum yer: Alaşehir.
Yaşamımı üniversite tahsiliyle birlikte sürdürdüğüm Karşıyaka… Çağdaş, güzel insanlarla birlikte bu kentte 45 yılı devireceğiz, deyim yerindeyse “Hanım köylü” olarak…
3. Kent Akhisar. İlk, orta, lise çağlarım, çocukluk, delikanlılık… O günlerde başladığım futbol, sonrasında basketbol… Hem oynayıp, hem de spor yöneticiliğini öğrendiğim, en önemlisi de mesleğim gazeteciliğe attığım adım…
Gazeteci, spor adamı ve yazar unvanlarının başlangıç noktası Akhisar… Adımın ilk kez duyurulduğu şehir… O dönemlerin “Tütün ambarı”, bugünün “Zeytinin başşehri…”
Bugün bir şeyleri başarabiliyorsam ne mutlu ki başlangıcı Akhisar…
Annem, babam ve diğerleri… Akhisar’ın toprağında nur içinde yatıyorlar. Bağımın asla kopmayacağı kente her fırsatta gider, yaşama veda eden büyüklerimi ziyaret ederim.
En son da; “10 Ocak Çalışan Gazeteciler Günü” nedeniyle Süleyman Kollu’nun daveti üzerine Akhisar Altıeylül Gazetesi ve Akhisar Belediyesi ortak düzenlediği “Medya ve Toplum” konulu panelinde dostlarla buluştum.
Panelden birkaç gün önce Akhisar’ın Sesi Gazetesi Matbaasında birlikte çalıştığım, Matbaagücü futbol takımında yan yana futbol oynadığım, Günaydın Gazetesi’nin Merkez Matbaası (İstanbul) Baskı Şefi olarak çalışıp emekli olan İbrahim Macana aradı. “Akhisar’a medya paneline geliyormuşsun. Mutlaka bana uğra…”
Akhisar’da büyük işlere imza atarak, Akhisar’da heykeli dikilmesi gereken gerçek spor adamı ve emekçisi Emin Otal ile birlikte “Akhisar Spor Tarihi Müzesi”ni kuran “Akhisar Spor Adamları Derneği” Başkanı İbrahim Macana’ya sözüm vardı. Hem de, son kitabım “Fair Play Kervanı”nı müzeye hediye etmek istediğim için, erken gitme kararı aldım. Saruhanlı’yı geçerken, çocukluk arkadaşım, can yoldaşım, kardeşim gibi sevdiğim Ufuk Merde aradı: “Akhisarspor yönetimi yerel medya ile kahvaltı yapacak tesislere gel.” Akhisarspor yönetiminde olan Ufuk Merde’yi kırmam imkânsız. Önce oraya gider, gazeteci kardeşlerimin bayramını kutlar, Akhisarspor yeni başkanı Fatih Karabulut’a “hayırlı uğurlu olsun” der, oradan da Macana’nın yanına geçerim” düşüncesiyle, ver elini şimdi yerinde yeller esen futbol oynadığımız Kovalık Sahası…
Akhisarspor yöneticileri ve Akhisarlı gazetecilerle birlikte olmanın keyfini çıkardım. Sonra Macana’nın yanına giderek “Akhisar Spor Tarihi Müzesi”ni gezdim. Rahmetli babamın, kendimin futbol takımlarında fotoğraflarını görünce, hele hele yaşayan, vefat eden büyüklerimin fotoğraflarının önünde oldukça duygulandım…
Akhisar bu müzeye sahip çıkmalı. Akhisarlılar ellerinde tarihi spor fotoğrafları varsa, buraya ulaştırmalı…
Ufuk ve Yılmaz Merde ile fabrikaları MRD’de Ramiz Köfte ile birlikte iştahla yemeye alıştığımız pidelerin kokusunu özlediğimi itiraf etmeliyim… Panel saati yaklaştığında Ufuk Merde ile Akhisar Belediyesi’nin yolunu tuttuk.
Hangi birinden söz etsem… Yıllardır, aylardır görüşemediğimiz dostlarla, çocukluk, gençlik, takım, okul arkadaşlarıyla bir arada olmanın keyfini hiç sormayın. Anlatılmaz, yaşanır…
Panelde üzerimde emeği olanlardan, Akhisar’ın duayen gazetecisi, mahalle ağabeyimiz Haldun Akyüz ile birlikte dünün ve bugünün gazeteciliğini dilimiz döndüğünce anlattık. Moderatörler Engin Akyüz ve Süleyman Kollu’nun her birimize sorduğu sorulara içtenlikle cevap verdik. Kollu’nun yönelttiği “Akhisar’ı dışarıda yaşayan biri olarak oralardan nasıl görüyorsunuz?” sorusuna şöyle yanıtladım:
“İzmir yönünden geldiğinizde rüzgâr ters eserse bir koku yayılır, Kapaklı civarında. Burnunuzun direğini kırar. Balıkesir tarafından gelirken son rampayı inerken gündüz yeşil bir ova, gece ise ovayı süsleyen ışıkların dans edişini görürsünüz… Dün tütünüyle bütünleşmişti, Akhisar. Tütün ambarıydı. Bugün zeytinin başşehri. Ama Akhisar’ı dışarıdan biri olarak soracaksanız Akhisarspor derim. Dünya Akhisar’ı Akhisarspor ile tanıdı, öyle biliyor… Onun için bu değerimize sahip çıkalım. Akhisarlı Akhisarspor’a sahip çıkmalı.”
Panel sonrası Ali Sevgil’in daveti üzerine Tahir Ün Caddesi’nin İstasyon Girişinde “1923 As Kurukahvecisi” olarak açtığı kafeye hayran kaldım. Ufuk Merde ile Basketbol Adamları Derneği’nde yönetici kardeşim Av. Taner Baş’a “Akhisar kendisini aşmış” diyerek Ali ve Metin Sevgil kardeşleri kutladım.
Bugünkü Akhisarspor yönetimini de kutluyorum. Özellikle de başkanlığı devreden Hüseyin Eryüksel’e bugünlere getirmesinden dolayı da teşekkür borcumuz var. Elbette insanoğlu hatasız olmaz. O da hata yapmıştır ama bugün Akhisarspor buralardaysa onun payı büyüktür.
Panelden önce Akhisarspor Başkanı Fatih Karabulut, çocukluk arkadaşın, asbaşkan Ali Kuloğlu, Ufuk Merde ve yöneticileriyle birlikte olduğumdan söz etmiştim. Burada gazeteci arkadaşlarım bir soru sordu: “Akhisarspor transfer yasağına girdi mi, ilk ağızdan öğrenmek istiyoruz?”
Başkan Fatih Karabulut, “Evet” dedi ve açıkladı: “Bugün paramız var. Transfer yasağını kaldırabiliriz. Ancak paramız biter. Kadroda olan futbolcuların paralarını ödeyemezsek, o zaman çıkmaza girer ve biteriz. Kulübün kapısına kilidi asarız.”
Bence de doğru. Bugünkü kadro Süper Lige çıkar. Burada önemli olan transfer yasağını kaldırıp takımı güçlendirmek değil, Akhisarspor’u kurtarmak… Yönetimin bu kararı nedeniyle hepsini kutluyorum… Diyorum ki; Akhisarlının Akhisarspor’a küsme lüksü olamaz. Tek yapacağı sahiplenmek duygusuyla hareket ederek, sahip çıkmak!.. Unutulmasın ki Akhisarspor, Akhisarlılarındır…
Yorum Yazın
Facebook Yorum