Asansörün kapısını…
Kapının camını kırıyor.
Yaşlılar için yapılan metal tutamakları söküyor…
Elektrik kablolarını kesiyor.
Yürüyen merdivenin el bantlarını parçalıyor...
Kabindeki acil düğmesini devre dışı bırakıyor.
Ücretsiz gezi bisikletini denize atıyor…
Parktaki oturma banklarını söküp götürüyor.
Hepsi kamu malı, milletin parası.
Büyükşehir Belediyesi bülten yayınlamış.
İsyanla vicdanlara sesleniyor:
Bitsin bu Vandalizm… Yapmayın, etmeyin!
***
İzmir gibi sözde eğitimli, kültürlü şehirde…
Yaya üst-alt geçitler, yürüyen merdivenler, otomatik kapılar kullanılmaz halde.
Her gün bakım-onarım yapılıyor.
Parçalananlar değiştiriliyor.
Çalınanlar yenileniyor.
Ne suçlusu yakalanıyor, ne suçu işleyene tanık bulunuyor.
Belediye, emniyetten yardım istiyor.
Polis ne yapsın?
Kime yetişsin, kimleri yakalasın.
***
“Bitsin bu vandalizm” denilen…
Eğitim, kültür, aile terbiyesi meselesidir.
İnsanın içinde…
Toplumun yapısında yoksa bu tablolar hiç bitmeyecektir.
Ruhtaki parçalama, alıp-götürme, 3-5 kuruşa satma huyu hiç yok olmayacaktır.
Ahlakın iflas ettiği noktada…
Ne rica, ne uyarı, ne ceza geçersizdir.
***
Kimilerinde çalma-parçalama…
Bazılarında da “Komik hastalıklar” vardır.
***
Bir kaçını hatırlatalım.
Siren çalarak yol açan ambulansın arkasına takılır, uyanıklığımıza kahkaha atarız.
Arabayla giderken, yolda tanıdık birince görünce üzerine süreriz.
Grup halindeki güvercinlerin üzerine bağırarak koşar, dağıtırız.
Okunsun diye konulan gazete ve dergilerdeki kadın resimlerine bıyık, sakal çizeriz.
Trafikte bizi geçen aracı “küfretmiş” sayar, onu geçmeye çalışırız.
Trafikte sarı ışık yanar yanmaz, önümüzdekine korna çalarız.
Ağaçlara, banklara çakıyla isimler yazarız.
Otobüs koltuğuna işaret parmağımızı sokarak deler, orta parmağımızla yırtarız.
Burun pisliğini kapı koluna sürer, başkasına yapışmasını arzularız.
Ara yoldan çıkmaya çalışana yol vermemeye çalışırız.
Hele kadın sürücüsüyle erkeklik taslarız.
Düğünlerde kafayı çeker, pistin kralı oluruz, uyarana yumruk sallarız.
Tuttuğumuz takım galip gelirse, havaya silah sıkarız.
Yeni atılmış, kurumamış beton görürsek ya imza atarız, ya ayağımızı basarız.
Tuvalet duvarlarını defter sanır, yüz vermeyen aşkımızı ismini yazarız.
Otobüs duraklarına “ iyi sevişirim” diye cep telefon numaramızı bırakırız.
Yanan sigarayı araçtan attığımızda, bizi uyaranı döveriz.
***
Ne yapar, nasıl düzeltirsiniz?
Biz buyuz!
Beğenmeseniz de, kabul etmeseniz de…
Budur huyumuz, suyumuz!
Yorum Yazın
Facebook Yorum