Çalmak, hırsızlık eylemidir.
Genelde eğitimi eksik, kültürü bozuk…
Ekonomisi dalgalı, soyları farklı memleketlerde…
Yoksulun gece karanlıkta…
Kravatlısının masa başında…
Hakkı olmayanı, hak olarak görüp götürmesidir.
Araklamak, malı kaldırmak, çalıp çırpmak, cukkayı götürmek gibi tabirleri vardır.
***
Bazılarının içinde potansiyel tehlike…
Bazılarına ayıp, günahtır.
Alışanın bırakamayacağı histir.
Azıcık, birazcık derken işin ucu kaçar, adamı azılı yapar.
Çalanın maskesi varsa; korkaktır.
Tanınmasın, yakalanmasın derdindedir.
Maskelinin işi zordur. Stres, heyecan, uğraş ister.
Bir de imza, mühür sahibi, unvanlılar vardır ki…
Onlar maske takmaz, sağlam basar, iyi götürürler.
Bilinirler ama konuşulmazlar.
Neyse…
Konumuz onlar değil!
***
Mesele her zaman para, mal değildir.
Zevktir, oyundur.
Tıpkı İzmir’in Torbalı ilçesinde olduğu gibi.
Kırsal alanda, tarımsal bölgelerin bitmeyen derdi, trafo hırsızlığıdır.
Üretici su çıkarmak için ucuz, küçük trafo kurar.
Çok sık çalınır. Jandarma olaylardan bıkmıştır ama çaresi yoktur.
Çiftçi Hasan Yaman da canından bezmiştir.
Trafonun kabloları gün aşırı çalınmaktadır.
Kendine göre bir çare bulur!
***
Trafonun kapısına bir not yazar, para bırakır:
“ Kabloyu sattın 20 lira. Al sana 50 lira… Çalma beni mağdur etme”
Ertesi gün gelir…
Kablolar yine gitmiştir.
50 TL’sinin yanında bir 50 TL daha.
Notun yanında bir not:
“ Para için değil zevkine yapıyorum… Bıraktığım para zararını karşılar. Kusura bakma yine geleceğim, yine çalacağım”
***
Üç gün sonra tarladaki koca trafo yerinde yoktur.
Neylesin Hasan Yaman?
Bilmez ki…
Hırsıza kilit olmaz.
Hele…
Dört bir yanı sarmışsa!
Yorum Yazın
Facebook Yorum