Ramazan Ayı süresince yaptığım çağrılara cevap vererek, Yöneticisi olduğum; 74 yıllık ecdat yadigarı “İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği”mize İzmir’li muhtaçlar için çeşitli yardımlarda bulunanlara ve bağış yapanlara teşekkürler ediyorum. Dernek olarak; yapılmış bağışlarla 29 günde, Yirmi Bin’in üzerinde muhtaç İzmir’liye çeşitli yardımlarda bulunmuş olmanın onur ve gururu içindeyiz.
14 yıl önce 2007’nin 13 Haziran günü, telefonumun acı acı çalmaya başladığı anı hiç unutamam. Aldığım acı haberle kahrolmuştum. İzmir Aşığı, Alsancak Yazarı Bülent Moralı’yı kaybetmiştik. 44 yaşında Uzak Doğu Sporları Uzmanı, Alsancak Araştırmacısı, 4 kitap yazmış, sayısız makaleleri yayınlanmış, kibar, zarif, sevecen bir Alsancak Delikanlısıydı Bülent Moralı Babası Merhum Av. Beliğ Moralı yakın dostumdu.İzmir’de Milli Mücadeleyi başlatmış, ünlü İzmirlilerden Kuvvayi Milliyeci Halit ve Rıfat Moralı Kardeşlerin de torunu olan ve l3 Haziran Pazar günü, Soğukkuyu’da ki kabrini ziyaret edeceğimiz Bülent’imize 14’ncü Yokluk Yıldönümünde Allahtan rahmet diliyorum. Işıklar içinde yatsın. Yine 14 yıl önce Bülent’in ölüm acısından 1 gün sonra da 14 Haziran 2007 günü, bir başka haberle sarsılmıştım. Bu kez de Türk Sanat Müziğimizin İzmir’li emsalsiz Bestekarı, “Hocaların Hocası” Avni Anıl Üstadımızı da yitirmiştik.16 Haziran 2007 günü Muhteşem bir katılımla ; Bülent Moralı ile Avni Anıl Hocamızın cenazelerini birlikte kaldırmıştık Alsancak’tan…O günü asla unutamam. Cenazelerinde Kimler yoktu ki? Her şey boş. Gidenler gidiyor. Geri gelmiyorlar.
17 yıl önce 15 Haziran 2004 günü, sabaha karşı tam 52 yaşındayken yitirdiğimiz Ahmet Piriştina’yı ise l5 Haziran Salı günü, Aşağı Narlıdere Kabristanı’nda ki kabrinin başında anacağız. 17’nci ölüm yıl gününde, Sevgili Ahmet Piriştina’mızı, önce; Narlıdere Sahil Kabristanı’nda, ardından; Narlıdere’de ki Büstü’nün başında anacağız. Ahmet Piriştina’nın zamansız, ani ve hiç beklenmedik sürpriz kaybına en çok üzülenlerdenim. Onu her zaman özlem ve rahmetle anıyorum ve anacağım. Milletvekilliği yapmış, İzmir gibi önemli bir kente iki kez Belediye Başkanı seçilip hizmet etmiş, “İzmir için; Ben ölürüm.” Sözcüğünü bu kadar içten ve yürekten kullanabilmiş Ahmet Piriştina, görevde olduğu yıllarda, bir hizmet adamı olarak İzmir’in çeyrek yüzyılına imzasını atmış müstesna bir değeridir. 2 Haziran’da gerçekçi edebiyat akımının ölümsüz ismi Yazar Orhan Kemal’i 51’nci ölüm yıldönümünde, 2 Haziran 1927 günü yitirilmiş, hocaların hocası Ressam Prof. Hüseyin Avni Lifij’i 94’ncü ölüm yıldönümünde, Tiyatro Sanatçısı Asaf Çiyiltepe’yi 54’ncü ölüm yıldönümünde, Şair Ahmet Arif’i ise 30’ncu Ölüm Yıldönümünde yad ettik. 3 Haziran’da; İzmir, Kültürpark’ta ki Nazım Hikmet Anıtı önünde, Ölümünün 58’nci yıldönümünde Nazım Hikmet Ran ile gerçekçi Edebiyatımızın simge ismi Orhan Kemal’i ortak törenle andık. Nazım Hikmet’in Anıt Heykeli’nin önünde yapılan anma etkinliğine; Demokratik Sivil Kitle Örgütleri “DESİKÖB” Mensupları, Konak Belediyesi Kent Konseyi, İzmir 68’liler Birliği Üyeleri, Ege Kültür Platformu Üyeleri, İzmiri Sevenler Platformu Üyeleri, Kültürpark Platformu Üyeleri, İzmir Büyükşehir Belediyesi Kültür ve Sosyal Hizmetler Dairesi Temsicisi, ayrıca; bazı Ege’li yazar ve şairler katıldılar. Nazım Hikmet’in ve Orhan Kemal’in yaşamı ile ilkesel ve sanatsal yönleri anlatıdı. Orhan Kemal’in Oğlu Işık Öğütçü tarafından kaleme alınarak gönderilmiş bildiri okundu. İzleyiciler Orhan Kemal’in oğlu Işık Öğütçü’ye anlamlı mesajından dolayı alkışlarıyla teşekkür ettiler. Orhan Kemal, Nazım Hikmet, Şair Ahmet Arif ve Tiyatro Kuramcısı Asaf Çiyiltepe ve Ressam Hüseyin Avni için Saygı Duruşunda bulunuldu. Nazım Hikmet’in görkemli Anıt Heykeli’ne karanfiller bırakıldı. Nazım Hikmet’in şiirleri kendi sesinden veridi. İzmir’de Kültürpark’da bulunan ve Dünyaca ünlü Heykeltıraşımız Merhum Prof. Dr.Tankut Öktem’in yarattığı Nazım Hikmet Anıt Heykeli, Türkiye’nin hiçbir yerinde benzeri olmayan bir anıt heykeldir. Bu Anıtı İzmir’e kazandıranlara her zaman şükran borçluyum. Son yıllarda; Nazım Hikmet’in fikirsel yaşamından ziyade fiziksel yaşamı ile ilgilenilmesini asla hoş karşılamıyorum. Nazım’ı sevgilileriyle ve çok yönlü duygusallığıyla sık sık gündeme getiren zihniyet aslında onun büyüklüğünü kıskanan zihniyettir. Onun düşün yaşamına yapılan büyük bir saygısızlıktır. Şu unutulmamalıdır ki; Nazım Hikmet, gerçek anlamda bir sosyalist düşün adamıdır. Bu anlamda son günlerini yaşadığı Sovyetler Birliğinde Siyasal anlamda önemli görevler de üstlenmiştir. Her zaman Vatan hasretiyle yanıp tutuşmuş Nazım Hikmet’in vatanının dışında bulunan Anıt Mezarı’nın Türkiye’ye taşındırılması da artık bir şey ifade etmemektedir. Nazım’ın Moskova da muhteşem bir kabristanda bulunan Anıt Mezarı, her gün Dünyanın dört bir tarafından gelen yüzlerce hayranı tarafından gezilmektedir. Nazım Hikmet’in Anıt Mezarının Türkiye’ye getirilmesi bunca zamandan sonra sadece onu Türkiye’ye getirecek iktidarın çıkarlarına yarayacaktır. Nitekim vatandaşlık hakkının geri verilmesi de öyle olmuştur. Bunların hiç biri Nazım Hikmet’in yaşamının son günlerinde çektiği yurt hasretini dindiremez. Bırakalım; Evrensel Türk Şair’i Nazım Hikmet, Evrensel düşün ve sanat dostlarıyla birlikte o muhteşem mezarlıkta huzur içinde korunmasını sürdürsün. 2 Haziran 1970 günü hayata veda etmiş olan Orhan Kemal’i sağlığında tanımış bir kişiyim. Nazım Hikmeti’i Orhan Kemal’in ağzından bizzat dinlemenin onurunu ve gururunu her zaman yaşayacağım. Ben; “Nazım”ın adını ağzına alanların aşından ve işinden edildikleri, her türlü insanlık dışı davranışlara çarptırıldıkları dönemlerden beri Nazım adıyla büyüyerek bu yaşa gelen şanslı kişilerdenim. Rahmetli babam Cevat Ziya Maruflu, “Nazım Ağabey” dediği Nazım Hikmet’i Mühürdar’da ki evlerine komşu oldukları günden tanırdı.Yani; Nazım’la Babam çocukluk arkadaşıydı. Babamın Nazım’la ilgili yaşadığı pek çok anı var. İnşallah bu anıları yakında çıkacak kitabımda detaylarıyla anlatacağım...
Babamın yazdığı notlara göre; Nazım, yaşamı boyunca düşüncelerinin ve sanatının kavgasını vermiştir. Kavga yöntemi olarak her zaman demokratik yöntemleri benimsemiştir. Anarşist ve militanist davranışları reddetmiş. Asla benimsememiştir. Nazım’ın emperyalizme karşı ilk tepkisi öz dayısı Mülazım Mehmet Ali Bey’in Çanakkale’de İngilizler tarafından şehit edilmesiyle başlamıştır.
O yıllarda 12-13 yaşlarında olan Nazım’ın yazdığı memleket sevgisini içeren kahramanlık şiirleri büyük ilgi ve takdir toplamıştır. Kurtuluş umudunun Anadolu’da ve Mustafa Kemal’in Kuvvayı Milliye bayrağında olduğunu bilen Nazım Hikmet; her fırsatta yurtseverleri Anadolu’ya çağırmıştır. Mustafa Kemal’e silah ve cephane kaçıran gizli bir örgüte katılarak milli mücadeleye omuz vermiştir. Sevr Antlaşmasının Anadolu’nun ocağına dikilen bir incir ağacı olduğunu çok iyi bilen Nazım ve arkadaşları, harp yıllarında emperyalizm gerçeğini Anadolu insanlarına yalın bir dille anlatmaktan çekinmemişlerdir. Nazım Hikmet, Mustafa Kemal’i Ankara’da; Seymen’lerle ve Efe’lerle el ele vererek, halay-zeybek ve davullarla ilk karşılayanlardan birisidir. Kuvvayı Milliye’nin en köklülerinin soyundan gelen Nazım’ın Atatürk’le bizzat görüşmesi bazı güçlerce daima engellenmiştir. Nazım, Orhan Kemal’le Bursa Hapishanesinde tanışmıştır. Şairlikten yazarlığa geçişinde Orhan Kemal’i en çok etkileyen kişi Nazım Hikmet’tir. Orhan Kemal’i farklı kabiliyetleriyle ilk kez keşfeden Nazım, Orhan Kemal’in gerçek kişiliğine ulaşmasına katkı koymuştur. Ben bu gerçeği ünlü Meserret Kıraathanesi’nde Nargile fokurtadatan, Semaver’den çayını içen Orhan Kemal’in ağzından bizzat dinleyenlerdenim. Nazım Hikmet’de Orhan Kemal’de gerçek anlamda vatanperverlik duygularını yansıttıkları eserlerinde Türk dilini ve Türk örf adetlerini, tüm otantik değerleriyle savunmuşlardır. Onlar bir döneme imza atmış gerçek yurtseverlerdir. Türkiye’nin eğitim ve kültür anlamında çalkantılı ve yoksul olduğu bir döneminde Nazım’dan da, Orhan Kemal’den de yeterince yararlanılamamıştır. Bu aslında Türk toplumunun kaybıdır. Şayet yararlanılabilinseydi günümüzde kürt sorunu gibi sorunlar hiç olmazdı. Orhan Kemal’in de, Nazım Hikmet’in de şimdilerde ancak değerleri anlaşılmıştır. Orhan Kemal ile Nazım Hikmet Ran’ı minnet ve şükranla anıyorum. Ruhları şad olsun. Işıklar içinde yatsınlar. Işıkları hepimizi aydınlatsın...
Yorum Yazın
Facebook Yorum