Üç tarafı denizlerle çevrili güzel ülkemizin, bir zamanlar “zengin sporu” olarak bilinen ancak günümüzde yönetenlerin iyi yönetememesi sonucunda “belli kısım”ın yapabildiği yelken sporunda, ezberleri bozacak, yelkeni neta etmek (dağınık ve düzensiz bir yeri tertip ve düzene sokmak) ve gerçek yerine getirecek bir ekip “Vira Bismillah” diyerek yola çıktı…
Hatırlarsanız birkaç hafta önce “Yelkende güvenli gelecek”ten Türk Basını’nda ilk kez bu köşeden bahsetmiş ve Türkiye Milli Olimpiyat Komitesi Fair Play ödülünü kazanan, Çeşme Yelken Kulübü’nün başkanı Özlem Akdurak’ın Türkiye Yelken Federasyonu başkanlığına aday olacağını belirtmiştim.
Biraz yelken sporundaki terimlerle yazıya renk katmak, yelkencileri de mutlu etmek istiyoruz.
Bilenler bilir… Yelkenli tekneler rüzgâra karşı gidemezler. Ama rüzgârı arkasına alıp da süratlendiği an alabora olması da (teknenin deniz veya limanda ters dönmesi) kullananın beceriksizliğindendir… İşte bugün TYF’de yelken rüzgâra karşı inatla yol almaya çalışmakta ama her an alabora olma tehlikesiyle karşı karşıya kalmaktadır…
TYF’nin mendirekte (limanın denizden korunmasını sağlayan iskele veya dalgakıran) tornistan (geri geri giden teknenin hareketi) yapması ve bunu da neta etmek (dağınık ve düzensiz bir yeri tertip ve düzene sokmak) gerekmektedir. Bunun için de doğru isim Özlem Akdurak olmalıdır.
Neden Özlem Akdurak?
Öncelikle yelken sporunun içinden gelen, denizde yetişen ve halen de denizin içinde ter döken bir başarılı bir iş kadını…
Büyük borçla batmış, denizin dibinde çürümeye yüz tutmuş, geçmişi büyük başarılarla dolu Çeşme Yelken Kulübü’ne büyük cesaretle başkan olarak, yeniden şaşaalı günlerine döndürmesiyle…
Yelkende “hali vakti yerinde” olan değil, gerçekten sporu spor için yapacak gençleri bulup, onları eğiterek spora kazandırıp, şampiyonluk kürsüsüne çıkarmasıyla…
Doğru, dik duruşu ve spor sevgisini kendi değil, sporun menfaatleri için kullanmasıyla…
İnandığı görev aşkı, yelken sevgisi, memleket tutkusuyla…
Bir de, Ankara doğumlu olmasına karşın Ege’nin simgesi “Efe” gibi davranması ancak tüm ülkedeki yelkencileri kucaklaması ve ayrımcılıktan kaçınması nedeniyle…
“Ben” değil, “Biz” felsefesini içine sindirmesi, “ekip ruhu”na inanması ve güçlü ekibiyle yola çıkmasıyla…
“Neden Özlem Akdurak?” sorusuna birkaç cevap böyle…
Sosyal medyadaki paylaşımlarına şöyle bir göz gezdirdim…
Bakın neler söylüyor:
“ Kulüplerimizin güçlenmesi için yurdumuzun her köşesinden yarışlara katılımı artırmak amacı ile yüksek nakliye giderlerini kulüplerimizin üzerinden alıp, mali olarak rahatlamalarını sağlayacağız.”
“Şeffaflık ilkesi çerçevesinde federasyonun mali yapısı bağımsız denetim firmalarınca 3'er aylık dönemlerde denetlenip, camia ile paylaşılabilir olacak.”
“Logomuzda kullandığımız makara gibi hayatınızı kolaylaştıracağız, yelkenlerinize daha çok rüzgar doldurabilmeniz için görevimizi yapacağız; en görünen değil, en yakın ve güvenilir yol arkadaşınız olacağız.”
“Çağdaş ve öncü bir federasyon ŞEFFAF olmalıdır. Finansal harcamalar ve malzeme yardımları başta olmak üzere her kararını tüm camia ile paylaşabilmeli ve hesap verebilmelidir.”
“Demokratik yönetim anlayışı çerçevesinde yönetim kuruluna bağlı oluşturulacak kurulların etkin ve yetkin çalışmasını sağlayacağız.”
“Çağdaş ve öncü bir federasyon DEMOKRATİK olmalıdır. Farklı görüş ve fikirlerin harmanlandığı, sahanın sesine kulak veren, çok sesli bir yapıya sahip olmalıdır.”
Çağdaş ve öncü bir federasyonun 6 ana ilke üzerine kurulması gerektiğine inanıyoruz: Demokratik, Şeffaf, Adil, İnsan Odaklı, Yenilikçi, Teknolojik
Tesis problemleri yüzünden ağır mali yüklere katlanan kulüpler, maddi ve manevi boşa enerji harcıyorlar. Öncelikli hedefimiz, kulüplerimizin yarınlarını sağlamlaştırmak üzere tesislerin tahsis süreçlerini çözüme kavuşturmak olacak.
"Türk yelkenciliği için sürdürülebilir başarının hayal olmadığını düşünüyorum. Yelken sporunu yarınlara güvenle taşımak için öncelikle sistem alt yapısının kurulması gerekiyor."
“Sporcuyu yetiştiren kulüplerimizi güçlendirmek, yapısal sorunlarını çözüp sportif hedef ortaklığı yapmak önceliğimiz olacak. Yelken sporuna yakışan yönetim tarzının; ortak aklın hâkim olduğu, demokratik, adil, şeffaf, sahanın sesine kulak veren, sporcu beklentilerine duyarlı, uluslararası başarılara zemin hazırlayan, yenilikçi, teknolojiyi etkin şekilde kullanan bir yönetim anlayışı olduğuna inanıyorum. Bu uğurda tüm zamanımı, enerjimi ve yönetim tecrübemi ortaya koymak istiyorum.”
Yelken camiasının önündeki seçim büyük şans… Durmayın , tornistan (Geri geri giden bir teknenin hareketi) deyin ve yelkeni doğru istikamete çevirin…
Yorum Yazın
Facebook Yorum