Uzun bir süredir yazmama kararı almıştım ancak içimdeki çocuk beni adete tekrar yazmaya zorladı, bu yazımı siz değerli okurlarımla buluşmanın sevincini yaşayarak paylaşıyorum.
En son Tokyo olimpiyat oyunlarında kalmıştık! Olimpiyatlar bitti, ülke olarak güya en çok madalya sayısına ulaştığımızdan söz edildi ve kuşkusuz bunun sevincini hep birlikte yaşadık! İyi güzel de bu sonuçlar, ülkemizde sporun sorunlarını çözmeye yetmediği gibi Ülkemizin genç nüfusunada hiç yakışmıyor!
Öcelikle şunu belirtmeliyim; Bu olimpiyat oyunlarına katılan sporcu sayısı ile bu olimpiyatta ilk kez uygulanan yeni spor dallarının artması düşünüldüğünde, diğer Olimpiyat Oyunları ile karşılaştırma yapamak, bizleri yanılgıya götürür. Bu nedenle bu konunun iyice analiz edilmesi gerekmektedir, bu birincisi! İkinci boyutu ise, pandeminin vermiş olduğu büyük tahribattan sonra yapılan bu olimpiyat oyunlarının pek tadı tuzunun olmadığı bir çok sporcu tarafından ifade edildi! Seyircisiz, coskudan uzak, özellikle de sporcuların kaldığı Olimpiyat köyünün adeta bir hapishanenin katı kuralları gibi sıkıcı olması tarihin sayfalarında yerini buldu! Kısacası diğer Olimpiyat Oyunlarında olduğu gibi hiç kimse özgür değildi! O eski Olimpiyat ruhunu mutlu ve coşkulu bir şekilde yaşayamadı.
Ardından Paralimpik oyunları ve yine sporcularımızın sevindirici sonuçlar alması, tüm bunlara sevinmemek elde değil! Bana göre bu sevinci en çok hak edenler, orada ter döken sporcular olduğunu düşünüyorum! Her olimpiyat sonrası söylenen, vaadedilen ve yapılacakları anlatan yetkililer yine aynı şeylerden bahsettiler.
50-60 yıla yakın bir süredir hiç bir hükümetin dolayısı ile Spor bakanlığının uzun süreli bir çözüm projesinin olmaması ve her olimpiyat öncesi kısa süreli çözüm üretmeleri artık son bulmalıdır. İçimizi kanatan bu konuya ilişkin neler yapmalıyız? Çok şeyi başarabiliriz aslında!
Ülkemizdeki 5 ile 14 yaş arası nüfus yaklaşık 13 milyonu bulmakta, bu nüfus oranı, en son yapılan Futbol Dünya Şampiyonasına katılmaya hak kazanan 32 ülke içindeki, 13 ülkenin toplam nüfuslarında da fazla! Evet, evet yanlış duymadınız! Bunun ne demek olduğunu mutlaka biliyorsunuzdur!
Bu sorun Milli Eğitim Bakanlığı ile Spor bakanlığının öncelikli sorunudur, yine bu sorunu çözecek olan kurumlar (Bilimsel ve sağlıklı yapılacak planlamalarla) bu iki kurumdur. Ve yine üzülerek söylemek isterim ki bu sorunu öncelikle ilkokullarımızda çözmek zorundayız.
Ailenin, eğitim ve çocuklarının gelecekleri ile ilgili kaygıları var. Bu kaygılar yüzünden önce okul ve eğitim denince, yetenekli çocuklar maalesef o yaşta bu yeteneklerini geliştirecekleri yerde dershanelerde ömür geçiriyorlar! Dolayısı ile fiziksel gelişiminin olması gerek yaşlarda yeteneklerini kaybedip gidiyorlar kısacası heba ediyoruz çocuklarımızı.
Biz biliyoruz ki erken yaşta öğrenilen egzersizler çok uzun süre kullanılabilmektedir. Düşünün ki çocuk yaşta ögrendiğimiz Yüzme, kayak, bisiklete binme ya da cimnastik hareketleri yıllar geçsede unutulamaz! Bu nedenle çocuk yaşta öğrenilen beceriler çok uzun süre kullanılırsa çocuklarımız yaşlanıp daha sonraki yıllarında da bu hareketleri rahatlıkla uygulayabilirler.
Bu konuyu önümüzdeki günlerde ‘’Spor Nedir Ne Değildir’’ adı altında sizlerle geniş bir şekilde paylaşmaya çalışacağım! Ancak, şimdi gündemde maalesef yine Futbol ve Futbolumuzdaki son gelişmeler var;
Şenol Güneş bildiğimiz üzere kısa bir süre önce, Milli takımın başına başarılı diye getirildi ve Şenol hoca diyerek göklere çıkardık, ardından bir kaç maç kaybetmesiyle, adeta futbolda çok rastlanan ‘’hadi kalçasına bir şut atarak sen bize yaramazssın’’ deyiverdik. Asıl sorun burada ne Şenol ne Fatih ve nede başka bir isim! Sorun gerek kulüplerimizin ve gerekse Federasyonumuzun istikrarsız oluşudur.
Stefan Kunz doğru bir tercihmiydi? Doğrusu bilemem ve burada Sevgili Stefan Kunz’u eleştirmek gibi bir lüksün olmadığı gibi, haddime de düşmez. Futbol kariyerine baktığımızda çok büyük işler yapmış ve 1985/86 sezonunda Almanyada 22 gol ile gol kralı olmuş, ardından; En son U21 Almanya milli takımında başarılara imza atmış ama U 21 takımını çalıştırmadan önce başkanlığını yaptığı Almanya’nın en köklü futbol kulüplerinden Kaiserslauvtern’de Kulüp başkanı iken takımını 3. Liğe düşmekten kurtaramamış bir kişidir Kunz. (Unutmayınız ki, iyi futbolcular her zaman iyi antrenör olamaz!!! Ya da tam tersinide düşünebilirsiniz)
Türkiye’de Sporun yaygınlaşmasının, hakem ve antrenörlerin yetiştirilmesininin sorumlusu ilgili spor federasyonlarıdır. Bu federayonlara Türkiye Futbol Federasyonu da dahildir. Asıl anlamadığın ve halen çözemediğim konu; Açtığı kurslarla yetiştirdiği Antrenör sayısı neredeyse ülkedeki Kulüp sayısının bir kaç katından daha fazla. (TFF tarafından lisanslandırılarak özlük kaydı alınmış olan antrenör sayısı ise 03.11.2017 itibariyle 26036 ve 03.11.2017 itibariyle bunların içerisinden, 6328 antrenörün; amatör ve profesyonel kulüplerde görev yapıyor. Türkiye genelinde faaliyet gösteren; Askeri, İhtisas, Müessese, Okul ve Spor kulüplerini içeren kulüp sayısı ise 7111 tanedir) Kaynak; Spor Genel Müdürlüğü web sayfası.
Türkiye Futbol Federasyonu; Acaba yanlış eğitimlermi veriyor da! Yetiştirdiği onca antrenörlerin arasından milli takımın başına getirebilecek bir kişi bulamıyor? Bu arkadaşlara olanak sağlanmamasının altında yatan şey nedir? Biz bunları eğitip antrenör belgesi verdik ama tanıyoruz, yeterli değillermi demek istiyor! Zaten ülkeyi Yabancı Futbolcu pazarına çevirerek kendi çocuklarımızın geleceğini karartıp Türk futboluna en büyük darbeyi vurmadıkmı, kuşkusuz futbolun acımasızlığı bu olsa gerek; Vahşi kapitalizm.....
Tekrar ediyorum ve umuyorum ki sevgili Kunz başarılı olur ve ülkemiz futboluna katkı koyar! Ancak unutmamamız gerek bir konu varki! Rahmetli Jupp Derval’in yerini tutacak başka bir Alman Teknik direktör ülkemize hala gelmedi. Umarım Kunz bu konuda bizleri utandırır.
Tekrar etmekte yarar görüyorum; Biz kendi öz kaynaklarımıza inmeden uzun vadeli projeler üretmeden ve sporun her dalına bilimi katmadan hiç bir zaman sağlıklı bir çözüme ulaşamıyacağımızı belirtmek isterim. Aksi takdirde yarın sayın Kunz’uda gönderip başka birileri gelir ama ülkemizde ne futbol nede spor bu şekilde kalkınamaz.
Birde, ah benim akademik kariyerli Antrenör kardeşlerim ah... kendi aranızdan bir ortak nokta bulup ülke futboluna sağlıklı bir yön verememeniz, böylesi bir oluşuma girmemenizin altında yatan şey sadece para hırsımı? Söylemeden geçemeyeceğim, bir Metin Kurt cesaretinde olamadınız! Sizlerin aldığı eğitimin karşılığı bana göre bu olmamalıydı!
Yorum Yazın
Facebook Yorum