Cumhuriyet öncesi dönemde, Karşıyaka'nın en güzel ve en büyük yeşil alanlarından biri, Omiros Ailesi'ne ait köşk ve bahçeydi. Sakızlı bir Rum aileden gelen Levanten Karolos F. Omiros (1837-1908), bu görkemli mülkün sahibiydi. Alaybey'de yer alan, yaklaşık 90 dönümlük bir alana yayılmış olan bu bahçe, 2.000'e yakın ağaç türü barındırıyordu. İçerisinde 15 odalı bir köşk, ahırlar ve müştemilat bulunmaktaydı. Ne yazık ki, 1960'ların başlarında yıkılan bu köşk, tren yoluna cepheli, unutulmaz ve tarihi öneme sahip bir yapıydı.
1923 sonrası, Omiros Ailesi'ne ait bu köşk ve bahçe, Karşıyaka'da Çocuk Yuvası olarak kullanılmaya başlandı ve 1924 yılında bahçesi genel park haline getirildi. Ancak bu alanın önemi bununla sınırlı kalmadı; Karşıyaka Spor Kulübü'nün erken dönem faaliyetlerine de ev sahipliği yaptı.
Bu alan, Karşıyaka'nın en yoğun yeşil alanlarından biri olarak öne çıkmıştır. 1930'larda ise, bu Çocuk Yuvası, ilçenin en önemli sosyal yardım kurumlarından biri haline gelmiştir.
Geçen hafta Gazete Yenigün’den Kenan Yeşil ile yaptığımız haberin etkisiyle, çocuk yuvasında çalışmaların başladığını öğrendik ve bu gelişme bizleri mutlu etti. Bu yuvanın bahçesinde yapılan düzenlemeler, Karşıyaka'nın tarihine ve çocuklarına olan bağlılığımızı bir kez daha gözler önüne serdi.
Haberde de belirttiğim gibi, buradaki çocuklar, Atatürk’ün bizlere emanet ettiği ve himayelerini Türk Milleti’ne bıraktığı gençlerdir. Himaye-i Etfâl, Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün özel önem verdiği konuların başında gelmiştir. Ancak, 1949’da bir gazetede tespit edilen haberde, Karşıyaka Çocuk Yuvası'nın ilgisizlikten harap bir durumda olduğu ve belediyenin bu alana yeterince önem vermediği eleştirilmiştir. Daha sonra yuvanın doktorundan alınan bilgilere göre, Karşıyaka Çocuk Yuvası, Türkiye’de sadece iki tane bulunan "poliye"lerden biridir. (Poliye, çocukların gündüz ve gece yatılı kaldıkları yerlerdir.) Yuvanın içinde bulunduğu bu harap halin üzüntüsü doktor tarafından muhabirle paylaşılmış ve yuvada kalan çocuklar ziyaret edilmiştir.
Uzun yıllar boyunca Çocuk Yuvası'nda müdürlük ve başhekimlik yapan Dr. Sabiha Süleyman Sayın (1903-1984), bu önemli göreviyle pek bilinmese de Karşıyaka'nın tarihine iz bırakmıştır. Ülkemizde Tıp Fakültesi'nin ilk kadın öğrencilerinden biri olan Dr. Sayın, 1932 yılında pediatri uzmanlığını aldı. 1928 yılında Tıp Fakültesi'nden mezun olan altı kadın öğrenciden biriydi. Mezuniyetinin ardından, fahri olarak Dr. Kadri Raşid Anday’ın yanında pediatri asistanlığına başladı ve 1929 yılında kadın hekimler için ilk maaşlı kadroyu elde etti. Dr. Sabiha Süleyman Sayın, 1934-1941 yılları arasında Karşıyaka Çocuk Yuvası'nın başhekimi olarak görev yapmış ve binlerce çocuğun sağlıklı büyümesini sağlamıştır.
Bu tarihî köşk ve yuvanın hikâyesi, Karşıyaka’nın sosyal ve kültürel zenginliğinin bir yansımasıdır ve korunması gereken bir değerdir.
ÖZÜR MESELESİ UNUTULMAYACAK!
Karşıyaka'nın kadim tarihini gün yüzüne çıkarma ve gelecek nesillere aktarma konusunda benim gibi özveriyle çalışan birçok genç araştırmacı ve tarihçi bulunmaktadır. Titiz çalışmalar sayesinde, birçok değerli bilgi ve belge ortaya çıkarılmıştır. Bu çalışmalar, sadece Karşıyaka'nın değil, aynı zamanda İzmir'in de tarihine ışık tutmakta ve zenginleştirmektedir.
Bu araştırmacılar, elde ettikleri bulgularla hem yerel tarihin bilinmeyen yönlerini aydınlatmakta hem de bölgenin kültürel mirasına sahip çıkmaktadırlar. Yaptıkları katkılar, Karşıyaka'nın tarihi ve kültürel dokusunun korunması ve tanıtılması açısından büyük önem taşımaktadır.
Gel gelelim, bunca ortaya çıkan/çıkması muhtemel faaliyete “parmağını kımıldatmayan” büyüklerimizi eleştirince, “sen kulüp tarihine ne yaptın ki?” tarzında cevabı da ilk elden mesajla almış olduk büyüklerimizden.
Oturduğunuz makam bu kulübün en manevi makamı. Buna uygun hareket etmenizi son defa tavsiye ediyorum.
Bir bilgenin söylediği gibi;
Görenedir görene, köre ne?!
Yorum Yazın
Facebook Yorum