Klasik bir sözdür, “Zenginin malı, züğürdün çenesini yorar.”
Gerçekten öyle değil mi?
Günümüzde buna benzer pek çok örnek vermek olası.
Şimdi “fakir edebiyatı yapmanın zamanı değil” dediğinizi duyar gibiyim.
Ama unutmayın ki; fakir yırtık pantolon giyerse “fakir”, zengin yırtık pantolon giyerse “moda” olur…
Günümüzde zenginlerin yırtık pantolon giymesi moda olunca, satış reyonlarında fiyatı da normalini ikiye katladı!
Gülersiniz değil mi, ağlanacak halimize!
Ne gülün, ne de ağlayın.
Oturup uzun uzun düşünün…
Bazen düşünmüyor değilim; İzmir Spor Kulüplerinin… Daha doğrusu “İzmir Sporu”nun durumu neden böyle diye?
Statlarımız yeterli mi?
Salonlarımız ne durumda, kaç tane?
Yüzme havuzumuz var mı?
Ya atletizm salonumuz…
Başka branşların özel saha veya salonlarını gören oldu mu?
“Güldürmeyin beni” diyorsunuz değil mi?
Çok uzağa gitmenize gerek yok. Karşıyaka’da amatör futbol takımları antrenmanlarını yarı sahada yapıyorlar. Bunu bilen biliyor da ya siz?
Sakın “alan memnun, satan memnun” demeyin!
Mecburiyetten her şey…
Hafta içi bir gün yarı sahada çalışma, hafta sonu tam sahada maç!..
Sonra “sporcu yetiştireceğiz” diye bağırıp durun…
Karşıyaka böyle de, diğer ilçelerimiz farklı mı?
İnşallah oralar öyle değildir diyeceğim de; görülen köy kılavuz istemiyor…
Ne acı gerçek ki; bazı ilçelerde hem iktidar, hem de ana muhalefetin parti başkanları aynı zamanda spor kulübü başkan veya yöneticisi…
Onlardaki durum da aşağı yukarı aynı…
Diyecekler ki; ne alaka? Sadece muhalefet değil, iktidarda da aynı. Anlatmak istediğim bu! İzmir gerçeği…
Bir gerçek, hatta tek gerçek. Ağlarsa amatör kulüpler ağlar…
Bazıları için “Yokları oynuyorlarsa kapatsınlar” demek kolay…
Yalnız unutulmaması gereken, amatörlerin yüreklerinde sönmeyen spor aşkı…
İnanın ölünceye kadar sönmez!
O nedenle bu kadar cefaya katlanıyorlar…
Aynen Hafız-ı Şirazi’nin dediği gibi: “Cefa yüzünden vefayı terk etme.”
Bildiğimiz adıyla Atatürk Stadı, gerçek ismi Halkapınar Spor Tesisleri olan Akdeniz Oyunları için yapılan alandan ne kadar yararlanıyoruz, biliyor musunuz?
Unutmadan söyleyeyim. Tesislerin içinde en çok iş yapan yerler; düğün salonları ile otel… Birisi özele kiralanmış, diğeri atletizm federasyonuna…
Ya diğer yerler…
Muhabirlik yaptığımız 70’li, 80’li yıllarda inanın daha çok ve daha verimliydi…
1971 Akdeniz Oyunları için inşa edilen ve adını ulu önderimiz Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ten alan 51.337 kişilik kapasitesi ile ülkedeki en büyük ikinci olimpik stadyumu olmasına karşın şimdilerde “İstenmeyen stat” olarak kaderinin ne olacağını bekler durumda.
Aynı alan içindeki 23. Üniversite Yaz Oyunları için inşa edilen kapasitesi 10.000 olan Halkapınar Spor Salonu, 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası D Grubu maçlarına ev sahipliği yapmıştı. İnşaatı 2004 sonunda başlayıp, 2005 Haziranında biten ve 23. Üniversite Yaz Oyunları'na ev sahipliği yaptıktan sonra 2006 Avrupa Eskrim Şampiyonası, 2010 FIBA Dünya Basketbol Şampiyonası'nın İzmir maçları yine burada yapıldı. Sonra tadilata girdi…
Tadilattan sonra hizmete açılan Halkapınar Spor Salonu’nun belli bölümleri İzmir İl Müdürlüğü ofisleri olunca uluslararası yarışma hakkını da yitirdi…
Bilinçli mi yapıldı, yoksa bilmeden mi?
Yiğidi öldür ama hakkını yeme derler… Elbette İzmir’de Gençlik Spor İl Müdürlüğü tarafından spor adına güzel işler de yapılıyor. Gençlik Merkezleri peş peşe açılıyor. O kadar eleştiriye karşın yine de tesisler İzmir’deki “spor tesisi fakiri” lafının yanında zengin gibi görülüyor…
Yeni spor yasasına göre Spor, Gençlik ve Dernek ayrıldı.
Spor, Gençlik Spor Bakanlığına bağlandı. Dolayısıyla tüm işlemler Gençlik Spor İl Müdürlüklerinde yapılıyor.
Dernekler yine eskisi gibi İç İşleri Bakanlığı Sivil Toplumla İlişkiler Genel Müdürlüğü’ne bağlı…
Bundan böyle spor kulüpleri “Gençlik Spor Kulübü Derneği” uzantısından sadece “Spor Kulübü”nü kullanabilecek…
Yıllardır dillendirilen “Biz dernek miyiz, spor kulübüyüz” sözü gerçek oldu.
Elbette büyüklerin ve bu işin uzmanı olan profesyonellerin bildikleri çok şey vardır. Mütevazılıktan ayrılmayan bizler de, öğrenmeye devam edeceğiz. Öğrenmenin yaşı yoktur.
Hep aynı düşüncedeyiz. İnsan ne kadar yükselirse, gönlü o kadar alçalmalıdır… Mevlana Celalettin Rumi’nin güzel bir sözüdür: “Kusur arıyorsan, tüm aynalar senin.”
Elbette kusuru önce kendimizde aramalıyız.
Karşıyaka Spor Kulübü’nün aynaya yansıyan yüzünü yazmıştık. Ama yine de lokomotif branşı futbolu, 3. Ligde “mutlu tablo” olarak görenler içine sindirebiliyorsa bilemem… Üstelik bunu “gurur ve onur”una yakıştırıp da “Biz başarılıyız” diyenlere söyleyeceğimiz söz yok. Olamaz da!..
Demek ki hayat onlara, 3.Ligde de çok güzel…
Hayatın pembe balonlardan ibaret olmadığını bilenler, geçmişten ders alanlar da yok değil? Bunlardan birisi Altınordu AŞ’nin patronu Seyit Mehmet Özkan…
Son yıllarda ektiğini biçemeyip, ekonomisi bozulunca futbol haklarını satışa çıkardı!
Satar mı? Kime, kaça satar? Onun sorunu. Bizi ilgilendiren taraf şanlı tarihi olan 100 yıllık çınar Altınordu’nun onuru, gururu ve geleceği…
Balzac’ın şu sözü aklıma geldi: “Ne yaparsan yap, nasıl yaşarsan yaşa; ama gülebilmek için birini ağlatma ve çıkarların için hiç kimseyi satma.”
Unutmayın, para ile satın alınan sadakat, daha fazla para ile de satılır...
Başlangıca yakın satırlarda oyun alanlarının yokluğundan söz etmiştik. Sonlara doğru yine aynı konuya dönecek olursak; bana İzmir’de kaç stat, ne kadar salon, tesis olduğunu bir çırpıda aktarabilir misiniz?
Sorduğum soruya bak!
Cevap o kadar basit ki; sağdan saysan birkaç, soldan saysan birkaç…
Seçim öncesi spor kulüplerine ayni ve nakdi yardım yapılınca öğrendik ki; İzmir’de bin beş yüzün üzerinde spor kulübü var. Üstelik listede yer almayan da çok fazla kulüp vardı…
Merak ettim; bu kadar çeşitli branşlardaki spor kulüplerinin sporcuları nerede spor yapıyor?
Bizim bilmediğimiz tesisler ve kulüpler acaba nerede?..
İyi olmak kolaydır. Zor olan adil olmaktır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum