Amaç; ne şekilcilik, ne özgürlüğü engellemek.
Hedef; farklı olmak, farkındalık yaratmak.
Neyi istiyoruz?
İyi vatandaş, iyi birey, iyi futbolcu.
Çalışacaksın…
Örnek olacaksın…
Topluma yarar sağlayacaksın…
Taşıdığın bayrağın, giydiğin formanın hakkını vereceksin…
İsminle, cisminle adından söz ettireceksin.
Türk sporunun, Türk futbolunun bu felsefeye ihtiyacı vardır.
Arzu edilen olmalı, olacaktır.
***
Şanlı Altınordu kulübünün sıra dışa Başkanı Seyit Mehmet Özkan, özüyle sözüyle böyle konuşuyor.
Bir kısıtlama getirdi…
Ortalık ayağa kalktı.
Eleştirenler çıktı.
Alkışlayanlar tavan yaptı.
Kuralı neydi?
Futbolcu maça traşlı çıkacak.
Eğer kulüp yetiştirmişse, tartışmasız uyacak, sakal bırakmayacak. Teknik kadro dâhil.
Transferle dışarıdan gelenler, sakalı varsa onu düzeltecek, bakımını yapacak.
Yine…
Kulübün meyvesi çocuklar, eğer profesyonel yani A takım oyuncusu değilse renkli kramponlu ayakkabı giymeyecek.
Özellikle de pembeyi. Asla!
Sebep; renkli ayakkabı alamayan futbolcular ve adaylar vardır. İç çekmemeli, iç çektiğine kıskançlıkla bakmamalı.
***
Varlığını sporcu çocuklara harcayan, Altınordu kulübü için mesai tanımayan Seyit Mehmet Özkan’a sordum:
“Kararı eleştirenler oldu mu?”
Cevabı:
“ Olmaz mı? Söyleyenden çok söylemeyenler de vardır… Ama ben bardağın boş değil dolu tarafına bakıyorum. İnandığımı söyledim. Sonuna kadar arkasındayım. Kim ne derse desin, kim ne düşünürse düşünsün…”
***
Başkan Özkan, bir kulübün geçmişi kadar geleceğinin önemli olduğunu söylüyor.
Cumhuriyet ile aynı tarihte kurulan Altınordu’nun önümüzdeki yıllarda ulusal sınırlarda değil uluslar arası alanda adından söz ettiren, zaferler yakalayan, tüzel kişilik olması gerektiğini hatırlatıyor.
Sözü kendine getiriyor:
“ Herkes kulüp kurar, her kişi yöneticilik yapar… Milletin gönül verdiği özelliklerde olmak önemlidir. Gerisi teferruattır”
***
Özkan, sonra bana sordu:
“ Sen ne düşünüyorsun?”
İki kelimeyle…
“ Ayakta alkışlıyorum”
Yorum Yazın
Facebook Yorum