Hayatımız bir kabusa döndü güzel ülkemizde. Her gün üzücü, acılı, sıkıntılı haberler alıyoruz. Kan gövdeyi götürüyor bir yerlerde. Bir şey yapamıyoruz, kendimizi çaresiz hissediyoruz. İnsan hayatı hiç bu kadar değersiz olmamıştı. Hiç bu kadar parça parça olmamıştık. Hepimiz üzgünüz. İçimize kapanıyoruz genelde böyle hüzünlü günlerde. Sığınabileceğimiz birkaç şey var sadece. Bize huzur veren dostluklar var, rahatlayabileceğimiz sanat dalları var, en önemlisi de sevgiler var, sevgi duygusunu bize bir şekilde yaşatanlar var.
Sevgi, çok önemli bir duygu. Yaşamın anlamı, aslında. Sevgi, genelde şu şekillerde tarif ediliyor: İnsanı bir şeye veya bir kimseye karşı yakın ilgi ve bağlılık göstermeye yönelten duygu. Genel olarak hoşa giden bir şeye eğilim, tutkuya dek varabilen bir ruh durumu. Bir şeye veya bir kimseye karşı duyulan sevme duygusu. Sevme hissi, aşk, muhabbet.
Biçimleri çok fazla; Karşı cinse karşı duyulan sevgi, çocuğa karşı duyulan sevgi, bir nedene dayandırılamayan duygudaşlık, uzun süre içinde oluşup gelişen kişisel gönül dostluğu, ülkeye, doğaya vb. duyulan sevgi.
Eski Yunan felsefesinde sevgi, evrende birleştirici ilkedir, güzele,doğruya duyulan sevgi, bilgiye götüren yoldur. Yardım elini uzatma anlamındaki sevgi ve hastalara, acı çekenlere, yoksullara duyulan sevgi, yakın sevgisi, giderek hiç bir ayırma yapmaksızın tüm insanlara gösterilen sevgi, insanlık sevgisi ve Tanrı sevgisi.
Çağımızda Max Scheler'in felsefesinde sevgi, temel kavramlardan biridir; Kişiliğin asıl özü sevgi olduğu gibi, insanları birbirine bağlayan da sevgidir. Makbul olan; kendi içine çekilmiş ayrık yaşayan kişi değil, dünyaya ve insanlara sevgi ile yönelen kişidir, yine böyle kendisi gibi sevebilen kişilerle kendini bir hisseden kişidir.
Sevgi, hayatın bir numaralı temel taşı. Yeter ki; “Sevilirsin, EĞER şöyle şöyle olursan”, “Seviliyorsun, ÇÜNKÜ şöylesin” vb. şeklinde olmasın sevgi. “Eğer”siz ve “çünkü”süz olmalı gerçek sevgi. Seviyorsun, seviliyorsun, şunlara bunlara “RAĞMEN” olmalı sevgi. Sevabıyla günahıyla, artısıyla eksisiyle koşulsuz sevmek olmalı gerçek sevgi.
Yaşamımız sevgi etrafında dönüyor. Bütün güzel işlerin içinde sevgi var. Sanatın çıkış noktasında sevgi var. Yazılan romanlarda, çevrilen filmlerde, söylenen şarkılarda, okunan şiirlerde hep sevgi var. Bu ay sevgi ayı, bu ay sevgililer gününü kutluyoruz. Bu durumda sevgi üzerine bir şiir yazmadan olmaz bu yazının sonunda.
114 yıl önce geçen ay doğmuştu büyük şair Nazım Hikmet. En güzel anıları, romanları, oyunları o yazmıştı ve tabii muhteşem, duygulu, sevgi dolu şiirleri.
TAHİR İLE ZÜHRE
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hatta, sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Bütün iş Tahir’le Zühre olabilmekte,
Yani yürekte.
Mesela bir barikatta dövüşerek,
Mesela kuzey kutbunu keşfe giderken,
Mesela denerken damarlarında bir serumu,
Ölmek ayıp olur mu ?
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin,
Ama o bunun farkında değildir.
Ayrılmak istemezsin dünyadan
Ama o senden ayrılacak.
Yani sen elmayı seviyorsun diye
Elmanın da seni sevmesi şart mı?
Yani Tahir’i Zühre sevmeseydi artık,
Yahut hiç sevmeseydi,
Tahir ne kaybederdi Tahir’liğinden ?
Tahir olmak da ayıp değil, Zühre olmak da,
Hatta sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Tabii ki sevda için ölmek ayıp değil ama yaşamak; savaşın, kötülüklerin, kinlerin, haksızlıkların, hukuksuzlukların olmadığı bir dünyada, sevda içinde, huzurla, özgürce yaşamak aslolan.
Bu yazıyı okuyan herkese, severek ve sevilerek yaşadıkları, gönüllerince bir hayat diliyorum. Sevdiklerinize sahip çıkın, içinizdeki sevgileri koruyun, sevgisiz kalmayın.
Yorum Yazın
Facebook Yorum