AVNİ ERBOY
Amatör sporlarımız ve kulüplerimizin sorunlarını anlatmaya kalksak, bırakın bu sütunları, gazetenin tamamını kaplasak yine “devamı var” yaparız…
Dedikleri gibi “içi seni yakar, dışı beni…” Amatörlerimiz aynen böyle. Elbette amatör spor derken, amatör futboldan bahsetmiyorum. Tüm branşlarımız söz konusu. Hele, bu sporlara gönül veren “ticari amaç” düşünmeden “sporu spor için” yapmaya çalışanların işleri gerçekten çok zor. Belki hepsinin değil ama, aralarında o kadar çok heykeli dikilecek “adam gibi adam” var ki, saymakla bitiremeyiz…
Federasyonların devlet elinden çıkarılıp, özerk hale getirilmesi tartışılır bir şekil aldı. Bugün için devlette sporu yönetenlere “Bundan mutlu musunuz?” diye soracak olursanız alacağınız cevap inşallah yanılmam “Hayır” olacaktır. Pek çok federasyon çalışmaları, iletişim, tutum ve davranışlarıyla çekilmez hal almıştır. Aralarında elbette çalışan federasyonlarda yok değil. Alkışı, takdiri hak eden başkanlar kesinlikle yukarıda saydıklarımızın tam tersine “federasyonları iyi ki özerk hale getirmişiz” sözünü kanıtlamaktadırlar.
Kurumları yıpratmamak, onları yönetenlerin başarılarını alkışlarken, başarısızlıklarını da “doğru yol”u göstermek amacıyla eleştirmekten yanayım. Bazı federasyonlar “durdum duymaz” olurken, bazıları “oy verenler”le hareket etmektedir. Bir kısım da, gelecek seçimlerin hesabını yaparak “oy peşinde” koşmaktadır. Ya kulüp kurdurmakta veya kulübe hâkim olarak delegelerini elde etmenin hesaplarıyla ter dökmektedir.
Özerk federasyon olmak böyle midir? Kesinlikle hayır!.. Bu bir hizmet yarışıdır. Seçilen başkan her kulübe eşit davranmak zorundadır.
Türkiye Ragbi Federasyonu Başkanı genç bir arkadaşımız. Federasyonda güzel işler yapmaya başladı. Ligler oluşturuldu ve oynandı. Korumalı Futbol (Amerikan futbolu), beyzbol, softbol ve ragbi branşlarını içine alan bu federasyon başkanımıza sormak istiyorum?
İzmir’de ragbi sporu başlatan, bu spora çağ atlatan,TRT ana haberi dahil, tüm kanallarda, ulusal gazetelerde yer alan, en büyük reklamını yapan, bayan takımıyla ilk kurulduğu yıl 2., daha sonraki yıllarda peş peşe 2 kez Türkiye Şampiyonu olan bir kulüp var. Üstelik Amerikan Futbolu ve erkek ragbi takımları 2. Ligden 1. Lige çıkan, beyzbol, softbol takımlarıyla Türkiye 3.lüğü elde eden, son yıl da beyzbol takımıyla 1. Lige yükselen bir takımları yaratan bir kulübümüz…
Sevgili başkan veya her hangi bir yönetim kurulu üyesi Karşıyaka’daki bu başarılı amatör spor kulübümüzü bırakın ziyaret etmeyi, acaba telefonla hiç aradı mı?
Bazı federasyon başkanları var ki, seçimi hiç mi hiç umursamazlar. Onların tek hedefi vardır: “Türk Sporuna hizmet…” Onlar için tüm kulüpler eşittir. Her birinin ayaklarına kadar gider, sorunlarını dinler. Çözüm üretmeye çalışır. Takım çıkaramayan kulüplere sebebini sorar ve yapılacak ne varsa yapmaya çalışır. Başarır veya başaramaz. Ama elinden geleni yapar mı? Yapar!..
İşte Türk Sporuna böyle federasyon başkanları gerekiyor.
Sualtı Sporları Federasyonu başkanı fırsat buldukça kulüplerimizin halini hatırını sorar. İhtiyacı olsun olmasın, malzeme dağıtımı yaparsa hiç birini ayırt etmez ve yollar. Dart, masa tenisi, okçuluk, kick boks, wuşu federasyonları başta olmak üzere pek çok federasyonumuz aynı işlemi yapar. Atletizm federasyonu tescili olmayan ancak atletizme gönül verenlerle de el ele olmaya özen gösterir. Kurumlarla işbirliği içine girer ve “sosyal sorumluluk projeleri”ne büyük destek verir. Bunlardan birisi de Karşıyaka’da daha proje aşamasında büyük ses getiren “Atletizmir Projesi” olmuştur.
Yelken federasyonu başkanı seçildiği günden bu yana adeta işini unutmuş, kulüp başkanları ve yelken camiasına gönül verenlerle, neredeyse eşi ve çocuklarından daha çok görüşmüştür… Neredeyse ülkedeki tüm yelken kulüplerini birkaç kez ziyaret ederek, onlarla akraba gibi olmuştur… İl ve ilçe müdürleri, genel müdürlük, bakanlıkta görev yapanlarla iyi ilişkilerini üst düzeye çıkarmış, “sıfır hata” ile büyük organizasyonlara imza atarken, sporcular ve kulüp yönetenlerin yüzlerini güldürmüştür.
Spora gönül vermek, aldığın görevi layıkıyla yerine getirmek, sorumluluk bilinci bu olsa gerek…
Bizim işimiz, üzüm yemek, bağcıyı dövmek değil…
Doğrulara gönülden “evet,” yanlışlıklara her zaman “hayır…”
Yorum Yazın
Facebook Yorum