Sponsorluğun getirdiği başarıdan söz etmemek, sporu bilmemek demektir. Bugün dünyada başarıdan başarıya koşan kulüp takımlarının arkasındaki gizli gücün “sponsor desteği” olduğunu görmemek için kör olmak gerekiyor.
Reklamın “sokağa atılan para” düşüncesindeki şirketlerin ne denli başarısız olduğu ve marka değerinin ne yaparsa yapsın “Bir hiç” olarak kaldığı günümüzde, dünya markalarının reklama ayırdıkları bütçe, onlara en az bu miktar kadar geri dönüşü sağlıyor. Tanınırlılığı sağladıkları an da “dünya markası” olmanın yanı sıra kar hanesine bol sıfırlı rakamlar peş peşe ekleniyor…
“Benim reklama ihtiyacım yok” mantığıyla yola çıkıp da, “gününü kurtaran” ancak geleceğini ipotek altına alarak, krize giren nice şirketleri örnek vermek olası…
İşgüzar elemanların “bize fayda sağlamaz” mantığıyla “bir de bununla mı uğraşacağım” düşüncesiyle üzerine yük düşmesini önlemeye çalışması da, bu işin başka bir yönü…
“İlle de reklam” inadında da olmamak işin doğası ancak bardağın dolu tarafı kadar, boş yönünü de irdelemek şart!..
Ülkemizde her geçen gün daha da anlamaya başlanan sponsorluk, yasayı iyi inceleyen ve uygulayan şirketlere büyük avantajlar sağlıyor. Reklam yönü bir tarafa “sosyal sorumluluk projesi” ile belki de farkında olmadan pek çok kişiyi “kötü alışkanlıklardan” da kurtarıyor… Üstelik toplumu sağlıklı bir nesle doğru yöneltiyor…
Sponsorluğun tam olarak anlaşılmadığı sporumuzun ülkede en çok sevilen ve seyirci toplayan sporu dalı futbolun en üst liginde bile göğüs reklamı bulamayan kulüplerin olmasıyla ortaya da çıkıyor… Başarısının en üst noktasına kadar ulaşan süper lig takımı sezon boyunca reklamsız oynuyor… Bunda suç sadece sponsor bulunamamasında mı, yoksa yöneticilerde mi? Bu da işin ayrı bir yönü…
Ülkemizdeki sponsorluk yasası kulüpler kadar sponsorluk verenlere de büyük avantajlar sağlıyor. Devlet bu konuda kulüplere destek olmaya devam ediyor. Sıra yasayı iyice incelemek ve bir taşta birkaç kuş birden vurmakta…
“Sponsor ol, kulübü kurtar” sloganından çok, sponsor olup “sosyal sorumluluk projesi”ne katkıda bulunmak, ürününü, şirketini, markasını tanınır hale getirmek, spora katkıda bulunmak ve en sonuncusu da kulübe destek olmak… İnsanlığa hizmet etmek…
Bunların hepsini yaparken de doğrudan şaşmamak ve kontrol mekanizmasını sağlayıp, işi amacına ulaştırmak en önemlisi…
Aslında belediyelerin de yarışmacı takımlar kurmak yerine tamamen sporun alt yapısına yönelmeleri gerekiyor. İlinin, ilçesinin, semtini takımlarıyla iş birliği yaparak, yasaların elverdiği ölçüde destek olarak birlikteliği sağlamak.
Buna örnek vermek gerekirse, futbolda güçlü olanın yanında yer alarak belki de ona tamamen sponsor olmak. Ön veya arkaya isim koyarak güçlenmek, sıradan takımlar olmak yerine hedefe oynayacak ekip kurmak. Basketbolda, voleybolda, judoda, güreşte, hentbolde… Aklınıza hangi spor dalı geliyorsa onda birlikte olmak…
Burada bir sıkıntı belki profesyonel takımlar için olabilir… O zaman da, tamamen amatör dallarda Türkiye çapında başarı için takımlar kurmalı. Avrupa ve dünya şampiyonlukları çıkarmalı… İzmir’de bu potansiyel fazlasıyla mevcut…
Bunu gerçekleştirdiğimiz an, sporun sesi daha gür olacağı gibi, sponsorları da ayağına getirir…
Yorum Yazın
Facebook Yorum