SANCAR MARUFLU
Bugün 28 Ocak. 4 gün sonra, bir hüzün ayı olarak hafızalarımıza yerleşmiş, Ocak aylarından birini daha sonlandıracağız. Ocak ayları, geçmiş yıllarda olduğu gibi, bu yılda; ilk günden itibaren arka arkaya yaşanmış, vakitsiz ölümler yüzünden zorunlu “bir hüzün ayı” olarak zihinlerimize yerleşmiştir. Nitekim; 2018’in bu ilk ayını; sanki programlanmış bir film şeridi gibi, özellikle İzmir’imizin kültür, sanat, medya ve iletişim sektöründe ard arda ayrılık acıları yaşayarak geçirdik. Önce Usta Gazeteci Yazar Vecdi Altay’ı, ardından Genç Ekonomi Muhabiri Füsun Çağlar ile yarım asırlık arkadaşım, dünyalar iyisi, Gazeteci Barış Kudar Kardeşimi ve uzun yıllar birlikte sayısız ulusal, enternasyonal ve yerel organizasyonun sorumluluklarını paylaştığımız, Meslek Arkadaşım, efsanevi MEB Ajans’ın kurucularından Mehmet Hüsnü Alat’ı toprağa vermenin acılarını yaşadık. Yine Ocak Ayı içinde; Aydın Boysan üstadımın inanılmaz ölümü, Radyo Tiyatro Hocam Münir Özkul’u yitirmemiz, birlikte sahne paylaştığımız canım arkadaşım Tiyatrocu Turan Özdemir’in sürpriz kaybı, Yarım Asırlık Arkadaşım sayısız şiir ödülünün sahibi, yayıncı Enver Ercan’ın mendabur kansere teslim oluşu, yılın başında hiç unutamayacağım ocak hüzünleri oldu. 25 Yıl önce faili meçhul, planlı ve örgütsel bir suikast sonucunda evinin önünde, haince katledilen “özgürlük ve bağımsızlık sembolümüz”, Araştırmacı, Gazeteci, Yazar Uğur Mumcu’yu, Bayraklı Belediye Başkanı Hasan Karabağ’ın davetiyle düzenlenen “Uğur Mumcu - Adalet ve Demokrasi Paneli”nde andık. Sancar Maruflu olarak Benim yönettiğim etkinlikte, Şair Süreyya Türkaydın, Yazar Av. Veysel Gültaş, Yazar Serdar Kızık ve 68’liler Platformu Başkanı, Yazar ve Şair Okan Yüksel ile birlikte çok anlamlı ve çok yararlı bir birliktelik sergiledik. Salonu dolduran 2500 kişinin alkışlarıyla ve Başkan Hasan Karabağ’ın anlamlı konuşması ile birlikte Uğur Mumcu’yu yad ettik. Ocak hüzünleri derken unutamayacağım olaylardan bir tanesi; Geçtiğimiz yıl, 2017’nin ilk saatlerinde İstanbul’da yılbaşını kutlarken 38 masum insanın haince katledilmesidir. Ayrıca, Biz; İzmirliler; yine geçen yılın Ocak ayında İzmir’de Kahraman Şehit Polisimiz Fethi Seyek’in cesareti sayesinde az kayıpla atlatılmış çok ciddi bir Adliye Sarayı terör girişimini unutamayız.
Şehit Fethi Seyek’in sayesinde yüzlerce kişi ölümden kurtulmuştu. Tabii; geçmişte Uğur Mumcu ile birlikte andıklarımızdan, tesadüfen hep ocak aylarına rastlamış Prof. Dr. Muammer Aksoy, Ali Gaffar Okkan gibi, yıllardır failleri meçhul olan terör cinayetleriyle, Kamer Genç ve İsmail Cem gibi yitirdiğimiz değerlerimizi de hiç unutamıyoruz. Daima andığımız, bilinen terör cinayetlerinin yanı sıra, yıllardan beri ve halen de ciddiyetle sürdürülen “terör örgütlerine karşı” artık bir savaş haline dönüşen ve günümüzde tüm şiddetiyle devam eden yoğun çatışmalarda yitirdiğimiz şehit evlatlarımızın acılarıyla ve özellikle sivil genç insanların, çocukların ve kadınların daha çok kaybedildiği “bombalı ve silahlı saldırılarda”, toplu olarak sivil insanlarımızın, bu arada “mültecilerin ölümlerini” de, daima hatırlamaktayız. Tabii; iki yıl önce, bir kalp krizi sonucunda ocak ayında yitirdiğimiz “Genç İşadamı Mustafa Vehbi Koç” gibi bir cumhuriyet değerimizin vakitsiz kaybını, ayrıca bir dönemin en başarılı müzik kompozitörü olan “orkestralar şefi ve besteci Ergüder Yoldaş”ın İzmir’de ki vakitsiz kaybını da unutmayacagız.
Biz; Karşıyakalıların asla unutmayarak, daima anacakları; efsane futbolcularımızdan “Gökhan Nil” ile çok yönlü spor adamlarımızdan Mithat Erefe’de birer Ocak ayı kaybıdır. Bir iyilik ve güzellik Abidesi olan Gökhan Nil Ağabeyimiz, çok genç yaşta yitirdiği evladının adına bir okul dahi yaptırmıştı. Hayırseverliği ile de efsaneleşmiş bir futbol yıldızımızdı.
Önceki yıl yine Ocak ayında yitirdiğimiz, İzmirli fakir fukaraların “Manevi Annesi” olarak bilinen, büyük Hayırseverimiz, 70 yıllık “İzmir İl Fakirlerine Yardım Derneği” Yöneticisi Nurşen Kadayıfçı’da ocak ayının kayıpları arasındadır. Geçtiğimiz 2017 yılının Ocak Ayında, İzmir’de en son kaybımız, “mimarlık ve kent planlaması” alanında bir “Bilim&Bilgi ve Hizmet Abidesi” olarak daima hatırlayacağımız, İzmir Büyükşehir Belediyesinde İmar Müdürlüğü de yapmış olan, Karşıyakalı Mimar Bülent Kınay’dır. Ege Üniversitemizin eski Rektörlerinden, Türkiye’de ilk kez “spor hekimliğini” bir Tıp bilimi branşı” olarak, İzmir’de kurmuş ve geliştirmiş olan, Dünya Olimpiyatlarının Spor Hekimi, Prof. Dr. Necati Akgün’ü de 2017’nin 27 Ocak’ında yitirmiştik. Dünya çapında enfeksiyon, klinik mikrobiyoloji alanında, emsalsiz bilim buluşlarıyla ve yayınlanmış sayısız eserleriyle tanınmış bir Tıp Bilimi Duayeni olan Prof. Dr. Münir Büke’nin de, erken sayılacak yaşta ki kaybı da unutulmazımızdır. Ege Üniversitesi Tıp Fakültesinin eski dekanlarından da olan Prof. Dr. Münir Büke, mesleğiyle ilgili enternasyonal ve ulusal pek çok bilim örgütünün de kuruculuğunu ve başkanlığını yapmıştı. Sayısız öğrencisini de “sağlık ve tıp sektörümüze” kazandırmıştır. Münir Hocamızın oğlu Prof. Dr. Çağrı Büke de Babasının izinden ve yolundan gitmektedir. O da dünya çapında bir mikrobiyoloji ve enfeksiyon hastalıkları araştırmacısı ve otoritesi olmuştur. Diğer evladı Uzman Dr. Yankı Büke Ötleş’de bir “başarı ve liyakat” sembolüdür. Yazımın başından itibaren burada belirttiğim tüm bu değerli isimleri ve burada hepsini belirtemediklerimi, Bugün, öğlen saatlerinde 5 yıl önce 29 Ocak günü yitirdiğimiz, dünyaca ünlü İzmirli müzik ve ses sanatçımız Ferdi Özbeğen’in de anısına tüm bu değerlerimiz için İzmir’in üç ayrı yerinde lokma döktürterek anacağız.
Ocak aylarında yitirdiklerimiz sadece ölüm anlamında değildir. Benim gibi telafisi ve tesellisi olmayacak anlamda manevi ve maddi değer taşıyan eşyalarını çaldırmışların da kayıp üzüntüleri vardır. Karşıyaka’da 60 yıldır ikamet ettiğimiz evimizi, kentsel dönüşümle yenilemek üzere, zorunlu bir inşaata tabii tuttuk. Bu nedenle Karşıyaka’da bir başka eve taşınırken, yaşantım süresince, başarılarımın ve birikimlerimin ürünü olan, en az yarım asırlık; kültürde, sporda, bürokratik yaşantımda ve çeşitli hizmet alanlarında almaya hak kazandığım emeklerimin ürünü olan, yüzleri aşan ödüllerimi, plaketlerimi, şiltlerimi, madalyalarımı, kupalarımı, gümüş&altın çerçeveli onur ve başarı belgelerimi, fotograflarımı özenle kolilere yerleştirmiştim. Ayrıca; Halikarnas Balıkçısı, Attila İlhan, Yaşar Kemal, Orhan Kemal, Fahri Korutürk, Turgut Özal, Süleyman Demirel, Kenan Evren, Bülent Ecevit, Erdal İnönü, Mesut Yılmaz, Murat Karayalçın, Tansu Çiller, Kemal Anadol, Alparslan Işıklı, Afet İnan, Ekrem Akurgal, Tarık Dursun Kakınç, Samim Kocagöz, Şükran Kurdakul, Salah Birsel gibi müstesna değerlerimizin bizzat Benim adıma imzalayarak Bana armağan etmiş oldukları kitaplarımı ve aile yadigarı tablo ve fotoğraflarım ile bazı antika değeri olan, manevi anlamda çok önemli bazı eşyalarımı, yine özenle kolilere yerleştirmiştim. Toplam olarak 6 koca koliyi bir arkadaşımın bürosuna taşındırıp, korumaya aldıracaktım. Nakliye için bir araç bulmaya çalışıyordum ki; 2016’nın ocak ayının son gününde maalesef boşalttığım evimize dış sokak kapısının camını kırarak, kilidi açıp giren hırsızların, apartmanın radyatörlerini, kalorifer kazanlarını, termosifonlarını, musluklarını, borularını ve daha bir çok şeyi söküp çaldıkları yetmezmiş gibi bir de Benim manevi anlamda çok kıymetli olan en az 50 yıllık anılarımı da çalıp, götürmeleridir.
Son iki yıldır, ne kadar üzüntü içinde olduğumu, aklıma geldikçe nasıl kahrolduğumun ölçüsünü anlatmam mümkün değil. Bu kötü kalpli hırsızların, Yüce Allah tarafından cezalandırılmalarını diliyorum. Evet Ben; son yılların “Ocak aylarını”, zaten mevcut kayıp acılarımızın yanında, bir de Benim şahsi de olsa bu telafisiz ve talihsiz kayıplarımla hatırlıyorum. 4 gün sonra 31 Ocak… 28 yıl önce 1990 yılının 31 Ocak’ında, Atatürkçü Düşünce Derneklerinin Kurucu Genel Başkanı Prof. Dr. Muammer Aksoy Hocamızı Ankara’da hain bir komplo sonucunda yitirmiştik. Hiç unutmam Prof. Muammer Aksoy’un Ankara da ki olağanüstü katılımlı Cenaze töreninde, Hocamızın çerçeveli fotoğrafını” iki yıl sonra yine Ankara’da, bombalı bir katliam sonucunda, evinin önünde ki otomobilinin içinde katledilecek olan Uğur Mumcu, bizzat kendisi taşımıştı.
Yine; 5 gün sonra da; 1 Şubat 1979’da, yine silahlı bir saldırı sonucunda yitirdiğimiz Türk Basını’nın emsalsiz Duayeni Abdi İpekçi Hocamızı, katledilişinin 39’ncu yıldönümünde anacağız. Ayrıca 19’nci ölüm yıldönümünde Barış Manço’yu da anacağız. Terör Şehidimiz Uğur Mumcu’yu 25’ncü Ölüm Yıldönümünde sadece İzmir İl ve İlçelerinde tam 53 etkinlikle andık. Benim de içinde bulunduğum ve Okan Yüksel’le birlikte yöneticiliğini paylaştığım “Demokratik Sivil Kitle Örgütleri Birliği – Desiköb” olarak Terörü, Şiddeti ve her türlü silahlanmayı lanetlemeyi inançla ve ısrarla sürdürüyoruz. ‘’İzmir 68’liler Platformu’’olarak; İzmir’i Sevenler Platformu’nun, Ege Kültür Platformu’nun ve Ege’de Yaşam Gazetesi’nin de destekleriyle, ‘’Bu Memleket Bizim’’ başlığıyla, her türlü ayrımcılığı, etniksel ve dinsel bölücülüğü reddetmeyi, her fırsatı değerlendirerek, etkinlikler düzenleyerek sürdürüyoruz. Sık sık tekrarladığım gibi; Ocak aylarını oldum olası hiç sevmediğimi bir kez daha telaffuz ediyorum. Nasıl Sevebilirim ki? Çok Sevdiğim pek çok Aydınlanma Değerini, Ben hep Ocak aylarında yitirdim.
Onları hüzünle toprağa verdim. Artık bundan sonra da bıkmadan, usanmadan tekrarladığım; tek dileğim, “faili meçhul terör cinayetlerinin aydınlatılması ve suçlularının bulunarak yargılanmasıdır”. Doğu sınır güvenliklerimizi sağlamak uğruna, emperyalist dünyanın, hain oyunlarını bozmak için 10 gündür sınırlarımızın ötesinde savaşan Kahraman Türk Silahlı Kuvvetlerine, Allahtan; güç, kuvvet ve kudret diliyorum. Şehitlerimize rahmet, yaralılarımız şifalar diliyorum. Allah Türk Halkını ve Türkiye Devletini Korusun.
Yorum Yazın
Facebook Yorum