ERDAL İZGİ
Ecem Haliloğlu, 26 yaşındaydı.
Nişanlısı Bircan’a sevdalıydı, kuracağı yuvanın hayalleriyle yaşıyordu.
Babasız büyümüş, annesi ve ablasıyla sade ama mutlu hayatı paylaşıyordu.
Kendi elleriyle hazırladığı düğün davetiyelerini tanıdık, sevdiklerine dağıtıyordu.
On gün sonra dünyevine girecek, hazırladığı küçücük yuvasında oturacaktı.
Ecem’i, Azrail gecenin karanlığında yolda yakaladı.
Teyzesi Lütfiye Doğruer ile eve dönerken…
İzmir’in göbeği Sahilyolu’nda son model bir araya çarptı…
İkisi de cansız olduğu yerde kaldı.
Sürücü kaçtı, düğün davetiyeleri yola saçıldı.
***
Ecem’in giyemediği gelinliği tabutuna örtü oldu. Nikâh şekerleri, mevlidinde dağıtıldı.
Genç kız ile teyzesinin ölümüne neden olan kayıp sürücü nedense bir türlü bulunamadı.
Gözü yaşlı anne ve çaresiz abla başvurmadık yer bırakmadı.
Olaydan 3 ay 3 gün sonra…
Ankaralı müteahhit N.D, ortaya çıktı, savcılığa teslim oldu.
Aynı saatte serbest bırakıldı.
Tutuksuz yargılanmak üzere.
***
Ailenin haklı isyanı vardı.
Çifte can yok olmuştu, “Adalet istiyoruz” dedi, faili ise serbest kalmıştı.
Seslerini hiç duyuramadılar, dava açıldı, duruşma günü belirlendi.
***
Önceki gün İzmir 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilk duruşması yapıldı.
Sanık ile Ecem ve teyzesinin yakınları adliyede yoktu.
Ölüme sebebiyetle yargılanan işadamının avukatı, “ Müvekkilim kaçmamıştır, maktuller alkollüydü. Kazanın görgü tanığı da yok” iddiasıyla savunma yaptı.
Ecem ve teyzesinin avukatı ise sürpriz bir çıkışla…
“ Şikâyetçi değiliz, vazgeçtik. Dava açma talebimiz de yoktur” dedi, dilekçeyi mahkemeye sundu.
***
Acılı aileye ne olmuştu? Neden değişmişlerdi?
Merakla anne Reyhan Urgandokur Haliloğlu’nu aradım, nedenini sordum.
“ Cevabım kısa… Haklı olduğumuz yerde haksız çıkarılıyoruz. Olaylar bildiğiniz gibi değil… İçim acıyor, bağrım yanıyor ama konuşacak ne cesaretim var, ne de gücüm. Ölüm raporunu bile alkollü çıkardılar” dedi.
***
Kaza sonrası sosyal medyada yapmadığı duyuru kalmayan, önceki görüşmemizde “anlaşma teklifinde bulundular, ikincisinde rakam arttı, üçüncüsünde büyüttüler, ama asla…” şeklinde konuşan Abla Hacer Karakayalı’ya aynı soruyu yönelttim.
“ Neden, niçin?”
Korkuyla, hey yanı sır dolu cevabı:
“ Fazla sözüm yok… Elimde büyüttüğüm, 14 yaş küçüğüm Ecem’i kaybettim, bir tek oğlum var. Ona bir şey olsun istemiyorum. Yaşadıklarımızı bir Allah, bir biz biliyoruz. Adalete çok inanmıştık ama tecellisinin olmadığını gördük. Allah’a bıraktık. Yaşanan yaptığıyla kalacağı belliydi. Her türlü çaresizlikle her şeyi kabullendik. Bizi kimse ne dinledi, ne anladı. Elimizden tutan olmadı, kimsesizliğimizle bırakıldık”
“Davadan vazgeçmeniz için helallikli mi istediniz?” diye tekrarladım:
Cevabı; “ Allah her şeyi biliyor. Çok konuşamıyorum, üzerimize gelmeyin” oldu.
***
Yazının yorumu;
Yargıya inananlara…
Adalet adına görev yapanlara…
Adalet ismiyle hukukun üstünlüğünü savunanlara aittir.
***
Duruşma, sanığın ve tanıkların dinlenmesi için 27 Mart 2017’ye ertelendi.
Yorum Yazın
Facebook Yorum