1950’de Türkiyede başlayan Türkiye Spor Yazarları Derneği’nin kurulmasıyla kurumlaşan, şahsiyet kazanan Türk Spor Medyası, maalesef son 20 yıl sürecinde adım adım SPOR hüviyetini kaybediyor. Ülkemizde 100’e yakın spor dalı olmasını rağmen, yazılı medya ve taklitçisi bazı sesli, görüntülü medya yalnız profesyonel futbolun peşinde koşmaya başlamıştır. Tirajı ölçü aldığımızda belli başlı yazılı medya organlarının spor başlığını taşıyan sayfalarında profesyonel sporun dedikoduları, çoğu doğru çıkmayan transfer haberleri, tarihlerinin saygınlığını unutan kulüp başkanlarının sokak kavgalarına benzeyen beyanatcıkları %85 yer alıyor. En önemli spor haberleri; Türkiyemizin adını, bayrağımızı taşıyan spor takımlarımızın ve sporcularımızın Avrupa’da ve Dünyada ses getiren başarıları kayıp eşya ilanları kadar tek sütün 5-10 santimlik ancak yer bulabiliyor spor adını taşıyan sayfalarda. Bu gidişe ne medyanın yönetimi, ne spor kuruluşları, nede yol gösterecek devlet kuruluşları ses çıkarıyor. Bu kötü akım böyle devam ederse; hem genç yıldızlar başarılarının takdirini görmeyip sönecek, hem de spor kuruluşları futbol dışında olimpik sporlar dahil pek çok spor dalına kadrolarında yer vermeyecekler, kamu oyu izleyerek öğrendiği başka başka spor dallarının görsel eğitiminden mahrum kalacaktır. Bu konuda ilk adımı devlet atmalı, kurulma izni alacak spor kulüplerine, futbol dışındaki branşlar için zorunlu kadro şartı koymalıdır.
Bu arada sesli ve görsel yayın kuruluşu olarak alkışlanacak tek örnek TRT’dir. Diğer özel sektör televizyonları da aynı yolu izlemeli, TRT’yi örnek almalı, bir spor eğitim merkezi gibi davranmalıdırlar. Fair Play kurallarına tam uygun, elbirliği ile ülkede spor kültürü ve eğitimini yükseltmek, her alandaki medyanın toplumsal görevidir. Yine de ümitliyiz. Çünkü; atalar ne demişler? “Ümidini kaybedenin kaybedecek başka bir şeyi yoktur”
Yorum Yazın
Facebook Yorum