Aklınıza geldi mi?
Yüreğiniz çarparak, havaya zıpladığınızı…
Yaşadınız mı?
Yıllar sonra çocukluk sevinci…
Fark ettiniz mi?
Ağzınızın kulağına vardığını…
Arzuladınız mı?
Müzik olmasa da göbek atmayı…
Hissettiniz mi?
Ayaklarınızın yerden kesildiğini…
Yaptınız mı?
Eşi, dosta telefonla arayarak, bayram havası estirmeyi…
İstediniz mi?
Zevkten dört köşe olmayı…
İçinizden haykırmak geldi mi?
İşte böyle coşkular isterim…
Birkaç saat sürdü mü?
Neşeniz, gülücükleriniz…
Mutlulukla uyudunuz mu?
Sevinmenin huzuruyla…
***
Karamsarlığa gömülmüş…
Umutsuzluğa boğulmuş…
Dünün sıkıntılarını, bugüne taşımış…
Yarının ne olacağını kestiremez hale gelmiş…
Siyasi, ticari, içtimai belirsizliklere saplanmış…
Bir dönemde hasret kalmışız sevinmeye.
Daha doğrusu…
Unutmuşuz sevinmeyi!
Ne güzelmiş meğer.
Birilerinin seni sevindirmesi.
Sevinmek…
Sevinci yaşamak.
***
Futbolda şans yüzümüze güldü.
Kurgulanmış gibi…
Yakın rakibimiz yenildi.
Grubun zayıf takımı olmazı başardı, galip geldi.
Ay-yıldız formalı gençlerimiz, son dakika golünü çaktı.
Dünyamıza ışık saçtı.
Ağzımızın tadı değişti.
***
Bağırdık, çağırdık, zıpladık.
Hasret kaldığımız duyguyu yaşadık.
Bir milli futbol maç bizi bu kadar sevindiriyorsa…
Sevinmeye ne kadar ihtiyacımız olduğunu anladık.
***
Bir akşam, birkaç saat olsa da…
Sevinmemizi sağlayanlar şad olsunlar (sevinsinler)
Sevindirmeyi unutturanlarsa…
Sevgiden yoksun kalsınlar!
Yorum Yazın
Facebook Yorum