2 gün önce hüzünlerle, acılarla, sıkıntılarla geçip giden, halkımızın büyük çoğunluğunun unutulmaz acılar yaşadığı bir yıl olan 2020 yılını geride bıraktık. Ben, Bana 19 yıl önce emanet edilen gazetemizin bu müstesna köşesinde hiçbir zaman asla tek taraflı görüş yazmadım. Ancak 2020 yılı hakkında ki olumsuz görüşlerim herkesçe kabul görmektedir. Geride bıraktığımız 2020 yılında da önceki yıllarda olduğu gibi dünyanın pek çok yerinde küreselleşme ile birlikte yaşanılan ve süreklilik kazanmış ekonomik, sosyal ve kültürel sorunlar zaten olmuştur ve mutlaka vardır. Sürmektedir. Ancak, Türkiye olarak, Bizim de içinde yaşadığımız dünya gezegeninin insanları olarak, hepimizi üzen ve üzmekte olan en büyük sıkıntı; öncelikle; “öldürücü korravirus salgınının insanlarımıza vermiş olduğu olağanüstü büyüklükte ki ve yaygınlıkta ki” zayiattır. Bu global sağlık sorunu dünyalılar olarak hepimizin ortak sorunudur. Yaşanmış ve yaşanmakta olan acılar, hepimizin müşterek acılarıdır. Dünya ülkeleri; neredeyse iki dünya harbinde bile kaybedilenin çok üstünde halkını bu mikrobik salgın esnasında kaybetmiştir. Türkiye olarak, Biz de; milli mücadelede kaybettiğimizden daha çok insanımızı 2020 yılında bu mendebur salgın yüzünden kaybettik. Kaybediyoruz. “Dünya Sağlık Örgütü”, “Dünya Mikrobiyoloji Merkezleri” ve bu konuyla ilgili tüm tıbbi sağlık kurumları var güçleri ile bu felaketi yok etmek için çalışıyorlar. Aşılar, yeni ilaçlar deneniyor. Yeni tedavi programları araştırılıyor ve uygulanıyor. Türkiyemiz de de çok yakında aşı uygulamaları başlayacak. Böyle felaketleri acilen önlemenin tek yolu, konuyu uzmanlarına ve bilime bırakmaktır. Artık herkes her konuda konuşmasın. Kafa karıştırmasın. Hoşgörü ve güvenlik içinde; bu ciddi konuyu ve olayı tıbbın sorumlu bilim insanlarına bırakmalıyız. Ben 90 gün içinde iki yakın canını, son 11 ay içinde yüzlerce yakın dostunu kaybetmiş bir kişi olarak söylüyorum. Saglık Bilimcilerini ve sağlık uygulamacılarını rahat bırakalım. Onlara çalışmalarında destek olalım. İşlerine müdahele etmeyelim. Ailelerine yardımcı olalım. Artık sağlık hizmetlerinin de normale dönmesi gerekiyor. Pandemi hizmetlerinin ön planda olması nedeniyle normal ve acil hastalıklarla ilgili olağan sağlık hizmetleri tüm yurtta aksamış durumdadır. 90 günde ard arda iki canını normal hastalıklarından dolayı toprağa vermiş bir kişi olarak tekrar ediyorum; Artık, sağlık hizmetlerinde normale dönülmeli ve olağan hastalıkların da tedavileri yapılmalıdır. Evet, 2 gün önce mendebur 2020 yılını acılarıyla, hüzünleriyle, sıkıntılarıyla hak ettiği şekilde sessizce terk ettik. Halkımızın tamama yakını yılbaşı gecesini evlerinde yaşadılar. Bizlerden istenilen, uyulması zorunlu pandami korunma önlemleri nedeniyle seviyeli ve mesafeli sofralarda, genellikle televizyon izleyerek 2020 yılına veda ettik. Yepyeni umutlarla ve beklentilerle 2021 yılına girdik. Türkiye’de son yarım yüzyıl içinde, her zaman Devletin ve Belediyelerin de katkılarıyla çok görkemli kutlanan yılbaşı gecelerini bu yıl sessizce geçirdik. Kutlamaların merkezleri olan meydanlar da ve bulvarlar da bu yıl sessizlik hakimdi. İzmir’den Karşıyaka’ya, Karşıyaka’dan İzmir’e bakıldığında önceki yıllarda ışıkları kısıtlı yanan Kordonboyu konutlarının ışıkları bu yıl şıkır şıkır yanıyordu. Yani İzmir’li aileler korunma tedbirlerine uymuşlar ve yılbaşını evlerinde yaşamışlardı. Artık tek dileğimiz; 2021 yılının sağlıklı, sıhhatli, mutlu ve huzurlu bir yıl olmasıdır. Artık; önceden alınamamış sağlık önlemleri yüzünden yakınlarımızın hastanelerin yoğun bakımlarda yaşama uğraşı vermedikleri ve ölümlerin olmadığı, yine önceden alınamamış güvenli inşaat tekniklerinin olmaması yüzünden binaların yıkılmadığı ve yüzlerce deprem ve sel kaybının olmadığı bir ülkede ve kentte “sağlıklı, adaletli ve özgürlük içinde” huzurla yaşamak istiyoruz. Çocuklarımızın eğitimlerinin hiç aksamamasını diliyoruz. 2021 yılında karanlıkların aydınlanmasını, karanlıklarda bırakılmış aydınlıkların gün ışığına kavuşmalarını diliyoruz. 23 yıl önce, 5 Ocak l998 günü yitirdiğimiz, Karşıyaka Delikanlısı olarak tanınan, Tıp Doktoru, fedakar ve vefakar insanlık önderi, Kafsinkaf Karşıyakalısı Dr.Tibet Kızılcan Kardeşimizi maalesef bu yıl Soğukkuyu Kabristanı’nda ki kabrinin başında çok küçük bir ziyaretle anabileceğiz. Karşıyaka Voleybol Şubesi’nin ilk oluşumunu sağlamış öncü ekibin de önderi olan Tibet Kızılcan, Karşıyaka’da yediden yetmişe herkesin çok sevdiği bir vefa ve sevgi adamıydı. 18 yıl önce 1 Ocak günü yitirdiğimiz Duayen Bestekar, Eğitimci Şair Yusuf Nalkesen’in de Soğukkuyu’da ki kabrini Ailesi ile birlikte ziyaret ederek andık. Ayrıca İsmet Yazar’ın, İsmet ve Asım Kültür Kardeşlerin de kabirlerine çiçek bıraktık. 3 yıl önce bu günlerde; yazımı yazarken iki acı haberi bir anda iki alt yazı ile televizyondan izlemenin hüznünü yaşamıştım. Türk tiyatro ve sinemasının efsanelerinden Münir Özkul, 93 yaşında, Türk sosyal ve kültürel yaşamının duayen isimlerinden, Vehbi ve Rahmi Koç’un ve Koç Ailesinin çok yakın dostu “Fuarlar Mimarı” Gurme ve Yazar Aydın Boysan’da 97 yaşında hayata veda etmişlerdi. 2 yıl önce, bu kez Türk Tiyatrosunun efsane sanatçılarından Gülriz Sururi’nin de 90 yaşında hayata veda ettiğini öğrenmiştim. İstanbul Harbiye Radyoevi’nden Çocuk Tiyatrosu Öğretmenlerim olan Münir Özkul’la, Gülriz Sururi ve rahmetli Eşi Engin Cezzar’la da Aydın Boysan’la da çok yakın dostluk ilişkilerim olmuştu. Ben Onları çok yakından tanımıştım. Birlikte İzmir Kültürpark buluşmalarımız, aynı masalarda oturup, sohbet etme şanslarım olmuştu. Yılın bu ilk günlerinde Beni derinden üzen ve hatırladıkça kahreden bir diğer olay da l6 yıl önce çalışkan ve başarılı, meslek ödülleri sahibi Gazeteci Arkadaşım Tanju Ataşer’in vakitsiz kaybıdır. Andığım tüm bu değerlerin hepsinin de ortak özellikleri; “insanları karşılıksız çok sevmek, hoşgörülü, barışçı, sevecen, merhametli, mütevazi ve herkesle tevazulu, dost insanlar” olmalarıydı. Hepsi için; Allahtan rahmet diliyorum. Mekanları cennet olsun. İzmir Adliye Sarayı önünde üç yıl önce düzenlenen hain terör saldırısının önüne geçerek ve kahramanca direnerek şehit edilen polis memuru Fethi Sekin’in Anılması için sessizce yapılan törene ancak mesaj gönderebildim. Şehidimizin “anıt heykeli”ni mutlaka görünüz. Siz de çok beğenirsiniz. Mükemmel olmuş. Toplumsal huzurumuzun, hukuk ve adaletimizin kutsal abidesi, “İzmir Adliye Sarayı”na yönelik olarak yaşadığımız çirkin terör saldırısını bir kez daha nefretle kınayarak lanetleyelim. Yüzlerce insanın hayatını kurtarma mücadelesi verirken şehit düşen Kahraman Polisimiz Fethi Sekin’e ve diğer Şehidimiz Mübaşir Musa Can’a Allahtan rahmet diliyorum. Sadece İzmir’de yaşanılmış bu çirkin terör olayı değil, Türkiye’mizin çeşitli bölgelerinde halen yaşanılmakta olan ve “çok canlar yakan”, tüm kanlı terör saldırılarını kınıyorum. Yüzlerce insanımızı şehit veriyoruz. Artık bu terör belasının tamamen bitmesini diliyorum. Kalıcılık ve süreklilik yaratacak demokratik ulusal kararlar bir an önce alınmalı ve ciddiyetle uygulanmalıdır. Milletçe bu beklenti içindeyiz. 2017 Ocak Ayı’nın ilk günlerinde ard arda yitirdiğimiz, 3 önemli İzmir’liyi toprağa vermiştik. İzmir’in en köklü ailelerinden, Güzelyalı’lı ünlü Hakimefendi’nin hayatta ki en son kızı, Ticaret Gazetesi’nin kurucusu Merhum Gazeteci Süha Sukuti Tükel’in eşi, Dördü de Gazeteci olan Ahmet, Nükhet, Piraye ve Cemal Tükel kardeşlerin de Anneleri olan “Gazeteci Beria Tükel” Hanımefendiyi, Ege Üniversitesi’nin eski rektörlerinden ve Türkiyenin ilk Spor Hekimlerinden, Milli Olimpiyat Komitesi Onursal Üyesi Prof. Dr. Necati Akgün’ü ve Karşıyaka’nın ilk seçilmiş, kurucu Belediye Meclis Üyelerinden, hayırsever, tüccar Ahmet Ersoy’u toprağa vermenin hüznünü yaşamıştık. Bu üç değerimizi de, rahmetle anıyoruz. Allah hepsinin mekanlarını cennet etsin. Işıklarda uyusunlar. Tam 22 yıldır tarifsiz acılarını çekmekte olduğum ayaklarımdaki iyileşmeyen yaralarımla ilgili olarak, 12 yıldır tedavimi üstlenen ve yaptığı mucizevi tedavilerle Beni ve binlerce hastasını şifa veren Dokuz Eylül Üniversitesi, Tıp Fakültesi’nin dünyaca ünlü, ödüller kazanmış, Plastik Cerrahlarından, Türkiye’nin ilk ve tek “Yara Ana Bilimi Araştırma ve Uygulama Merkezi”nin kurucusu Prof. Dr. Ali Barutçu Hocamız; artık, Başkent Üniversitesi’nin Bostanlı Çiğli Sağlık Tesislerinde kendisine özgü yöntemlerle hastalarını tedavi ediyor. Hayırlısı olsun. Başarılar diliyorum. On İki yıl önce 7 Ocak 2009 akşamı, Silivri’de ki Feto kumpası oldukları anlaşılan mahkemelere katıldıktan sonra kara yoluyla İzmir’e dönen ve evine gitmeyerek, doğrudan işine gelen ve Baro’da ki masasında, görevinin başında rahatsızlanarak ölen ve hepimizi çok üzen yakın dostum, “68’li yol arkadaşım”, İzmir Baro Başkanı Av. Nevzat Erdemir’i On İkinci ölüm yıldönümü olan Perşembe günü bir grup Avukat arkadaşı ile birlikte Urla’da ki kabrini ziyaret ederek, ayrıca hayırlarını dağıtarak anacağız. 25 yıl süreyle çok yakından tanıdığım ve 60 yaşında yitirdiğimiz Av. Nevzat Erdemir, “İzmir Cumhuriyetçi Avukatlar Grubu”nun Lideri olarak 3 dönem ardı ardına seçildiği İzmir Barosu Başkanlığında, ulusal devrimci söylemleriyle İzmir Barosunun Türkiye genelinde daha saygın bir noktaya gelmesini sağlamıştı. İzmir’in otantik ve güncel yaşamıyla yakından ilgiliydi. İlkeli, inançlı, bilgili ve kültürlü bir hukuk adamıydı. Benim 38 yıldır Başkanı olduğum, 54 yıllık “İzmir’i Sevenler Platformu”nun ve bağlı derneklerinin de aktif üyesiydi. 2008 yılında, oy birliği ile kendisine verilmesi kararlaştırılan, ‘’Mahmut Esat Bozkurt En Başarılı Hukuk ve Düşün Adamı’’ ödülünü Mahmut Esat Bozkurt’un kızı, Merhume Gün Bozkurt Tekand ile Merhum Prof. Dr. Namık Çevik’in ellerinden sevinçle almıştı. Gerçek Atatürkçüydü ve Kuvvayi Milliyeci’ydi, Demokrat’tı, Değişimciydi. Cesur ve atılgan bir kişilikti. Av. Nevzat Erdemir’in en önemli özelliği; bir vefa ve sevgi adamı olarak, duygusal yönünü de her vesileyle öne çıkarmasıydı. Samimi ve Sevecen bir kişiliğe sahip olmasıydı. Av. Nevzat Erdemir, yıllarca yaşatılacak ve daima anılacaktır. Ailesine ve Dostlarına bir kez daha başsağlığı diliyorum. İnşallah; Şubat ayı içinde ‘’Ege’den Cumhuriyete Kanat Gerenler’’ başlıklı toplu anma etkinliğimizde de; Av. Nevzat Erdemir’i bir kez daha anacağız. Kitaplarını ve eserlerini sergileyeceğiz. Yine; 10 yıl önce bir 10 Ocak sabahı Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon bölümünde ki hasta yatağımda yatarken Televizyonda geçen bir altyazıyla sarsılmıştım. 15 gün öncesinde, Onun için düzenlediğimiz bir etkinlikte; “2010 yılı Arkeomoda Üstün Başarı Ödülü”nü verdiğimiz dünyaca ünlü moda tanıtımı kültür elçimiz, Tasarımcı ve Uygulamacı Sanatçı Öğretmen Hanife Çetiner, vefat etmişti. Oysa 10 Ocak’ta Beni Hastane’ye ziyarete geleceğini duyurmuştu. En az 35 yıldır tanıdığım Hanife Çetiner, başarılı ve emsalsiz bir moda tasarım eğitimcisi olmasının yanı sıra geleneksel Türk Osmanlı otantizminin, giysi kültürünü moda sanatında işlemeyi başarmış evrensel bir moda kültür ekolünün de yaratıcısı olmuştu. Maalesef geçen 10 yılda çok çabuk unutuldu. Milli Onurumuz ve evrensel değerimiz Hanife Çetiner’i de rahmet, minnet ve şükranla yad ediyorum. İnsanın çok arzuladığı halde sevdiklerine son görevini yapamaması onları kaybetmekten de çok acı ve hüzün verici. Yine 10 yıl önce Hanife Çetiner’in cenazesinin kaldırıldığı saatlerde Karşıyakalı, iki üniversite mezunu olan, yüzlerce şiir ödülünün sahibi, kendi öz kızım gibi sevdiğim ve elimde büyüyen 28 yaşında ki Pelin Alpayım da Karşıyaka Doğançay Kabristanı’nda toprağa verilmişti. Hayata çok vakitsiz veda eden Şair Pelin Alpayım, 5 yıl dayanabildiği mendebur kansere maalesef yenik düşmüştü. Benim çok sevdiğim biricik küçük kızım Pelin’in de yaşam hakkı vardı. O da her genç kız gibi yaşamalı ve mutlu olabilmeliydi. Ne yapalım kader böyleymiş. Ocak Ayları tam anlamıyla bir hüzün Ayı’dır. 31 yıl önce 10 Ocak 1990 günü de, Gazeteci, Yazar, Tiyatro ve Sinema Duayeni, ‘’ Dert Babası’’ Özdemir Hazar’ı yitirmiştik. Şubat’da ki toplu anma etkinliğimizde Özdemir Hazar’ı da yad edeceğiz. 2021 yılının 3’ncü gününde; hepinize, herkese Sevgilerimi iletiyorum. Şen ve esen kalınız.
SANCAR MARUFLU
Köşe Yazarları
ATİLLA KÖPRÜLÜOĞLU Dünyayı değiştiren bir anne: Zübeyde Hanım ERDOGAN ARIPINAR Milli Eğitim Bakanına bir öneri... AVNİ ERBOY Her şerde bir hayır vardır! Prof. Dr. YAVUZ TAŞKIRAN Yapay zekâ dolaşıyor… ESAT ERÇETİNGÖZ Bilge Kadın İzinde Sanat Yolculuğu SEVGİ MOLVA Hayaller ve gerçekler YILMAZ DURMAZ Kışı sevmem… SEZGİ KAYA Meşhur Dubai Çikolatası ve onun sosyolojik tahlili CAN BARHAN Jose Mourinho'yu uyarmak lazım OKAN YÜKSEL Göztepe'nin koca kaptanı Gürsel Aksel BEDRİ CUMHUR DOĞU Omiros Ailesi'nden Çocuk Yuvasına FİRDEVS TUNÇAY Bakü'de bir Karşıyaka sevdalısı Prof. Dr. YÜCEL OCAK Kirli düşüncelerinizi ve ellerinizi futbolun üzerinden çekin Dr. ŞABAN ACARBAY Antrenörler ve yorgunluğun giderilmesi Prof. Dr. SEYHAN HASIRCI Futbolun ve futbolcunun kirli yüzü MUSTAFA YILMAZ Halka ucuz gıda için... SİNAN GENÇ Göztepe hikayesi... TEOMAN GÜRAY Bir kıvılcım yakmak EBRU DIVRAK Sonra ne oldu? Prof. Dr. İLKER GÜL Vatan, Millet, Sakarya gazı... Prof. Dr. BİLGE DONUK Pandemi Döneminde Çocuk ve Spor MERT ERBOY Kaf Kaf maç sonu çekilir! Dr. HAKAN TARTAN Bir insanlık abidesi Kemal Baysak ERDAL İZGİ İki bin onsekiz TUNÇ AFŞAR Yeniden yapılanma
Yorum Yazın
Facebook Yorum