SANCAR MARUFLU
Bugün Benim için çok önemli bir gün. Bugün; 30 Temmuz.
11 yıl önce bugün, 2006’nın 30 Temmuz’unda, Milliyet’de, Abdi İpekçi’nin öğrencileri olarak birlikte gazetecilik yaptığım, çok Sevdiğim Arkadaşım Duygu Asena’yı kaybettik. 19 Nisan 1946 doğumlu Duygu Asena’yı, en verimli döneminde 60 yaşında mendabur kanser’e kurban verdik. 1995’in Haziran’ında birlikte “Carretta Carretta kaplumbağlarını kurtarma kampanyası” için gittiğimiz İztuzu’nda, telefonla konuştuğu doktorundan, ilk kez kanser olduğunu öğrenmişti. Tahlillerinin sonuçları belli olmuştu. Tam 12 yıl kansere karşı direndi. Yaşam mücadelesi verdi. En sonunda pes etmek zorunda kaldı. O iddia edildiği gibi feminist, agrasif falan değildi. Gerçek anlamda bir “insan hakları” savunucusuydu. Güzel, zarif bir hanımefendiydi. En çok ta Bizim Anadolu insanımızın özellikle kadınlarımızın haklarını savundu, Doğu’ya ve Güney Doğu’ya gidip, on binlerce kadına haklarını bizzat anlattı. Çocuk yaşta ki kızları evlendirilmelerine, koca dayaklarına karşı çıktı. Kitaplar, yazılar yazdı. Dergiler çıkardı. Filmler yaptı ve oynadı. Bir eylem kadını olarak, sayısız ilklere imza attı. Onu çok arıyorum. Onu çok özlüyoruz. Mekanı cennetlerde olsun. Bu gün andığımız bir değerimiz de; 6 yıl önce 2011’in 30 Temmuzunda yitirdiğimiz İzmir’in efsane Baro Başkanı, “Pembe Panter” yakıştırması yaptığımız, iyilikler ve güzellikler sembolü, İzmir Yazarı Av. Cengiz İlhan’dır. 4 gün önce de, 25 Temmuz 2014 günü yitirdiğimiz, kız kardeşi İzmir, Karşıyaka’lı Çolpan İlhan Alışık’ı anmıştık. 12 yıl önce yitirdiğimiz Ağabeyi Attila İlhan’ı da yılda iki kez mutlaka anıyoruz. Hepsinin ruhları şad olsun. Mekanları cennet olsun. Allah rahmetini esirgemesin. Herkesin anıtı ya da heykeli yapılmaz. Bıraktıkları izlerle anılmaya ve yaşatılmaya değer insanların heykelleri kentlerin önemli noktalarını süsler. İlk adı “Gazi Meydanı” olan, İzmir Cumhuriyet Alanı’ndaki “Gazi Heykeli”, 85 yıl önce 27 Temmuz 1932’de açılmıştır. Aynı gün İzmir’de ilk “Palmiye Fidanları” dağıtılmış ve dikilmiştir. İzmir’de “ilk planlı şehircilik hareketi” de Gazi Heykelinin açıldığı ve “Palmiye Fidanlarının” dikildiği o gün başlamıştır. Yani “palmiye”, İzmir’de 85 yıl önce başlatılmış, “Atatürkçü şehir plancılığı” atılımının sembolüdür. 85 yıl önceki, Atatürk’ün Başvekili İsmet Paşa (İnönü), Hariciye Vekili Dr. Tevfik Rüştü Aras Ankaralardan kalkıp trenle İzmir’e gelmişlerdi. Vali Kazım (Dirik) Paşa’nın, Mahmut Esat Bozkurt’un, Rüştü Saraçoğlu’nun, Fahrettin Altay Paşa’nın; Dr. Mustafa Bengisu’nun, Cumhuriyet Halk Fırkası Reisi Hacı Hüseyin Öklem’in Milletvekillerinin, muallimlerin, muallimelerin, öğrencilerin, Milli Mücadele Gazilerinin, Altay’lı ve Karşıyaka’lı Jimnastikçilerin, İzci Gruplarının, Askeri Mızıka Takımı’nın, Halkevi Korosu’nun, Yörük Ali Zeybeklerinin ve çok sayıda vatandaşın katıldığı 85 yıl önce yaşanılan o görkemli açılış töreninin sessiz kahramanı ise İzmir’e sayısız eser kazandıran, İzmir’in genç ve çalışkan Belediye Reisi Dr. Behçet Salih (Uz) Bey’di... Törenin yapıldığı günün çok sıcak bir gün olduğunu hatırlayarak; o günün mutluluğunu hep yaşayan; Cumhuriyetin ilk öğretmenlerinden 94 yaşında hayata veda etmiş Annem Neriman Maruflu, jimnastikçi olarak gösteri yaptığı o günleri heyecan ve coşkuyla anlatırdı. Dr. Behçet Uz, İzmir’e Belediye Reisi olur olmaz, bir Gazi Heykeli yaptırmayı kafasına koymuştur. Behçet Uz, bu heykelle birlikte Emperyalist düşmanın yakıp - yıktığı İzmir’de, Atatürk’ün istediği, yepyeni bir “Akdeniz Sahil Kenti” kimliğiyle beraber yepyeni bir “imar hareketi”, “muasır bir şehircilik atılımı” başlatmak istiyordu.
Atatürk, ısrarla; 1922’de yakılmış ve enternasyonal sigorta şirketlerinin engelleri yüzünden 10 yıl temizlenememiş, Alsancak’ta ki yangın alanlarının hemen temizlenmesini istiyordu. Atatürk, bu sıkıntılar nedeniyle, çok sevdiği İzmir’e uzun zamandır gelmiyordu. Genç Başkan Dr. Behçet Uz, İşte tüm bu nedenlerle, “İzmir Gazi Heykeli”nin açılışı ile birlikte başlattığı “planlı şehircilik atılımı” programına, özellikle “Kültürpark fikrinin doğuşunu ve Alsancak’taki Kültür Mahalleleri’nin ve Kültür Evleri’nin de başlangıcını” koymuştur. 1932 yılından itibaren, yangın alanlarının temizlenmesiyle inşasına başlanılan, bir kısmı cumhuriyetin 10’ncu yıldönümüne yetiştirilen o güzelim bahçeli iki katlı, Alsancak kültür evlerinden, günümüze sadece Talat Paşa Bulvarı’nda ki merhum Nebahat Dolman’ın evi ile “Gazi Mektebi” kalmıştır.
İzmir’de Kordonboyu’nda ki evinde kaldığı bir sabah; Gazi Paşa yürüyüşe çıkar ve Gazi Meydanı’ndaki Heykelinin önünde simit satan bir gencin kendisine verdiği tabureye oturarak at üzerinde ki kendisinin mareşal üniformalı heykelini seyreder. Daha sonra kaideye yaklaşıp, Anıt Heykel’in altında, kabartması yapılmış Milli Mücadele kompozisyonlarını dikkatle inceler; bir anda hıçkırarak kendisini izleyenlere haykırır: “Biz bu günlere meşakkat içinde çok zorluklarla geldik. Halkımız- Köylümüz- Kadınlarımız, herkes çok sıkıntı çekti. Çok fakirdik- Fukaraydık. Aç bihaç, cepheden cepheye günlerce taşındık. Ben şimdi, bugünleri göremeyen şehit çocuklarım için ağlıyorum. Onların da bu günleri görmesini, onlarla birlikte bu günleri yaşamayı ne çok isterdim...” der. Bu olayı 40-50 kadar İzmirliyle birlikte Vali Kazım Dirik Paşa, Dr. Behçet Uz ve Atatürk’ün özel koruması merhum Suvari Gazi Süleyman Gülerada’da da yaşamıştır.
“Atatürk’ün, Türkiye’de üstlendiğim, tüm şehirlerde ki heykellerini güzel yaptım. Ama İzmir’de ki Gazi Heykeli’ni yaparken çok etkilendim. Heyecan duydum.” Diyen Heykeltıraş Pietro Conanica’yı da rahmetle anmalıyız. Ruhu şad olsun. Heykelin açılışında yaptığı tarihi konuşmada Dr. Behçet Uz; “Atatürk, açılışını yaptığımız bu “Gazi Anıtı” ile, enternasyonal anlamda muasırlaşmaya “Cumhuriyetle gidilen” yolda, Türkiye’nin ilk planlı şehircilik, imar hareketinin İzmir’den başlatılmasını özel manada isteyerek; İzmir’i bir kez daha kurtarmış ve onare etmiştir... İzmir, Atatürkçü şehirleşme anlayışı ile yeniden yaratılmaktadır. Bu kutsal başlangıcın simgesi, “Gazi Heykeli”dir. Sembolü ise, İzmir’de ilk kez dikimine başladığımız ve Türkiye’nin her tarafına İzmir’den dağıttığımız ilk palmiye fidanları’dır...” demiştir.
27 - 30 Temmuz 1932 günleri toplam 4000 adet palmiye, İzmir’in muhtelif yerlerine dikilmiştir. 2000 Palmiye Fidanı ise Gazi Heykeli’nin açılış töreninde halka dağıtılmıştır. İzmir’in bazı yerlerindeki, Kültürpark’taki eski Palmiyeler Gazinosu’ndaki ve Kübana’daki Palmiyeler, 85 yıl öncesinin ayakta kalan anıtlarıdır.
1932 yılının İzmir’inde Gazi Heykeli’nin konulduğu Cumhuriyet Meydanı ve bütün bu Alsancak- pasaport çevresi, emperyalist düşmanın kaçarken kundaklayarak, yakıp yıktığı yangın alanı denilen, adeta pislik ve mezbelelik bir bölgeydi. Dr. Behçet Uz, İzmir’in yeni imar planı için Alman Şehircilik Uzmanı Prof. Dr. Herman jansen’den de faydalanmıştır. Atatürk’ün de çok beğeni ve takdirini kazanan Gazi Heykeli, Pietro Conanica’nın Türkiye’de yarattığı en son eseridir. Anıtın kaidesindeki dört cepheli bronz kabartmalar ise Kurtuluş Savaşı’nın önemini ve güçlüklerini anlatmaktadır. Pietro Conanica, İzmir’de kaldığı günlerde birde Atatürk Büstü yapmış ve Belediyeye hediye etmiştir. Uzun yıllar Fuar ve Turizm Müdürlüğünün ikinci katında korunan ve gülen bir yüz ifadesine sahip olan bu müstesna eser, şimdi ortalıklarda yoktur. Fuar’ın Lozan Kapısı girişinde Turyağ Genel Müdürü Sayın Şevki Figen’in, Merhum Prof. Dr. Hüseyin Gezer’e yaptırtıp, Kültürpark’a hediye edilmesini sağladığı, “Yurtta Sulh, Cihanda Sulh” ifadeli, “Atatürk Anıt Büstü” gibi, oda; sırra kadem basmıştır.
Fuarın sırra kadem basan anıtlarından bir tanesi de, yine Kültürpark Lozan girişinde, beyaz betondan yaptırılmış olan; Hürriyet ve Barış’ı temsil eden; “Ordu- Millet- Gençlik Elele” kompozisyonunu içeren “Hürriyet ve Bağımsızlık Anıtı”ydı.
Allahtan yerine, Prof. Tankut Öktem’e “Atatürk ve İnönü” birlikteliğini yansıtan “Lozan Anıtı” yaptırtıldı da yüreklerimize su serpildi...
İzmir’de yok edilmiş ve korunamamış daha pek çok tarihi heykel ve anıt var. Hepsini yazmaya kalksam, sayfalar yetmez. İzmir’de yeni yetişen, yeni nesil, geçmişin karanlığından aydınlıkları yakalamış pek çok değerimiz göremediği için, maalesef bilmiyor. Tanımıyor. 1967’de kurulmuş 50 yıllık “İzmiri Sevenler Platformu”(izsep-izsev) olarak üzerinde durduğumuz her konunun apayrı bir değerinin olduğunu lütfen unutmayalım.
Yorum Yazın
Facebook Yorum