Değişen bir şey yok dünden bugüne…
Din/tarım toplumlarındaki erkek egemen feodal kültürün bir parçası “maço” erkek kültürü. İşte bu maço erkekler, kadını sömürmekte, ezmekte, şiddete maruz bırakmakta, insafsızca öldürmekte. Kişiliksiz, amansız, ahlaksız, kaba, gücünü zayıflara yönelten, aşağılık insan grubu.
Toplumdaki erkeklerinin maalesef çoğu, çağdışı toplumsal kabullerin az veya çok etkisi altında. Çağdaş eğitimli kendine güvenen kimlikli hiçbir erkek, kadınını öldürmez. Bu korkunç cinayetler; kendi bir birey olamamış, kompleksli, bencil ve cahil erkeklerin işi. Bu anlayışta; itaat etmek, biat etmek, erkeğin malı olmak durumunda kalanlar, katlananlar, katlanamazlarsa öldürülenler de kadınlar.
Her gün çöküntünün iç acıtan örnekleri ile yüzleşiyoruz. Cumhuriyetin iyi bir yurttaş ve insan olma değerlerinin yerle bir edildiği bir dönem bu. Kırdan kente adeta sürülen kitleler bu büyük tüketim ormanında üç kuruş parayla kalakalıyor. Sorunlar yumak yumak artıyor, bunalımlar patlıyor. Kadının bir süreç içinde kendi ayakları üzerinde durması, eziyet gördüğü ortamda çocuklarını koruyabilmek için kararlar alması, ayrılmaya kalkması, onu malı zanneden erkekten ayrı yaşaması, bir gücün göstergesi aynı zamanda. Küçüklük duygusu içindeki ruhsal bozukluk yaşayan erkek buna tahammül edemiyor işte. Kadını sevdiği için değil (sevgi öldürmez yaşatır) kendine güvensiz ruhu, sahte ve aslında var olmayan erkeklik gururu için, ruhsal sorunları nedeniyle öldürüyor. İşin kötüsü; bu kişiler hâlâ yasalar tarafından kısmen korunuyorlar ve hâlâ aynı kültür içinde yetişmiş diğer kadınlar da erkek çocuklarını yetiştirirken kadın ve erkeğin sosyal eşitliği konusunda onları eğitmiyorlar. Tüm bu nedenlerle işimiz çok zor, toplum olarak. Ahlak ve namus denince sadece kadınlardan konuşmaya başlayan herkes namussuzdur, demiş Frida Kahlo.
Kadınlara karşı sömürüyü ve ayrımcılığı içselleştirmiş olanlar kimler? Bunu giderecek politikaları uygulamayanlar kimler? Kin ve nefret tohumları ekerek, tehditkâr dil kullanarak çözülmez hiçbir şey. Bu belli. Ekonomik ve sosyal alt yapılarını güçlendirememiş, cahil kalmış, eğitim eksikli toplumlarda şiddet gösterenlerin artması, çok da beklenen bir durum aslında. Bazı tabuları sorgulamak, bazı alışkanlıkları çöpe atmak zamanı gelmedi mi hâlâ?
Araştırmalara göre, cinayet öncesi bu erkekler kadını bir şekilde takibe başlıyorlar, konuya yoğunlaşıyorlar, tehlikeyi hissettirip olayı tırmandırıyorlar, karar verip silah buluyorlar ve cinayeti işliyorlar. Nefret, öfke ve şiddet sarmalı böyle tırmanıyor. Eğitimli, kendine güvenen biri olsa, olabilse bunlar hiç başlamaz ama eğitimsiz, cahil, güvensiz, hasta ruhlu bir insanın geçirdiği bu safhaların orta bir yerinde bunu durdurmak kanunların, hukuk sisteminin ve toplumun görevi. Görev yapılabiliyor mu? Hayır. Suçluları bile iyi halden çabuk çıkarma eğilimi var.
Nedense? Nasılsa? Niyeyse?
Kadınlara yönelik en insanca hak, hâlâ lütuf gibi görülüyor. İnsanca yaşama kültürünü özümsemek, düşünen, okuyan, eleştiren, sorgulayan, çözümleyen insan olabilmek, aslolan. Akılcılığın önünü kim, kimler kesiyor. Kimin işine geliyor insanları cahil bırakmak? En eskilerde kadınlar, sonraları çok uzun bir süre ve hâlâ da erkekler yönetiyor dünyayı. Sevgi dolu, huzurlu, barış içinde yaşanan özgür bir ortam henüz sağlanamadı.
Demek ki; sevgiyle, eşit koşullarda, adilce paylaşarak, huzurla yaşamanın yollarını aramayıp bulmamız, en önemlisi de; çok zaman kaybetmeden tutarlı politikaların ortaya koyulup uygulanarak soruna acil çözüm getirilmesi gerekiyor.
Gerekiyor çünkü;
Sıradaki kadın ölmesin.
Sıradaki erkek elini kana bulamasın.
Sıradaki çocuk mağdur olmasın.
Yorum Yazın
Facebook Yorum