Yaşamım boyunca kendim ve ailemden bahsetmeyi hiç yeğlemedim.
Sevmem de...
Bazen elde olmayan sağlık nedenleri, insanı yaşamın belli noktasından koparıyor…
Gelmez dememek lazım. By Pass sonrası yeni yaşam şeklime, eşimin rahatsızlıkları da eklenince hayatımız bambaşka bir düzene girdi. Beslenme şekilleri bile değişti.
Siz 45 yıl sonra hayat tarzınızı (düşünce ve fikirler hariç) 360 derece değiştirebilir misiniz?
Biz değiştirdik!..
Evde aklınıza ne geliyorsa…
Sevmediğim bir konuyu neden girişte yazdım. Devamlı olarak telefonlarla arayan dostların “Seni burada göremedik?” ısrarlı soruları üzerine…
Sevmediğim kelimelerdir; “Neden, niçin, ama, haklısın vb.”
Ben de çok istiyorum da, elde olmayan nedenler ve tabi ki her zaman öncelik ailede… Hele konu sağlık olunca, gerçek dostlar kusura bakmaz…
Sizler de beni olmam gereken yerlerde göremiyorsanız asla yadırgamayın. Önemli bir gerekçem vardır ki, gelememişimdir… Yoksa içimizdeki “Muhabir ruhu” halen aktif… Hele insanlık söz konusu olunca, biz ilk sıralardayız…
İnanın yaşadığınız hayat, yarının ne olacağını bilemediğin karanlık veya aydınlıkla dolu bir roman gibi… Gelecek zaman ile ilgili hiçbir fikrimiz yok. Eskiden yaptığımız programları bile şu an yapamaz durumdayız. Oysaki yaşamda sayfaları çevirmeye devam ederek, hayatın tadını öyle de olsa, böyle de olsa çıkarmaya çalışmamız gerekmiyor mu?
Bugün yaşadığınız hayatta önemli olan, karşılaştığınız zorlukların sayısı değil, üstesinden geldiğiniz güçlüklerin sayısı olmalıdır ki, kazanan biz olalım…
Yoksa çekilmez bir karanlık içinde inanın mumu bile ararsınız, ama bulamazsınız!..
Dedim ya; dostların telefonları susmuyor diye…
Son dönemdeki konu da “İzmir Spor Zirvesi” oldu.
Gitmedim…
Zaten aktardığım nedenler benim bahanem değil. Gerekçem…
Gidemezdim…
Bu durum olmasa gider miydim? Asla… Otururdum, oturduğum yerde!..
Şimdi moda; sosyal medyadan toplu davetiyeler…
Bu önemli olanları bile önemsiz kılan bir tavır…
Neymiş efendim; zaman daralmış!..
Geçin bunlar…
Gelelim etkinliğe. Adı üstünde “İzmir Spor Zirvesi.”
Bu zirvede soruyorum size; İzmir nerede? İzmirli nerede? İzmir Sporu nerede?
Dostlar söyledi. Karşıyaka konuşulmamış, Karşıyaka Stadı’nın adı anılmamış…
Ne olacak, “Balık-rakı-roka” yapanlardan siz daha ne bekliyordunuz?
Bakın şimdi Özcan Deniz’in şarkısı geldi aklıma:
“Balık, rakı, roka var soframda.
Kuşlar da uçuşuyor dallarda.
Bir şarkı söylüyor kız fonda.
Bir sen yoksun ortamda.
Bir üzüldüm, bir üzüldüm, bir hüzünlendim sorma.
Bir açıldım, bir kapandım duygusal bağlamda…”
Diyeceksiniz ki; unutma, karides, ahtapot, kalamar da var…
Şarkı da “Cuk” diye oturmadı mı?
Takılmayın bunlara… Herkesin bir yaşam şekli var. Saygı duymalıyız…
Biz ne beklerdik? İzmir’i sporunun durumu ortada değil mi?
Arkas da fişi çektikten sonra!..
Bunların tek sebebi “Yabancı hayranlığı…”
Sanki İzmir’de İzmir sporunu bilen hiç kimse yok. Sen İstanbul’dan spor adamı getiriyorsun…
Öyle değil mi, Şaban Acarbay, Bahri Vreskala, Murat Ünlü, Atilla Köprülüoğlu, Esat Erçetingöz, Yılmaz Coşkun, Erkut Şahin, Bahri Okumuş, Efkan Muhtar, Kadri Yatkın, Gürkan Baba (Ertaç)…
Merhaba Okan Usta (Yüksel)… (Bu arada acil şifalarımı tekrarlıyorum)
Daha yazamadığım İzmir Sporunun gerçek kahramanları siz ne diyorsunuz bu işe?
Siz geleceğimiz olan gençler?
Peki, İZVAK bu konuda neden sessiz?
Unutmayın, İzmir’e İzmirliden başkasının faydası olmaz…
Olamaz!..
Sadece sporda mı?
Sanatta, tiyatroda, müzikte… Bizim meslekte de öyle değil mi?
Varsa yoksa İstanbullu…
Sonra da isyan bayrağını çekmeye çalışanlar “Hak, hukuk, adalet, özveri. Meslek onuru”ndan bahsederek ahkâm kesiyorlar.
Amaç; birilerine yaranmaksa, varsın yaransınlar…
Unutmasınlar; koltuk gidince “Hancı hanına, yolcu yoluna” gider!
Oysaki yaşadığı şehre değer vererek, kentin yetiştirdiklerine imkân tanınsa neler olur, neler… Bunu da yönetenler başarmalıdır. Kendisine inanmayanlar, ithallerde medet umanlar her zaman yanılmışlardır. Joel Brown ne der: "Kendine inan, sınırlarını zorla, hayatı deneyimle, hedeflerini fethet ve mutlu ol."
Bu söze katkıda bulunarak ekliyorum: “Biraz da cesur ol…”
Son dönemde Karşıyaka üzerinde de kara bulutlar mı dolaşıyor desem, yoksa birileri oyun mu kuruyor?
Sen üçte üç yaptığın haftada keyif çatacakken, üzerinde dolaşan hüzün bulutlarını dağıtmaya çalışıyorsun.
“Pınar gitsin, yüzlercesi sırada” nakaratlarını yıllarca haykırarak söyleyenler. Şimdi saklanmayın, çıkın deliklerinizden.
Ülkedeki ekonomik sıkıntı, kulüplerin gelir gider dengesi, spor kulüplerinin çilesi ortada. Zamanında “Ayağını yorganına göre uzat” atasözünü es geçenler bugün ne yatacak yatak, ne de örtünecek yorgan bulabiliyor…
Doğru zamanda doğru kişilerle karşılaşmak. Onların size doğru yönlendirmesi, belki de doğru yönü gösterecek kişilerle karşılaştıracağında yaşamınıza her akışında artı yazacağı kesin.
Borç batağında olan spor kulüplerimize baktığımızda da, hep yanlış adımlar veya yanlış insanlar nedeniyle bulundukları noktaya gelmemişler mi?
Hangi birisini örnek versek acaba?
Biz onları bir kıyıda bırakalım… Tarihi şanlı, şerefli başarılarla dolu, onurlu bir geçmişi olanların bugünleri atlatmalarını temenni edelim.
Elimizden başka ne gelir ki?
Finale Hz. Mevlana’dan bir söz yakışır: “Bizi bilen bilir, bilmeyen de kendisi gibi bilir.”
Yorum Yazın
Facebook Yorum