"Derginin son sayısı, mahkeme kararı ile toplatıldı. Sıkıyönetim Komutanlığı’nın derginin toplatılması ile ilgisi olmadığı, toplatma kararının doğrudan doğruya nöbetçi sivil mahkeme tarafından verildiği belirlendi!"
21 Temmuz 1981 tarihli Milliyet Gazetesi'nde yer alan bu habere konu olan dergi; birçoğumuzun en az bir kez okuduğu ya da en azından adını duyduğu Oğuz Aral’ın ‘’Gırgır’’ıdır!
O Gırgır ki; 1980’lerde Rus ‘’Krokodil’’ ve Amerikan ‘’Mad’’ dergilerinden sonra dünyanın en çok satan üçüncü dergisiydi!
12 Eylül faşist darbesinin de kapattığı ilk mizah dergisidir “Gırgır”.
Gırgır’ın çizerleri yarattıkları tiplemeler ile unutulmazdır.
“Mizahın Abisi” Oğuz Aral’ın, kardeşi Tekin Aral'ın, Oğuz Alplaçin, Mim Uykusuz, Ferit Öngören, Galip Tekin, Mehmet Çağçağ, Mehmet Polat,
Latif Demirci, Ergün Gündüz, Gani Müjde, Necdet Şen, Sarkis Paçacı, Atillâ Atalay ve Engin Ergönültaş ile isimlerini buraya sığdıramadığımız çok sayıda karikatür sanatçısının çizgilerine, esprilerine bayılırdık.
Derginin lokomotifiydi
o çizgilerindeki tiplemeler.
Bizim kuşak "Gırgır'’lı yılları
iyi bilir.
O dönemdeki sloganı dillerdeydi derginin:
‘’Geçim derdini, can sıkıntısını,
aşk yarasını, karı-koca kavgasını şipşak keser.
Her derde devadır, Gırgır da Gırgır!..’’
****
İşte o efsane
"Gırgır"ın çizerlerinden
biri de
Nuri Kurtcebe ’ydi.
Lise son sınıfta babasını kaybeden Kurtcebe'nin elinden tutan, eğitim masraflarını ödeyen futbolumuzun “Taçsız Kralı” Metin Oktay’dı!
Devlet Güzel Sanatlar Akademisi'nin Yüksek Resim bölümünü kazanan Kurtcebe’nin yolu bir gün Oğuz Aral'la kesişti.
O günden sonra "Gırgır'’ın ilk çekirdek kadrosunda yer alan en genç çizerdi.
Çizgi roman çizmeyi de çok seven Nuri Kurtcebe, "Gırgır''da ilk "Uyduruk Uzay Hikayeleri" başlığı altında kısa metrajlı bilim kurgu dizileri üretmeye başladı.
Literatüre giren “Maganda” kelimesinin mucididir.
"Gırgır''da ünlü "Gaddar Davut"un da!
1986 yılında Hürriyet’te günlük "Mokok" karikatür tipini çizmeye başladı.
İlhan İrem ve Erkin Koray’ın albüm kapaklarına imza attı.
"Limon" ve "Dıgıl’'da da çalıştı. Ardından Cumhuriyet’te “Sessiz Sedasız” başlığı ile karikatür çizdi.
Sonra da Aydınlık’a geçti.
Yıl; 1996.
Uğur Mumcu'nun “Vurulduk Ey Halkım Unutma Bizi” adlı yazısını çizgileştirdi,
“Uğur Mumcu Özel Ödülü”nü kazandı. Cumhuriyet’teki karikatürleriyle 3 yıl üst üste "Yılın Hasan Tahsin"leri ödülü onun oldu. 2001'de Nazım Hikmet'in ünlü "Kuvayı Milliye Destanı”nı çizgi-romana dönüştürdü ve aynı yıl Cumhuriyeti, çağdaşlığı savunan çizgileriyle çağdaş eğitime verdiği katkılarından dolayı ÇEV (Çağdaş Eğitim Vakfı) Ödülü'ne layık görüldü.
2002'de Almanya Atatürkçü Düşünce Derneği tarafından "Yılın Atatürkçüsü” seçildi.
Kansere yakalandı. Yılmadı, yendi kanseri Kurtcebe. Röportajlarında hastalığını Kuvayı Milliye Destanı sayesinde yendiğini söyledi. Büyük Atatürk’ün
"10.Yıl Nutku’’nu da çizgileriyle kitaplaştırdı.
****
Nuri Kurtcebe bugün 72 yaşında.
Müthiş zekasıyla hâlâ üretiyor, çiziyor.
Yaşadığı Fethiye’de -tesadüfen- biraraya geldik çizginin dâhisiyle.
Kitaplığımda baş köşedeki
“Kuvayı Milliye Destanı’’nı nasıl çizgi roman haline getirdiğini çok merak ediyordum doğrusu.
Hemen onu sordum.
İşte not aldığım kadarıyla;
“Çocukluktan beri en büyük hayalimdi destanı çizgilere dökmek. Tarihi merak etmeyen gençlere, Dünya’nın haklı gördüğü tek zafer olan Kurtuluş Savaşı’nın kıymetini anlatmayı hedefliyordum. Yedi düvele karşı böyle bir destan yok!
Böyle bir Kurtuluş Savaşı yok(…)
Tam 1.5 yıl sürdü çalışmam.
Çizmesi de zor oldu.
Basımı daha da zor.
Ama bitirmeliydim. Gözyaşlarımla çizdim(...)
Bir röportajımda da söylemiştim. Bize emanet edilen bu Cumhuriyeti hepimiz korumalıyız.
‘Çizer olarak bir şey yapayım’ dedim.
Onun için Kuvayı Milliye Destanı’nı çizdim, gecelerimi gündüzlere katarak Nâzım Hikmet şiirlerini.
Kendisi de zaten iyi bir sinemacı olduğu için o kadar güzel yazmış ki Nâzım(…)
Bizim destanımız. Öyle bir destan ki; bir eşi daha yazılmadı bugüne kadar, biz yazdık yedi düvele karşı. Var olmak için Kuvayı Milliye yazdı büyük Nazım anlattı, ben çizdim. Havaya, suya, toprağa...”
****
Sürekli espriler üretiyordu Çizgi Ustası.
Son yıllarda;
keskin muhalifliği yüzünden başına gelmeyen de kalmamıştı.
Emniyet, gözaltılar, savcılık ifadesi, mahkemeler, davalar ve cezaevi; sık sık hayatındaydı.
“Atatürk’ten, O’nun ölümsüz eseri Cumhuriyetin nefes aldığım sürece bir neferiyim” sözü, sohbetten en aklımda kalanıydı.
Karikatürist ve mizah hakkında da şu görüşleri çok önemliydi;
“Karikatürist çok iyi gözlemcidir. Ayrıntılar onun için önemlidir. Karikatürist toplumla ilgili yaşanan olayları hayatın içinde yaşar.
Mizah da insanın içine sonradan eklenmez.
Bazı şeyler doğuştandır. Herkesin gördüğünü görüp çizerken o ana çizgisiyle bir şey katmak gerek.”
Türk Karikatürünün yaşayan en önemli isimlerindendir Nuri Kurtcebe.
O; her zaman karikatür ve mizah hafızamızda mümtaz bir yerde olacaktır.
Yorum Yazın
Facebook Yorum