Uğursuz yıldı 2021 ve 2022.
2023 ün güzel günler getirmesini diledik. Olmadı. Felaket yılıymış 2023. Yüreklerimiz dağlandı. Van, Elâzığ, İzmir’in yaraları kapanmamışken, Şubat’ın 6’sında gün doğmadan Kahramanmaraş merkezli depremle sarsıldı 10 ilimiz. 7,7 yetmedi arkasından 7.6 ile sallandı güzel coğrafyamız. Birçok ülkenin yüz ölçümünden daha büyük bir alanda yükseldi feryatlar… Karın, yağmurun altında zemheri soğukta yükselen feryatlara koştu Ülkemizin ve dünyanın birçok yerinden güzel yürekli insanlar. Bir can daha kurtarır mıyız, kurtulanı yaşatır mıyız diye. Günlerce enkazın altında kalanları çıkarmak için uğraştı o kanatsız melekler. Şair “Arar bulur muydun beni, sahipsiz mezar olsaydım...” demişti ya. Sahipsiz mezarlar doldu taştı. Ya enkazın molozları ile birlikte toplanacak parçalanmış vücutlar… Günlerce iki satır yazmaya elim varmadı. Herkes ne yapabilirim, nasıl yardımcı olabilirim telaşına girdi. Telefonlar kitlendi, eşinden dostundan ve de onların yakınlarından güzel bir haber alma umuduyla.
Karşıyaka Haber Aralık sayısındaki köşemde şunu yazmıştım. ASIL TEHLİKENİN FARKINDA MIYIZ? Diye.
Yıl sonu sayısındaki yazı diye konuyu bir iki paragrafla geçiştirmiştim. Karşıyaka’da güzel olan şeyleri yazmak da gerekiyordu çünkü. Yazıda yer alan birinin şu mesajı yazması beni duygulandırmıştı. Şöyle diyordu. “Çalışmalarımızın böyle karşılık bulması, çok gurur verici. Bu övgünün bizi çok daha iyi projelere imza atmak için teşvik edeceğine eminim. Amacımız her zaman zamanımızı insanlarımızın mutluluğu için harcamak. Çalışmalarımıza hız kesmeden devam edeceğiz”
Yazıda deprem ile ilgili endişelerimi yazmıştım.
Yazı kelimesi kelimesine aynen şöyleydi. “Asıl endişelendiren ise olası bir depremin ülkede sarılamaz yaraların açacağı. Her söylediğini dikkatle dinlediğim Karşıyaka’mızın yeni yöneticisinin “1999 ve sonrası depremlerden sonra daha güvenilir yapılar yapılmaya başlandı.” “Bir musibet, bin nasihatten iyidir” sözü aklıma geldi. Ya eski yapılar? Sırf bu yüzden İmar barışına karşıydım.
Konut fiyatlarının, kiraların akıl dışı artması bu endişemi daha da artırıyor. Artırıyor çünkü olası bir deprem senaryosunda yıkılan evlerini kaç kişi yeniden inşa edebilecek. Ya böylesi bir durumda patlayacak kiralık konut talebi ve akıl tutulması kira artışları? Düşüncesi bile ürkütücü.”
Dilim varmadı, klavyenin tuşlarına basamadım olası can kayıplarını yazmaya. Korktuğum başıma geldi.
Bu yazıyı yazdığımda resmi rakamlara göre 43.556 canımızı kaybettik. Ya enkazlarda kalanlar… düşünmesi bile ürkütüyor insanı. Bu kayıpların çoğunu insanoğlunun aç gözlülüğüne ve yanlış politikalara bağlayanların sayısı çok. Bana göre köşe dönemecilik hırsı ile malzemeden çalanlar, üç kuruşa yanlışa göz yumanlar, kurallara uygun yapılmayan, işin ehlinin elinden çıkmayan yapılar yüzünden insanların evleri mezara dönüştü. Imar affına, imar barışına ne demeli? Son imar barışı kabul edilirken EYVAH dediğimi dün gibi hatırlıyorum.
Ailesini lüks bir evle şımartmak isteyen de yaşamı boyunca bankalara mahkûm olacağını bile bile kredi çekip depreme dayanıklı ev aldığını sananlar da maalesef bu acı tablonun bir parçası oldu.
Orta tabaka kalmadı zaten. Aldığı ücretten başka bir geliri olmayanların bırakın barınacak bir yer almasını, yıkılan mevcut evini bile bir daha yeniden yapacak durumu yok. Yüksek kiralar yüzünden güvenli bulduğu yerde oturma şansı da yok.
Deprem ülkemizin bir gerçeği. Birçok fay ağları ile çevrili. Bilim insanları aktif tektonik ana yapılar olarak Bitlis-Zagros Kenet Kuşağı, Kuzey Anadolu ve Doğu Anadolu Fay Zonları ile Batı Anadolu faylı Açılma Hatları bulunuyor. Bu fay hatları içinde Kuzey Anadolu Fay Zonu ile Doğu Anadolu Fay Zonu en tehlikeli faylar olarak sıralanıyor.
İki depremin çok kısa zamanda oluşu bilim insanlarını bile şaşırttı. Deprem değil büyük bir afetti bu. Maalesef bu doğa olayını afete dönüştürmede bizlerin katkısını inkâr etmeyelim.
Siyaseti bırakın şimdilik. Depremzedelerin ortak bir sorusu var: Şimdi bize ne olacak?
Yorum Yazın
Facebook Yorum