Bir teknik adam sobalı bir evde oturmayı tercih ediyor. Çocukluk ya da eski günlerin özlemini yaşamak için. Peki, sobayı kim yakacak? Odunu, kömürü kim taşıyacak? Çıkan külleri kim alıp atacak? Eve geldiğin de soba yanık olacak mı?
Yoksa bu yazdıklarımın tamamını kendisi mi yapacak? Yeni geldiği bir kentteki teknik direktörlük hayatına başlayan hocamızdan küçük bir haberi sizlerle paylaşmış oluyorum.
Bir yabancı teknik adamın, ayrıldığı kulüpten alacağı olan yüz seksen milyon İngiliz Lirası’ndan vazgeçtiğini okuduk. Miktar ya da haber doğru mudur, okuduğumuz gazetelere gore bunu yazıyorum ama bu paradan vazgeçen teknik direktörün ne kadar kazandığını varın siz hesap edin… Futbol, büyülü paraların cenneti olabilir mi?
Çağla’nın tenis maçı esnasında korta giren kedi herkesi güldürdü. Sanıyorum maç sonunda tenisçimiz İtalyan rakibi karşısında galip geldi. Kedi, Çağla’ya moral mi Verdi acaba?
Çorum, kırk milyona bir futbol tesisi yaptı. Kulüp başkanının sözlerini dinledim. Üçüncü lig kalksın dedi. Bazı şehirlerde, stada benzemeyen, tesis denilemeyecek yerlerde maçların oynandığını, dostlar alışverişte görsün düşüncesiyle bu faaliyetlerin sürdürüldüğü radyodaki konuşmasında anlattı. Bir de şunu ilave etti; “Biz bu kadar paraya bu tesisi yaptık, şimdi bize aylık iki yüz elli bin lira kiraya verin diyorlar…”
Yapmak, inşa etmek çok güzel şeyler.Ama bu tesislerin bakımını kim yapacak? Nasıl işletilecek? Yapıldığı gibi sürekli tertemiz kalabilecek mi? Sorun buralardadır aslında…
Renkleri farklı devşirdiğimiz atletlerin kırdığı rekorları gören ülkemiz atletleri bu spordan kopuyorlar. Doping yapılmazsa asla rekorun kırılamayacağı görüşü her atletin kafasına çivileniyor. Bunu, ne yazık ki, otorite dediğimiz kişilerin ağzından duyunca daha da deliriyorum.
Bize bir Olimpiyat Şampiyonu değil, en az on tane Avrupa Beşincisi şimdilik yeter. Bunlar iki-üç yıl sonar Avrupa’nın ilk üçü arasına girebilecek sporculardır. İlk üçe girenlerin içinde mutlaka Olimpiyat Oyunlarına katılacak dereceler yapacak sporcular çıkacaktır. Daha çok sporcu, daha çok elit sporcu demektir.
Gelelim antrenör yetiştirme sistemimize. Konu karışık. Bazı sporlarda on bir günlük yardımcı antrenör kursu düzenleniyor. Bünyesinde Antrenörlük Bölümü olan Üniversiteler (bu konuda şimdiye kadar yazılı bir açıklama hiç görmedim) buna karşıymış gibi görünürler ama açılan kurslara öğretim elemanı vermekten geri durmazlar.
Çok tartışmalı bir alan olduğundan “AntrenörYetiştirme Sistemleri” başlıklı bir sempozyumu derhal düzenlemeliyiz. Önerim, bu işin patronluğunu Kağıtspor yapsın. Bizler çalışalım…
TOHM konusunu bir başka yazımda ele alacağım. Eski Doğu Blok sistemi olan “İnternat”ın ülkemiz versiyonu olan bu yapının hızlı şekilde gözden geçirilmesi gereklidir. Buradaki sporcuların performans değerlendirmeleri, görev alan antrenörlerin talepleri, sporcu öğrencilerin durumları optimal düzeylere taşınmalıdır…
Yorum Yazın
Facebook Yorum