"İlk gençliğimi İzmir’de yaşadım.
Canımdan çok sevdiğim annem İzmirli’ydi. Annemin hemen hemen bütün akrabası da, onun kardeşi ve abisi, dayım ve teyzem, onların çocukları ve torunları da bugün İzmir’de yaşamakta... Hatta annemin teyzesi ve dayılarının çocukları, benim uzak ve yakın akrabalarım da...
İlkokulu, ortaokulu, liseyi İzmir’de okudum.
Onun melteminde uçurtma uçurdum.
İlk şiirlerimi onun imbatında yazdım.
İlk aşkımın adını onun rüzgârında ezberime aldım.
İzmir, aşkımdı çünkü benim.
İzmir biten değil, anıları sürekli tazeleyen bir kent...
Okur, daha çok 60’lı yılların İzmiri’ni bulacaktır bu kitapta.
Anılarımın Kardeşi İzmir, ilk gençliğimin bir kişisel tarihi…"
Böyle anlatır İzmir aşkını Refik Durbaş...
****
Ona göre gerçek şiir ve şairin farkı;
"Her duyguyu anlatmak şiir değil ki.
Bu masayı sen de yaparsın, ben de yaparım, marangoz da.
Ben, bir ayağını kısa yaparım, yine masa olur da eksik olur.
Şiirde de böyle.
O duyguları kesip biçeceksin, bir forma sokacaksın.
O masayı iyi yapınca sanat devreye giriyor.
Yoksa herkes duygularını anlatır.
Aziz Nesin'e göre dünyanın en güzel şiiri iki kelimelik bir Eskimo şiiri, 'Ağlama, ölmeyeceğim'…
Bunun içini doldurabilirsin, 'eve gitmeyeceğim', 'seni sevdim', 'böyle bırakıp gitme'…"
***
2014 YILI DÜNYA ŞİİR GÜNÜ BİLDİRİSİ'ni
Refik Durbaş yazmıştır;
"Kendisi de dahil hayata itirazdır.
Kendisine de karşıdır, itirazına da…
Savaşa karşı, ama kavganın yanında.
Barışa, özgürlüğe, vicdana taraftır.
Yolsuzluk, rüşvet yoktur defterinde.
Var oluşu baş eğmeyi reddinde.
Montaj, dublaj, kumpas bilmez.
Yazıldığı gibi yaşar anadilinde.
Edebiyatın isyankâr edepsizi,
Dünya halklarının ortak sesidir.
Düş ve gerçek, aşk ve karasevda
Bir de kendisi dışında her şeydir.
Şiir, şiirden başka bir şey değildir
****
NKL'li; yani Namık Kemal Liseli'dir Refik Durbaş. Özkan Mert, Aykut Poturoğlu, Okan Yüksel gibi!
İşte yazıyla, edebiyatla, şiirle tanışması;
"Ben, şiire başlarken hiçbir şairi bilmiyordum.
Şiirin ne olduğunu bilmiyordum.
Önce hikâye yazıyordum. İsmet Kültür diye bir lise hocam vardı, lise 1'de 'Nihat Sami'nin kitaplarını falan kaldırın' dedi. Cebinden 'Sokrat'ın Savunması'nı çıkardı, 'Dünya klasiklerini okuyacağız' dedi. 2 ders sonra 'Ben size Nedim'i, Fuzuli'yi sormayacağım. Herkes mahallede başından geçenleri kompozisyon olarak yazsın' dedi. Bizi kütüphaneye götürüyordu, kendisi de kapıda sigara içiyordu. Ben, hikâye yazmaya başladım. Böyle defterlere 10'ar sayfa yazıyordum. Ve hikâyemi Çocuk Haftası Dergisi'ne gönderdim, hikâye bir çıktı şu kadarcık 10 santimetre bir şey. Halbuki 10 sayfa yazmışım ben deftere. 'Ben bunu şiir olarak yazsam da bu kadar yer tutar' dedim başladım şiir yazmaya, hikâye yazmayı bıraktım.
Bu arada, komşu kızı Güher'de vardı, onda gördüm, Attilâ İlhan'ın bir şiirini okudum: 'Yağmur Kaçağı', 'dedim bu ne biçim şey' ertesi gün okuldan çıktım, Kemeraltı'nda gezerken İzmir'de bir baktım vitrinde duruyor kitapçıda. Biraz kasap kâğıdı dedikleri kâğıtlara benzeyen bir kâğıda basılmış. 'Yağmur Kaçağı'nı aldım, baktım ki şiir, bambaşka bir şey… Benim yazdıklarım, kitaptakilere hiç benzemiyor. Ondan sonra ben de yazmışım 'Gilda Sokağı'nı, 'Sisler Bulvarı' gibi…
Bütün şiirler Attilâ İlhan'ınkilere benziyor. Sonra durmadan şiir okudum."
****
Refik Durbaş, güncel yaşamın kaygılarından, sevinç ve özlemlerinden hareketle, yaşanılan ‘an’ların gerçeklerini yalın, içli, çarpıcı bir duyarlıkla işlediği şiirleriyle ‘1960 Kuşağı’nın öncü şairleri arasında yer aldı eleştirmenlere göre...
O hep
kendine özgü tarzıyla etkileyici şiirler yazdı.
Özellikle de şehirlerin garibanlarının, emekçilerin, direnenlerinin, ortak acıların, çok sevdiği çocukların şiirini yazdı.
İfadesiyle;
"Şiirimi kendi hayatımdan damıtmaya çalıştım. Yaşadıklarımdan yani.
Şiir benim için uzun süren bir yolculuk.
Hayat da bir yolculuk değil mi ?
Aşık Veysel’in dediği gibi iki kapılı bir handa…"
Enver Topaloğlu Refik Durbaş'ın düzeltmen olarak başladığı gazeteciliği röportaj yazarlığı ve köşe yazarlığı yaparak sürdürdüğünü ama o hep şair olarak kaldığını yazar ve ekler;
"İlk şiirinden son şiirine kadar 'çağının vicdanı' olan bir şairdi."
****
Şiir Atlasımız'ın
Yıldız Şairi Refik Durbaş'ı çok sevdiğim sevilen
"Çırak Aranıyor"la analım; aramızdan ayrılışının 5.yılında(Çırak Aranıyor” şiirinin Zülfü Livaneli tarafından bestelenerek plak yapılması, şairin geniş kitlelerce tanınmasının önünü açmıştır)
"Elim sanata düşer usta
Dilim küfre, yüreğim acıya
Ölüm hep bana
Bana mı düşer usta?
Sevda ne yana düşer usta
Hicran ne yana
Yalnızlık hep bana
Bana mı düşer usta?
Gurbet ne yana düşer usta
Sıla ne yana
Hasret hep bana
Bana mı düşer usta?"
Yorum Yazın
Facebook Yorum