Çevreci misiniz?
Yoksa hayvan sever mi?
Bu soruyu sorsanız ikisi de diyeceğim. Ancak bugünkü ortamda büyütülmeye çalışılan, sonra da heves bitince uzak bir çevrede sokağa bırakılan evcil hayvanları gördükçe içim sızlıyor… 100 M2’lik alana hapsedilen, özgürlüğü kısıtlanan, tasmayla dolaştırılan, kafesiyle taşınan bu dostlarımız için yasa da çıktı ama nafile!
Bilen bildiğini okuyor.
Sokağa döktükleri evindeki artıkları… Ev halkının yemediği yemekleri, sağa sola gelişigüzel atarak “Biz hayvanları besliyoruz” tezini savunanlara şunu sormak istiyorum: Sokak hayvanları kılçıklı balık yer mi?
Bunları kim yer biliyor musunuz?
Sinekler, belki de karıncalar…
Peki, sokak hayvanları yerlerse ne olur onu da biliyor musunuz?
Ölürler!..
Hayvan severin tarifi; hayvanları seven, onlara iyi davranan ve haklarını korumaya çalışan kimsedir.
Siz onlara artıklarınızı dökerek iyi davranmıyor ve tarifin dışına çıkıyorsunuz!
O, belki de bilinçsiz olarak “İyilik olsun” diye döktüklerinizden sonra, dört bir köşede, çoğu zaman da ayakaltında kalanların dönüştüğü pisliği, park görevlilerinin temizlemek için büyük çaba harcadığının farkında mısınız? Temizlenmediği sürece de mikropların ürediğinin, hastalık yaydığının bilincinde de olamazsınız.
Bilseniz de söyleyeceğinizi tahmin edebiliyoruz: “İşleri bu. Bunun için para alıyorlar, temizlesinler!..”
Yazıklar olsun!
Çocukların oynadığı, emeklilerin oturup üç-beş sohbet ettiği parkları adeta kedi mamalarıyla donatıp, köpeklerini salıp, gezme alanı olarak kullananlara “Belediyenin özene bezene yaptığı hayvan parklarına götürür müsünüz? Orası üç adım ötede” önerisinde bulunanlara ters ters bakarak “Pis orası” diyenlerin üstelik “Beğeniyorsunuz siz gidin orada oturun!” cevabı vermelerine ne demeli?
İnanın bu laflar kavgada bile söylenmez!
Hayvanı seveceksin ama insana da saygı göstereceksin!
Bazen de pisliğini kaldırımın üzerinde bırakıp gidenler de yok mu?
Pes doğrusu!..
Gerçek hayvan severlere de gıpta ile bakmak gerekiyor. Onlar örnek oluyorlar. Ellerinde taslar, mamaları onların içine bırakıyorlar. Suları da yine aynı şekilde özenerek dolduruyorlar…
İşte gerçek hayvan sever… Ne sevdiklerine zarar veriyorlar, verilmesini istiyorlar. Üstelik de doğayı koruyorlar.
Alkışlıyorum…
Diğerlerini Çevre Gönüllüleri ve çevreci geçinenlere havale ediyorum. Lütfen çevremizi kurtarsınlar!..
Yoksa bir iki eylemle çevreci olunmaz!
Çevremiz için mücadele eden pek çok STK (Sivil Toplum Kuruluşu) var. En çok bilinenlerden Çevre ve Kültür Kuruluşları Dayanışma Derneği (ÇEKUD), Çevre ve Kültür Vakfı (ÇEKÜL), ÇEVKO, Doğal Hayatı Koruma Derneği, Türkiye Erozyonla Mücadele Ağaçlandırma ve Doğal Varlıkları Koruma Vakfı (TEMA)'dır.
Onların bu konuda fikri nedir acaba?
Sağlıklı yaşamak için elbette çevreye ihtiyacımız var. Bu çevrede insanlar kadar hayvanlarımızın da yaşama hakkına saygı duymalıyız. Hem de sağlıklı bir ortamda.
Sağlıklı dedim de aklıma ne geldi biliyor musunuz?
Devam eden futbol amatör liglerdeki sağlık sorunu.
Yıl olmuş 2022… Biz halen maçta sakatlanan sporcuyu doktora, hastaneye antrenörün, yöneticinin, ailesinin veya duyarlı taraftarların özel araçlarıyla yetiştirmeye çalışıyoruz…
Maçlarda ne doktor var, ne de ambülans…
Haydi, ambülansı tüm sahalara (Sanki çok sahamız varmış gibi) yetiştiremiyorsun. Hiç olmazsa bir doktor görevlendir.
Sormak istiyorum yetkililere? Türkiye Futbol Federasyonu’nun amatör futbol kulüplerinden aldığı lige katılma, aktarma bedellerinden bir doktor parası ayıramaz mı?
TFF yetkilileri lütfen; ekonomik sıkıntı içinde boğulan amatör futbola “önce sağlık” bakış acısıyla, bir doktoru esirgeme… Oynayan amatör futbolcular da senin evlatların…
Bugün Türkiye’de futbolun gizli kahramanı olan, semtlerinde, mahallelerinde, köylerinde, kasabalarında, ilçelerinde gençlere futbolu sevdiren, “Türk futbolu”na kazandıran en büyük etkendir, elinizin tersiyle itmeye çalıştığınız amatör spor kulüpleri…
Geleceğimiz olan çocuklarımızı meşin yuvarlak ile tanıştıran, buluşturan, sevdiren, ilkokul misali onları birinci sınıftan alarak alfabeyi öğreterek son sınıfa kadar taşıyandır, amatörler… Sonrası ortaokul öğrencileriyle takım oluştururlar. Lise çağındaki çocukları bir üst lige yollarlar ve profesyonelliğe hazırlarlar…
Unutmayın ki; ağaç yaşken eğilir.
Bunlardan bir doktoru esirgemeyin ne olur!
Bugün için sadece İzmir’de, bünyesinde İASKF’na (İzmir Amatör Spor Kulüpleri Federasyonu) üye olan veya olmayan 307 amatör spor kulübü mevcut. Siz bakmayın içinde “spor” geçmesine. İASKF sadece futbola hizmet etmektedir.
Sorsanız yöneticilere spor branşlarını anlattıklarında mangalda kül bırakmazlar ama akılları da fikirleri de futboldur…
Tamam, futbol da… Amatörlerin sağlık sorununu çözemedi, yıllarca…
Bizim spor kitabımızda tüm sporlara bakış açısı eşit olmakla birlikte, her birine sevgi aynıdır. Çünkü futbolun izleyicisi kadar, basketbol seyircisi, voleybol hayranı bulunmaktadır. Güreşe bakarsanız “Milli Gururumuz” dünya ve olimpiyat şampiyonlarını alkışlarız. Halterde dünyayı kaldırır, boksta kürsünün en üstüne çıkarken Ay Yıldızlı bayrağımızı göndere çektiririz…
Yüzmede havuzun sularını rakiplerimize yutturmaya başlarken, judo, tekvando, atletizm, okçuluk, jimnastik, karate branşlarındaki olimpiyat şampiyonluklarımızı kim hatırlamaz ki…
Dünya ve olimpiyat şampiyonluklarımızı asla unutmamalıyız, o zaferleri bizlere yaşatanları da unutturmamalıyız…
Biz vefalı bir millet miyiz, değil miyiz?
Bunu her zaman tartışırken espri bile yaparız: “Vefa İstanbul’da bir semt adı değildir… Ne spor kulübü, ne de bozacıdır!..”
Aslında bizlerdeki vefa duygusuna ulaşabilen başka bir ulus var mıdır bilemiyorum.
TDK'ya (Türk Dil Kurumu) göre vefa kelimesi “Dostluk ve arkadaşlık ilişkilerinde süreklilik sağlamak, arkadaşlığın kıymetini bilmek.” Ve “Sözünde durmak, vadettiklerini yerine getirmek, sözüne sadık kalmak” olarak geçer. Tasavvufta vefa, sözlük anlamında değil terim anlamında kullanılır. Kulun, Kalu-Bela'da Allah'a verdiği sözü tutmasına vefa denir. Tasavvuf inanışına göre Allah ''Elesti Bi Rabbiküm'' (Ben sizin Rabbiniz değil miyim) diye sormuş ve tüm ruhlar da ''Evet'' cevabını vermiştir. İnsan, dünyada olduğu süre boyunca Rabbini zikrederek ve ibadet ederek hatırlamalıdır. Bir gün dönüşün mutlaka O'na olacağını bilmelidir. Bunu bilmeye de ''vefa göstermek'' diye söylenir.
Nerden nereye geldik değil mi?
Vefalı olmalıyız. Vefa göstermeli, bize dostluk elini uzatanlara, yardım edenlere gülen yüzümüzle karşılık vermeliyiz.
Karşıyaka Halk Eğitim Merkezi ve ASO Müdürlüğünün spora olan katkısı her geçen yıl artarak devam ediyor. Öncelikle kurumun kurduğu spor kulübü faaliyete geçti. Spora hasret gençlere hizmet etmeye ve çeşitli branşlarda spor yaptırmaya başladı. Karşıyaka’daki takımları da kendi kulübü gibi gören kurum, amatörlere öyle bir el uzattı ki…
Amatör spor kulüplerimize bir anda can suyu oldu… Yaşam için nefes verdi…
Kurumun müdürü Suat Korkmaz’ın spor sevgisi, öğretmenlik sonrasındaki müdürlük dönemlerinde sevgiyle kucakladığı gençler ve çocuklara olan öğreticilik duygusu ön planda olunca, Karşıyaka’da eğitim yediden yetmiş yediye her alana yayıldı…
Karşıyaka Amatör Futbol Kulüpleri Derneği’nin, tüm yönetim kurulu ve özellikle de başkan Metin Acaroğlu’nun ısrarlarıyla, dernek Karşıyaka Halk Eğitim Müdürlüğü ve ASO ile yaptığı protokolün sonucunda büyük destek aldı. Başta müdür Suat Korkmaz olmak üzere, müdür yardımcıları Gül Fidan Sürekli, Gülnur Ölçer, Nuray Emekçi, Şenol Pek’in emeklerini de unutmamak gerekli. Her birinin, kurum için olağan üstü çabası gerçekten takdire değerdi…
Tüm ekip, mutlu insanlar, gülen yüzler ve emeklerin karşılığını almaları için ter dökerken, usta eğiticiler de ortaya inanılmaz eserleri bu ekip sayesinde çıkardı. Şimdi hangi birisini aktarsam…
Ekibi bir kez daha alkışlıyorum. Ama birisi var ki… “Özel insan…”
Son dönemde sağlık sorunlarıyla ilgilenen ve hastaneler arasında mekik dokuyup, şifa bulmaya çalışan Ömer Örün’ün hakkını hiç kimse yememeli. Diyaliz makinasından çıkıp da kulüplerin işini bitirmek için sargılı koluyla çalışan Ömer Örün’ün kurumdaki iş aşkı ve spor sevgisinden de çok ötede olan amatör kulüp antrenörlerine olan vefasıdır…
“Onlar unutulmamalı. Bazen ücretsiz, bazen boğaz tokluğuna gecesini gündüzüne katarak futbolcu yetiştirmeye çalışan amatör takım çalıştırıcılarına hepimizin vefa borcu var, bunu ödemeliyiz” diyerek istirahat edeceği saatlerinde, işlerini kolu koparcasına tamamlayan Ömer’in yüreğindeki sevgiye bakar mısınız?
Hz. Mevlana ne güzel söylemiş: “Dostlarını daima vefa ile hatırIa can!.. Arayan sen oI, buIan sen. Tanıyan sen oI, kucakIayan sen. KuIa vefası olmayanın Hakka vefası olmaz.”
Bizim vefamız böyle olsa gerek…
Ama Charles Bukowski’nin dediği de kulağınıza küpe olsun:
“Bu kadar iyi niyetli olmayın. Çünkü en yakın bildiğiniz vefasız çıkabilir ve sizi düşmanlarınız değil de dostlarınız yıkabilir...”
Yazıya başlamıştık, çevre ile… Çevremiz de vefa bekler; sokak hayvanlarımız da… Siz siz olun, ne çevreyi kirletin, ne de sokak hayvanlarımızı aç ve susuz bırakın… Bir iyilik yapacaksanız da, başkasına kötülük etmeden yapın.
Hz. Mevlana’nın sözüyle noktayı koyalım: "İyilik aradın mı insanda, kötülük kalmaz."
Yorum Yazın
Facebook Yorum