Konuya cumartesi pazarından kestane, ceviz ve kuru incir satan İdris Bey ile başlamak istiyorum. Cevizleri kırmış, paketlemiş kilosunu 900 TL’den satıyor. Kuru incirin fiyatını sormadım. Kestane için birkaç farklı ürün gösterdi. Hangisini satarsan daha çok memnun olursun dedim, tabii ki kilosu 300 TL olanını gösterdi, tamam alıyorum deyince “Zenginlerin parayı ezmesini çok severim…” dedi! Gel de gülme…
Bir hafta bekledikten sonra en büyüklerini aldığımızı zannettiğimiz kestanelerin çoğunun küçük olduğunu pişirince gördük. İtiraf edeyim tadı da çok iyi değildi. Pazarda yaptığımız konuşmada bunları Aydın’dan aldığını söylediği için ona bir şey söyleyemedim! Yeni yıl öncesi, eğer hâlâ aynı yerde ise Cumartesi pazarında kapışmaya gideceğim.
Berber Naim 24 yıldan beri benim başımın belası. Merak edecek bir şey yok. Kötüye yormayın, olmayan saçlarımı kesmesi için ona her zaman 5 dakika veriyorum. 25 yıl bile olabilir. Kocaeli’ne geldiğimde, santral yokuşundan yukarıya doğru çıkarken iki berber arasında bir yorgancı vardı. Aracımla onun önünde park etmiş ve hangi berbere gitmemi tavsiye etmesini istemiştim. O, bu berberi işaret etmişti. O zaman 3 kardeştiler. Şimdi orada yalnızca Naim kaldı, ben onu o da beni çekmeye devam ediyor.
Kış mevsiminde domates, biber, patlıcan ve salatalık almak isterseniz Antalya ile iyi geçinmek zorundasınız. Kış mevsiminde bu sebzelerin fiyatları kuşkusuz yüksektir. Ancak bazılarının tadını bildiğiniz için daha önce nereden satın aldı iseniz oradan almayı tercih ediyorsunuz. Gerçekten oralardan aldıklarınızın tadı bir başka alıyor.
Cumartesi de olsa, Pazar da olsa peyniri hep aynı esnaftan alıyoruz. Reklam falan diyebilirsiniz ama biz EFE’yi tercih ediyoruz. Bundan birkaç ay önce elektriğe gelen zam öncesinde “ben bu kadar peyniri korumak için soğuk hava depoma ne kadar para ödeyeceğim” diye hayıflanıyordu. Keçi-Koyun karışımı beyaz peynir, yanında Bergama tulumu benim favorim. Bu arada Kars’taki peynirci dostum Oğuz, Gravyer, Eski kaşar, Tereyağ ve Taze Kaşar göndermiş. Hafta sonlarında bize kahvaltıya gelebilirsiniz…
Ayakkabılarım için bir tane daha fırçaya ihtiyacım vardı. Cumartesi pazarında bir satıcı ile pazarlık yaptım ama anlaşamadık. Mehmet Ali Paşa’dan sağa doğru döndükten sonra solda bir kunduracı vardı. Ayakkabı satardı. İki farklı ayakkabı fırçasını ondan satın almıştım. Birkaç hafta öncesinde oranın kapandığını üzülerek gördüm. Yeni yıl öncesi oralarda dolaşacağım. Konu fırçanın ücreti değil, insanlar dükkanlarını neden kapatıyorlar?
Tatlı konusu gündeme gelince benim favorim Keşkül dür. Üstüne limonlu dondurma olmazsa yemem. Sütten’in dördüncü kuşaklarından biri olan Osman Kardeşimi ziyaret edersem keşkül-dondurma ritüelini kendime yaşatırım. Başka da bir yerde yemem. Ama bu defa çok sevdiğimiz bir dostumuzun isteği ile İstanbul Moda’da Dondurmacı Ali’ye gittik. Bizi oraya götüren arkadaşımızın dondurma sipariş etmesini beklerken onun boza istediğine tanık olduk. Mehmet Sadık Vefa dostumuzun ürününü sipariş edince çok hoşuma gitti. Fakat her ne kadar Sütten’e ihanet etmek istemesem de keşkül ve limonlu dondurma siparişi verme gafletinde bulundum. Masaya ne su geldi ne de dükkânın sıcaklığı… Bütün iştahım kaçtı. Haftaya Sütten’deyim. Tatlı ve dondurma açıklarını tamamlayacağım.
Yıllar geçince, alışverişlerimiz esnaflarla değil, eş-dostla olmaya başladı. Bence fena değil. Sizlere de tavsiye ederim…
Yorum Yazın
Facebook Yorum