Karşıyaka’daki gelişmeleri ilgiyle izlemeye devam ediyoruz. Genel kurula kadar olacakların sonunda “dünya markası” Kaf Kaf, inşallah arzulanan ve beklenen uyumlu yönetimine kavuşur, her şey tozpembe olur.
Karşıyaka’da elbette bir futbol kulübü değil. Futbolu lokomotifi. Türkçesi: Olmazsa, olmazı…
Bu nedenle de seyircisinin gözü ister istemez bu branşta oluyor.
Basketbol, voleybol maçını izlerken, yelkende deniz ortasında dümen kırarken, kortta raket sallarken bile akıllarının futbolda olmadığını hiç kimse inkâr edemez. Böylesine bir tutku, Karşıyaka futbolu…
İnşallah yeni yönetimle her şey yoluna girer…
Kulüp yöneticilerinin genel başarı ve başarısızlığının sportif sonuçlara yansıması belki de teknik adamdan daha etkili. Sporcu bir tarafta antrenörünü dinliyor olabilir ama, beyni yönetimde olduğu sürece; başarı veya başarısızlık kaçınılmaz bir son!..
Siz hiç, “başarısız yönetim”de “çok büyük başarılar”ın elde edildiğine şahit oldunuz mu?..
47 yıllık deneyimin süresince olduğumu söyleyemeyeceğim…
Elbette “parasız başarı” mutlaka geliyor ancak “ahenksiz yönetim”den başarı beklemek hayal oluyor!
Bugün Altay’da mali gücü fazla olmayan bir yönetim modeli var. Yönetimdeki sıcaklık ve bağlılık (istifalardan sonra oluşan) beklenen başarıyı getirmemiş olsa bile, sonu karanlığa gidecek yola sokmamış ve camia için belki de umut kaynağı olmuştur.
Altınordu FK’deki başarının sırrı “ekonomik güç” kadar “disiplinli yönetim”dir. “Herkese örnek olsun” ve “Herkes haddini bilecek” mesajı veren kararların alınması zor olsa da, başarı için gereklidir!.. Bunun para, pulla değil yürekle ilgisi vardır. Elbette “parayı veren düdüğü çalar” derler ama; inanıyorum ki o geçmişte bir mazi olarak kaldı… Böyle düşünenlerin sonu ise hep hüsran oldu…
Göztepe AŞ’de Dinç Bilgin’den bu yana gelen yönetim modelleri aynı. Son dönemdeki tek fark, AŞ’nin camiayla bütünleşen bir yönetiminin olması. Bu tablo da, başarıyı resmediyor. Geçmiş dönemlerden kendisini ayıran da bu.
İzmir’in köklü kulübü Yeşilova’nın yıllardır ayakta kalması ve alt liglerde olmasına karşın başarıyla yaşamını sürdürerek bugünlere gelmesinin altındaki tek gerçek: İyi yönetilmesi… 2. ve 3. nesil Küçükoğulları “Tatlı Mustafa”nın mirasını en iyi şekilde günümüze taşıdılar. “İzmir Futbolu”nda ayakta kalan “canlı tarih”lere en iyi örnek…
Yaşadığımız kentin adını taşıyan, bir zamanlar Türkiye’nin “kendi malı” olan tek kulübü ve alt yapısıyla “dünya futbol tarihi”nde yer alan İzmirspor, bugün varlığını “İnciraltı arazisi” gücüyle sürdürebiliyor… Ülküspor yine “iyi yönetim” oluşturabildiği an ses çıkarıyor. Aksi takdirde kabuğuna çekiliyor…
Zaman zaman bazı kulüpler “parayı veren düdüğü çalar” misali bir ses getiriyor getirmesine de o da para bitince balon gibi sönüveriyor… Sonra bekle ki, tekrar şişsin…
Camiaların birlik, beraberlik içinde olup da; iyi yönetimlerde birleştikleri an… Bir de “ayağını yorganına göre uzat” misali denk bütçelerle yola çıktıklarında başarı kendiliğinden gelir… Elbette, emeğini verenlerin hakkını yememeleri şartıyla…
“Nasıl olsa gelecek. Benim mi?” diyerek abartma… Az ver ama hakkını zamanında ver…
Yola çıkarken kiminde çıkacağını iyi incele… Yola çıkacağın ve çıktığın ekibini iyi tanı… Ne sat, ne de satıl…
Nasrettin Hoca’nın fillerindeki hikâyesinde olduğu gibi arkana döndüğünde bomboş sokakları görme…
Yorum Yazın
Facebook Yorum