“Şiddet” sözcüğünü ben iki anlamda değerlendiriyorum: Birincisi, antrenman teorisi üzerine anlattığım dersler, verdiğim konferanslarda uygulanan egzersizlerin zorluk derecesini açıklamak için, ikincisi ise gerek antrenmanlarda gerekse maçlarda sporcuların, yöneticilerin, seyircilerin veya diğer görevlilerin rakiplerine karşı uyguladıkları sözlü veya fiziksel saldırılar için…
Antrenman ve hareket bilimlerinde bazı arkadaşlarım ve yazılı kaynaklar şiddeti “yoğunluk” olarak da kullanıyorlar. Anlatılmak istenen, biraz önce yazdığım gibi yüklenmelerin dozajını belirlemek amaçlı kullanılan bir sözcük olarak karşımıza çıkıyor. Antrenman bilimciler olarak bu konuda çok çatışma yaşamadan terminolojiyi kullanmaya devam ediyoruz. Fakat asıl olan ve karşımıza hiç ummadığımız zamanlarda çıkan sözlü veya fiziksel şiddet, zor koşullarda iyi bir düzeye taşınmaya çalışılan fair-play olgusunu bir anda yerle bir ediyor.
Geçtiğimiz günler içinde vahim diyebileceğim iki farklı şiddet olayı ile karşılaştık. Birisi, Sivas-Fiorintina futbol takımlarının oynadıkları maç sonunda bir-iki kendini bilmez ve ne yazık ki spor düşmanı diyebileceğim kişiler genç bir İtalyan oyuncuya saldırarak onun burnunun kırılmasına yol açtılar. Diğeri ise, İstanbul’da okullar arası bir maçta golü atan futbol oyucusunun Nazi selamı vermesi idi.
Bu iki vahim olaydan bizim çok ciddi dersler çıkarmamız gerekiyor. Sporu bir dostluk aracı olarak kullanmayı kabul edenlerin, bu kendini bilmezler yüzünden yaşattıkları travmayı tahmin edemiyorum. Bunları yaşamak bizim hakkımız olmamalıdır. Nerede hata yaptığımız konusunda ciddi bir araştırmaya girişilmelidir. Okuduklarımız, gördüklerimiz, eğitimimiz mi bizi şiddete yöneltiyor dersiniz?
Okuyanımız kalmadı ama yeni medya dediğimiz bu gerçek herkesi etkiliyor. Saygı ve sevgiden uzaklaştırıyor. Sahte bir dünya ile bizi baş başa bırakıyor. Bunun getirisi, bu ve buna benzer şiddet olaylarının tetikleyicisi olabilir mi? Eğitime verdiğimiz aralar, farklı amaçlar içeren dizi ve filmler, hak edilmediği halde daha fazla istekli ve sahip olma arzularının depreştirildiği yaşam şekli mi bize bunları yaptırıyor?
Hangi yerde olursa olsun şiddete karşı çıkmak gereklidir. Sporda şiddet konusunda canı çok yanmış bir millet olarak bu konuda ciddi önlemler almalıyız. Okullarda mı, taraftarlar arasında mı ya da ailede mi yaparız bilmem, şiddet konusunun tamamen sıfırlanması gereklidir.
Yenilmek, kazanmak kadar normal bir sonuçtur. Yenilirsiniz ama kaybetmezsiniz. Yenilmek sizin şiddet duygularınızı köpürtmemelidir.
Anneler, babalar, öğretmenler ve antrenörler: Lütfen bu haftadan itibaren her gün 5 dakika şiddetin kötülüğünden söz edin çocuklarınıza, oyuncularınıza, öğrencilerinize… Israrla saygıdan ve dürüstlükten bahsedin. Spor yapanlara saygı gösterilmesi gerektiğini anlatın…
Her kesimde bu konu dile getirilmelidir. Kulüpler ve federasyonlar şiddete karşı yeni önlemler almalıdırlar. Birkaç kendini bilmezin davranışları yüzünden Türk Sporunun karalanmasını hoş bir şey değildir…
Mesele başkalarının değil, kendimizin meselesi olarak değerlendirilmelidir…
Yorum Yazın
Facebook Yorum