Size “Benim çocuğum korkunç yetenekli. Hangi branşa versem” diye soruyorlar mı?..
Yetenekli olduğunu biliyor ve iddia ediyorsun da, branşını bana mı soruyorsun?.. Ben nereden bileyim diyeceğim de… Diyemiyorum!..
Çünkü heves kırmamak gerekli. Bu harika bir sofrada iştahla yemek yiyen adamın önüne bir hamam böceği atmaya benzer… Dilimiz döndüğünce yol göstermeye çalışıyoruz…
Dese ki; “benim oğlum veya kızım ….. branşında çok yetenekli. Nasıl bir yol izlesek?” Kesinlikle ön yargısız yaklaşımından dolayı bütün kapılar açılacak…
Ne hikmetse, nasıl bir ön görüyse anne ve özellikle de babaya göre futbol topuna vuran her çocuk; Messi, Maradona, Ronaldo…
Basketbol topunu potaya atıp da çemberden geçirince al sana Michael Jordan…
Tenise başlayacaksa; “çok yetenekli. Harika vuruşları var. Ben onu Roger Federer’e benzetiyorum…” diyenlere çok sık rastlıyoruz. Kadınsa, kesinlikle küçük Maria Sharapova…
Örnekleri çoğaltmak o kadar çok ki... İnanın abartmıyorum. Bunların hepsini birebir yaşadım… Hatta daha da fazlalarını… Sizi güldürmemek için yazmıyorum… Aslında; güleriz ağlayacak halimize!..
Tüm sporlarda başarıya ulaşmak sabır işidir… Her çocuktan da “süper sporcu” olmayı beklemek bizim ülkemizde hayalden öte bir şey değildir. Nedeni şartların ortada olması. Kendini zorlayan, aşırı seven, yeteneğini sınayan ve başarmak için azimli olanlar için söz meclisten dışarı… Ama unutulmaması gereken gerçek; sporu kesinlikle yapmalarıdır. Spor tüm kötülükleri yok eden, en büyük faktördür. Dahası da var sağlıktır…
Spor yapmanın şartı yok ama önce “İyi insan” olmak gerekir…
Sonrası yeteneğin varsa, çalışmayı seviyor ve büyüklerini dinliyorsan arkası çorap söküğü gibi gelir… Büyüklerine nasıl saygı gösteriyorsan, arkadaşlarına da aynı düşüncede olmalısın. Onların sevgisi, göstereceğin saygıyla eş değerdir… Sevgi-saygı yoksa gerçek arkadaşlığı da beklemek belki rüyalarda görülür!
Spor da başarı için formül: “Çalışmak… Çok çalışmak… Daha çok çalışmak…” Olmalıdır. Kim ne derse desin, yetenek bazen sınırlı. Bazen sınırsızdır. Kabiliyetini ortaya çıkarmak en önemlisidir. İşte bu devrede gizli kalmışlığını keşfederek yıldız yaratabiliyorsa o antrenördür…
“Ağaç yaşken eğilir” misali tüm sporlarda küçük yaşlarda alınacak “doğru ve bilinçli temel eğitim”, gelecek yaşlardaki yetenekle birleştiği an; çalışma şevkiyle başarıyı da getirecektir. Sevmek de işin tuzu ve biberidir…
Basketbolda çok iyi şut atan birisine hayranlık duyan, bunun nasıl olduğunu kesinlikle bilemez. “Allah vergisi” der geçer. O sporcunun, şutları atabilmek için antrenmanlardan sonra kaç adet şut attığını, kaç saat ter döktüğünü, kolunu kaldıramayacak duruma geldiğini nereden bile bilecek? Başarı elde etmek isteyen sporcunun antrenman sonrası yapacağı özel çalışma asla “abartı” gelmemelidir. Sen çalışma bitip, koşar adım eğlenceye giderken o kalıp da özel olarak çalışıyorsa arada mutlaka fark olacaktır. İşte bu da attığı isabetli şut, kazanılan sayıdır… Alacağı maddi manevi primlerdir…
Şutun mu eksik? Bol bol şut…
Düzgün pas mı veremiyorsun? Pas vermeyi çalışacaksın… Ama önce doğrusunu öğrenerek!
Nefesin mi yetersiz. Koşacaksın…
Bunların hepsini yaparken de; düşüneceksin…
Spor sadece güç değil, gerçekten bir akıl oyunudur…
Sevgi, saygı… Daha çok çalışmak… Doğrusunu yapmak!..
Tereddütsüz; sevmek…
“Ben yapamıyorum” demek pes etmektir…
Asla unutmayın; “Sabırlı kuş, bütün kuşlardan daha iyi uçar…”
Yaşam gibi; sporun da uzun soluklu olduğunu unutmamalıyız… Hep söylerim: Kısa mesafe değil, maraton önemli. Kıssadan hisse: Uzun nefesli sonuç!.. Bunun içinde sabır gerekir. Azim şarttır. Tutarlılık ve karar verme mekanizması çok önemlidir.
Hiç unutmayın sporla sağlık eşdeğerdir ve sağlığınızı her zaman ön planda tutmanız gerekir. Sık sık kontrol de ilk planda olmalıdır.
Korona Virüslü günlerde eğitim gibi spordan da uzakta kaldık. En çok üzülenler çocuklarımız, gençlerimiz oldu. Kendisini genç hissedenler de ev hapsinden kurtulamadı… Eğitim uzaktan verildi, bir parça telafi oldu. Ama spor?.. Dört duvar arasında, havaların soğumasıyla da oda hapsinde!.. Ne kadar sağlıklı yapabileceksin?
Sabır, azizim, tutarlılık ve karar verme…
Bugün bunun en güzel örneği futbolda Altınordu Futbol Kulübü’dür. Başkan Seyit Mehmet Özkan’ın kurduğu veya kurdurduğu bu sistem “Türk Futbolu”nda öncüdür. Başkan Özkan’a kulak verelim: “Çok çalışmak, bilgiye değer vermek, büyüğe saygı duymak, insanı ve doğayı sevmek, arkadaşlık, aidiyet, vefa, emek, yardımlaşmak, önce ekip bilinci, sonra da meslek bilinci oluşturmak, sosyal yaşam kuralları vs... “İyi Birey, İyi vatandaş, İyi Futbolcu” sloganını, sımsıkı yapışacağımız ana sloganımız olarak belirledik.”
Bugün Altınordu’yu sadece “Türk Futbolu” değil, “Avrupa Futbolu” da konuşuyorsa bunun haklı bir sebebi olmalı?
Altınordu’dan çok önceleri sistem tam gelişmemiş olsa da İzmirspor’un rahmetli Cavit Ölçer başkanlığındaki futbol alt yapı yapılanması da yukarıda saydıklarımıza en yakın örneklerden birisiydi… Sistemi zaman zaman takım olarak yakalayanlar da, basketbolda Karşıyaka, voleybolda Arkas, yüzmede Tuborg… Bu kulüplerimiz yukarıda yazdıklarımızı kısmen sağlayabildiği için “Türk Sporu” pek çok yıldız sporcu kazanmıştı. Şimdilerde voleybolda Karşıyaka’nın alt yapıdaki sistemi örnek gösterilebilir. Bugün futbolda Seyit Mehmet Özkan nasıl 2007 yılında Hollanda’ya giderek Ajax, 2012 yılında İspanya’da Athletic Bilbao ziyaretleriyle bu kulüplerin alt yapı sistemlerini inceleyip, takımına adapte etmeye çalıştıysa günümüzde Karşıyaka Voleybolunun sistemini de İzmir’e, Karşıyaka’ya gelerek inceleyen takımların sayısı azımsanmamalıdır…
Karşıyaka Voleybolda bugünkü yönetimin ekonomik ve tesis şartlarının elverişsiz olması başarı ve geleceğe yatırımda fren olarak öne çıkmasına karşın başarılı sporcu için örnekler yöneticiler için uygulandığında “İyi yönetici modeli”ni ortaya koymaktadır. Başarılı yönetim mi? İşte Karşıyaka voleybolda… Bakın dostluk, arkadaşlık, sevgi, saygı ve semtin takımını sahiplenme, armaya sarılma…
Pek çok başarı elde eden kulüp ve yönetim var. Onları irdelediğinizde başkan on planda… Ya gerisi?
Ben de gazeteci olmanın yanı sıra amatör spor yöneticisiyim. Bir kulübü yönetiyorum. Yaptığımız işler ortada. Ekonomik şartlar ve yönetmelikler gereği eldeki kısıtlı imkânlarla sistemi kurdum. Tıkır tıkır işliyor… “Parayı nereden buluyorsun?” diye soran çok da; 2005 yılında kapanmasın diye aldığın futbol takımını bugün 30 spor branşlı, Türkiye ve uluslararası dereceler elde eden 30 tescilli, içinde çeşitli branşlardan milli sporcular bulunan gençlik spor kulübüne ulaştırmadaki “Başarının sırrı”nı merak eden daha çıkmadı…
ABD doğumlu İngiliz şair, oyun yazarı, edebiyat eleştirmeni, ekspresyonist (göründüğü gibi değil, hissedildiği gibi tasvir edilmesi gerektiğini savunma) olan Thomas Stearns Eliot’in çok güzel bir sözü var. “İyi insan ol fakat bunu ispatlamak için vakit harcama.”
Bizim ülkemizde sporun içinde olanlar iyi insan modelliğine soyunuyor. Oysaki akıllarını spora ve sporcuyu nasıl yetiştirebileceğine yorsa vakitlerini harcamadan birkaç adım önde olacaklar. Bazen giydikleri kıyafet de onlara birkaç numara büyük geliyor. Diyeceğim odur ki; iş bitirici ve sorumluluk sahibi olmaktan daha çekici bir kıyafet yoktur!..
Demek ki; kıyafetine değil, yaptığı işine bakacaksın!..
Yorum Yazın
Facebook Yorum