Ege Üniversitesi bünyesinde bulunan Botanik Bahçesi’nin 1962 yılında açıldığını belirten Doç. Dr. Yıldırım, bu bahçenin amacının bilimsel temellere, bilimsel çalışmalara, endemik bitki türlerimiz üzerine koruma çalışmaları yapmaya yönelik amaçların yanı sıra insanların bir kent bahçesi gibi burayı gezip dolaşabileceği, hem ülkemiz hem de çeşitli ülkelere ait tropikal, subtropikal, çöl bitkileri gibi farklı biyomlara ait bitkileri görüp, haklarında bilgi alabilecekleri bir konsept amaçlanarak oluşturulduğunu söyledi.
Dünyadaki bitki çeşitliliğini tanımak, tanıtmak, araştırma ve öğretim hizmetlerine katkıda bulunmak amacı ile E.Ü. Rektörlüğü bünyesinde kurulan Botanik Bahçesi ve Herbaryum Araştırma ve Uygulama Merkezi, 48 bin750 metrekare üzerine kurulu, yönetim binası, seralar, gösteri bahçesi, sistematik parseller, arboretum, meyve bahçesi, havuzlar, herbaryum merkezi gibi temel bölümlerden oluşuyor. Seralar, toplam bin 300 metrekare alan üzerine kurularak farklı büyüklüklerde 13 adet seradan oluşuyor. İki adet tropikal, bir adet kaktüs, bir adet soğuk sera ve geri kalan bölümlerde ise süs bitkileri ve araştırma seraları yer alıyor. Bu bölümde ayrıca 250 tropikal kökenli ağaç, çalı ve süs bitkisi taksonu ile 200 kadar kaktüs türü görülüyor.
EÜ Botanik Bahçesi kurulduğundan bu yana kadar toplamda 2 bine yakın bitki türünün mevcut olduğunu söyleyen Doç. Dr. Yıldırım, “Bizler Dünya Botanik Bahçeleri Topluluğu’na üye olan Türkiye'deki ilk bahçeyiz. Bu topluluk dünyadaki diğer Botanik bahçeleri ile tohum değişimine izin veren bir birliktir. Her yıl bir bahçemizde elde ettiğimiz tohumlara ait bir tohum kataloğu oluşturuyoruz. Bizler, belirlediğimiz bitkilerin tohumlarını yurtdışındaki Botanik Bahçelerine açıyoruz. Oradaki Botanik Bahçeleri de bizlere kendi kataloglarını gönderiyor. Bu şekilde tohum alışverişi sayesinde bizlerde mevcut olmayan, burada insanların görmesini istediğimiz ya da bilimsel çalışmalarda lüzum gördüğümüz bitkilerin tohumlarını isteyerek bu bahçede sunuyoruz. Buradaki bitkiler genellikle yurtdışı kökenlidir. Bunun dışında bizim yöremize ait bazı endemik bitkiler ve endemik olmayan bitkiler mevcuttur” dedi.
Doç. Dr. Yıldırım; “Habitat parsellerimiz var, illa endemik olmasına gerek yok, farklı bitki çeşitliliğini burada öğrencilerin ve insanlarımızın görmesini sağlıyoruz. TÜBİTAK projeleri gerçekleştirerek Türkiye’nin hemen her ilinde çalışmalar yapmaktayız. Bu çalışmalar esnasında özellikle doğadan Bahçemize soğanlı-yumrulu bitkilere ait çok önemli bir koleksiyon elde ettik. Bu çalışmalar sonucunda Soğanlı bitkilerle ilgili 6 deneme ve sergi parselimiz bulunmaktadır. Ayrıca küçük bir kaya bitkileri bahçemiz var. Kaya çatlaklarında yaşayan bitkileri yetiştiriyoruz. Bahçede farklı familyalara ait bitkileri sergileyebilmek için 14 adet Sistematik ve 2 adet habitat parseli üzerinde alt yapı çalışmalarımız devam ediyor. Bir kumul vejetasyonu, örneğin; kum zambağı, kaya koruğu ve limonyum gibi bitkilerin nasıl yetiştiğini görmek için böyle bir habitat oluşturmaya karar verdik, buna ilişkin çalışmalar başladık. Bunların yanı sıra Serpantin olarak bilinen, Krom, Magnezyum ve Demir gibi ağır metaller bakımınca zengin topraklarda yetişen ve genelde endemik olan bazı bitkileri bahçemizde yetiştirmek için, bu tarz ekstrem obir habit parseli de yapmaya çalışıyoruz. Botanik Bahçesi’nde uzun yıllardır endemik bitki türleri üzerine yetiştirme çalışmaları yapmamıza karşın başarı oranımız ancak yüzde 10’a kadardır. Bunun sebebi ise getirilen bitkilerin kendi yaşam alanları dışına uyum sağlamada ciddi sıkıntı yaşamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca gurbette koruma dediğimiz botanik bahçelerinde koruma çok özenli ortamlar gerektiriyor. Şu anki şartlarımız bu tarz özel koşullara maalesef izin vermemektedir. Bu açıdan hem yetişmiş personele hem de önemli finansal desteğe ihtiyaç duyuyoruz. Botanik Bahçesi’nin en önemli kazanımı, her yıl yaklaşık 15 bine yakın öğrenci tanıtım gezisi adına ziyaret ediyor. Bu ciddi bir katkıdır. İlkokullardan, liselerden hatta diğer üniversitelerden gelen bu öğrenci kitlesine yaklaşık 1 saatlik eğitim gezileri tarafımızca yapılmaktadır. Bu öğrencilere bizler tarafından yetiştirilen lisans, yüksek lisans ve doktora öğrencilerimiz eğitim vermektedirler. Böylece doğa sevgisini her yaş grubuna aşılamayı hedeflemekteyiz. Botanik Bahçesinin diğer önemli bir misyonu ise özellikle Biyoloji Bölümü’nde yapılan laboratuvar çalışmalarının uygulamalarının yapılmasına imkan sağlamanın yanı sıra materyal desteği de sağlamaktadır” dedi.
Doç. Dr. Yıldırım, "Ülke çapında gerçekleştirdiğimiz bilimsel araştırmalar neticesinde henüz keşfedilmemiş yeni bitki türlerini keşfediyoruz. Bunları bilim dünyasına tanımlayarak Üniversitemiz ve Botanik bahçemiz adına önemli çalışmalara imza atmaya devam ediyoruz. Son 10 yılda ülkemizde 42 yeni bitki türü tanımladık. Halen bitki türleriyle ilgili çalışmalarımız ulusal ve uluslararası boyutta devam ediyor” dedi.
2014 yılında başlanan ve ülkemizin tüm bitkilerini betimleri, yayılış haritaları ve hepsinin teknik çizimleri ile ortaya konulması hedefiyle yola çıkılan, 30 ciltte tamamlanması beklenen "Resimli Türkiye Florasın"nın editörlerinden biri olduğunu ve bu projenin Cumhurbaşkanlığı himayesinde yürütülen milli bir proje olduğunu söyleyen Doç. Dr. Yıldırım, “Bu projenin merkez üssü Nezahat Gökyiğit Botanik Bahçesidir. E.Ü. Botanik Bahçesi Herbaryum Araştırma ve Uygulama Merkezi, bu projenin en önemli üslerinden biridir. Bugüne kadar ülkemiz florası 1800’lü yıllarda E. Boissier tarafından Latince yazılmış, 1965-1988 yıllarında İngiliz bilim adamı P.H. Davis editörlüğünde İngilizce yazılmıştır. Halkımızın kendi ülkesindeki bitkileri tanıyabilmesi, anlayabilmesi için Türkçe bir flora eserine ihtiyaç vardır. Bu ihtiyaçtan yola çıkarak, tamamı Türkçe olarak 30 ciltten oluşacak bu esere, baş editör Prof. Dr. Adil Güner'in liderliğinde başladık. Bu eserin ilk iki cildi yayınlandı. Diğer ciltler de büyük bir hızla yazılmaya devam ediyor” şeklinde konuştu.
Yorum Yazın