Bu sabah İnciraltı Balıkçı Barınağında gördüğüm manzara karşısında inanın içim acıdı. Bir yandan yüzeye çıkan deniz marulları, bir yandan çevresel atıklar yüzünden oluşan çöp adaları arasında boğulan balıkçı tekneleri.
İnciraltı Balıkçı Barınağı ve yüzlerce kuş türüne ev sahipliği yapan Çakalburnu Lagünü’nün 4’te 3’ü deniz maruluyla kaplandı. Buna bir de gerek dalgalarla gelen ve gerekse insan kaynaklı çöpler eklenince insanın içini acıtan çevre felaketi görüntüleri oluştu.
“Körfez artık alarm veriyor”
İzmir Körfezi’nde sıklıkla görülen deniz marulu, yılın ılık geçen dönemlerinde ciddi oranda artıyor. Buna birde çevresel atıklar ekleniyor. Çakalburnu Lagünü’nü ve İnciraltı Balıkçı barınağı yeşile bürünmüş durmda. Tüm sahili kaplayan kirlilik üzerinde plastik atıkların yüzdüğü adacıklar oluşturmuş durmda.
Yetkililer denizlerin besine doyduğunu gösteren bu oluşumun oradaki doğal yaşamı da negatif etkilediğini söylüyor..
Denizlerin uzun süredar foseptik olarak kullanıldığını dile yetkililer, “Dünya ve Türkiye nüfusunun yüzde 80’i denize 200 kilometre bandında yaşadığı için atıklar doğrudan denize gidiyor. Denizlerde gördüğümüz plankton patlamalarının ya da deniz marulu gibi oluşumların tek temel nedeni ortamdaki besinin artmasıdır. Besin çoksa ve hava ılık gidiyorsa deniz suyundaki organizma sayısında artış yaşanır” diyor.
KAÇAKLARIN ÖNÜ KESİLMELİ
İzmir’in Avrupa’nın en iyi arıtma tesisine sahip. Ancak kaçaklar çok fazla. Bu yüzünden de bu tarz durumlarla karşılaşıyoruz.. Kısacası denizi bir insan gii düşündüğümüzde , ortaya çıkan görüntülere bakarak ne kadar hasta olduğunu, hatta can çekiştiğini bile söyleyebiliriz.
“Biter mi” dersek bitmez. Arıtma tesisleri verimli çalıştırılmalı ve kaçakların da önü kesilmeli. İzmir’de yapılan çok büyük bilimsel yanlışlar var. Mesela; dereler betonlandı ve o suyun içindeki ağır metalleri çekecek olan toprak betonun altında kalmış oldu. Artık bunlar doğrudan denize geliyor. İşte bu insan kaynaklı bir olay. . Derelerden temiz su gelmediği sürece biz bunları çekeceğiz. Yerel ve merkezi yönetimin aslında yapacak çok şeyi var ve bir an önce gerekli tedbirleri almalılar. Mesela; Çiğli arıtmadan gelen suları daha iyi arıtıp tarıma kazandırmalıyız. Böylelikle hem denizi hem tarımı kurtarmış oluruz. Şu an en kurak dönemlerimiz diyoruz fakat daha hiçbir şey görmedik. Bu bize pahalı tarım ürünleri ve pahalı enerji olarak da yansıyor.
1955 yılından günümüze geldiğinde ise kirlilik ciddi bir boyuta geldi. Bunun çözülmesi için fabrikalar arıtma tesislerini açmalı. Arıtma tesisleri sübvanse edilmek zorunda. Ya da fabrikalar denize olan bölümleri kapatılacak. Körfez hasta. Artık körfeze bir şey yüklememek gerekiyor. Derelerin temizlenmesi gerekiyor. Fabrikaların sıkı denetlenmesi gerekiyor.
Yazı ve Fotoğraflar Esat Erçetingöz
Yorum Yazın