Doç. Dr. Yılmaz, bir takım çalışmaların yapıldığını ancak yeterli olmadığını dile getirirken; İzmir’deki problemin, diğer şehirlere oranla daha büyük olduğuna dikkat çekti, çözüm önerisi sundu.
Kentsel dönüşüm konusunda çok ciddi teşvik ve vergi avantajları sağlandığını vurgulayan Doç. Dr. Yılmaz, binası zaten depreme dayanıklı olan vatandaşlara da ek teşvikler verilebileceğini kaydetti. Doç. Dr. Yılmaz, “Deprem sigortasında, depreme dayanıklı ya da dayanıksız ayrımı yapılmadan her binaya, aynı prim yükleniyor. Örneğin kaza riski daha yüksek olan sürücüler, daha çok kasko öderler. Depreme dayanıklı binaların prim yükü azaltılırsa, bu da vatandaş için ayrı bir teşvik edici unsur olur” dedi.
“Gecekondu sorunu yerinde duruyor”
Doç. Dr. Yılmaz, “Yıllardır şehrin gecekondu sorunu yerinde duruyor. Kentsel dönüşüm daha çok gecekonduları dönüştürme şeklinde yol alıyor. Kentsel dönüşümde; bir- iki katlı binaları yıkıp, yerine imar planları el verdiğince çok katlı binalar yapmak şeklinde bir yaklaşım gelişti. Asıl problemli olan sahil bölgeleri yerinde duruyor. Gecekondular da problemliler ama onlar az katlı binalar. Asıl büyük can kayıplarını, yüksek katlı binaların olduğu bölgelerde bekliyoruz. Buralarda yapılan bir şey yok. İzmir yapılaşma olarak da çok sıkışmış durumda. Sahil şeridinin etrafı dağlarla çevrili ve dar bir bölgede yapılaşma oluyor. Bu anlamda kentsel dönüşümü planlamak da çok zor... Devletin bu konuda ciddi bir iradesi var. İnşallah bir an önce hayata geçer” dedi.
İzmir'in yeni “Kent Merkezi” olarak planlanan Bayraklı İlçesi’nin zeminine de dikkat çeken Doç. Dr. Yılmaz, bölgenin kötü bir zemin profilinin olduğunu belirtti. Doç. Dr. Yılmaz, bunun; “Gökdelenler Bölgesi” olarak anılan Bayraklı’ya yapılan tüm yapıların kötü olduğu anlamına gelmediğini de vurguladı. Doç. Dr. Yılmaz, “Gökdelen tasarımı üst düzey mühendislik gerektirir. Temenni ediyorum ki bu yapılar için üst düzey hizmet alındı. Depreme dayanıklılığı anlamında yapı denetimi kanunu çerçevesinde ciddi analizler, denetimler yapılmıştır. Ancak seçilen bölge, zemin olarak çok kötü. Ekonomik sebeplerle, merkezi olması açısından seçilen bu bölge yerine, şehrin başka bir alanı seçilseydi, daha iyi olabilirdi” diye konuştu.
“Radius" Projesi geçerliliğini kaybetti
İzmir’de meydana gelebilecek deprem zararlarının tespitini ve bu zararların azaltılmasına yönelik tedbirlerin belirlenmesini içeren, 1999 yılında Boğaziçi Üniversitesi tarafından hazırlanan "Radius" projesine de değinen Doç. Dr. Yılmaz, “O günden bugüne o çalışmanın geçerli olduğunu söylemek mümkün değil. Çünkü bina stoğu çok değişti. Boş arsalara yapılan yeni binalar ve bu konuda gelişen yeni bilimsel teknikler var” dedi.
Özellikle sahil şeritlerindeki ve körfeze yakın dolgu bölgelerdeki binaların durumunun daha tehlikeli olduğuna işaret eden Doç. Dr. Yılmaz, bunun genel olarak Türkiye’deki binaların ortak problemi olduğunu kaydetti. Doç. Dr. Yılmaz, “Özellikle sahil bölgesindeki pek çok binada beton dayanımları kötü olduğu için, binaların demirleri paslanmış durumda. Beton kötü olunca, zamanla demir de eriyor. Betonu kötü, demiri paslanmış bir binada kendinizi güvende hissedebilir misiniz?” diye konuştu.
Yorum Yazın