İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, proje ve yatırımları için Ankara’dan talep ettiklerin tahsislerin bir türlü gerçekleşmemesini eleştirerek, “Para istemiyorum. Sadece Türkiye Cumhuriyeti’nin malını, İzmir’deki malından belediye hizmetleri için tahsis istiyorum. Devletin malını, milletin malını yine devlet ve millet kullansın diye tahsis istiyorum. Oğluma istemiyorum, vakfa istemiyorum. Türkiye Cumhuriyeti’nin İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne istiyorum. İş yapmak için, hizmet etmek için… Örneğin ölen vatandaşımı defnetmek için mezar yeri istiyorum. Başka bir şey istemiyorum” diye konuştu.
Kanal 35 televizyonunda yayınlanan Farklı Açı programına konuk olan Başkan Kocaoğlu, iktidar partisi milletvekillerinin “mazeret üretiyor” iddiasına karşılık da, “Ben mazeret üretmiyorum. Hiç de tarzım değildir mazeret üretmek. Kabahat bendeyse, hata yaptıysam, yanlış yaptıysam, bunu bağıra bağıra söylerim, sağır sultan duysun diye. Paylaşırım. Bir daha yapmamaya çalışırım. Özür dilemem gerekiyorsa, özür dilerim. Hatanın hangi noktasından dönmem gerekiyorsa, o noktada dönerim. Çünkü kent için çalışıyorum, ülkem için çalışıyorum. Bir kuruşuna gözbebeğim gibi bakmam lazım. O anlayışla, bilinçle çalışıyorum” dedi.
Çifte standart
Ürettiği projelere sürekli gerekçe uydurulmasına bir anlam veremediğini kaydeden İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı şöyle devam etti: “Sayın Aday çıktı dedi ki, ‘Körfez ÇED raporunda eksiklikler var, verilmiyor. Başkan da eksikleri gidermiyor bunu politik malzeme yapıyor’. İki gün sonra Deniz Ticaret Odası İzmir Şubesi, Ulaştırma Bakanlığı’nın Müsteşar Yardımcısı’nı çağırdı. O da dedi ki ‘Biz konuyu konuştuk. 1-2 aya kadar, yılbaşına kadar ÇED raporu verilecek.’ Hani eksik vardı? Top yuvarlamaya çalışırsanız, orası olmamış, burası olmamış… Ankara’da bahane üretmek ayrı bir ihtisas konusu... Oraya girmeye hiç gerek yok. Devlet Demiryolları ile birlikte çıktığımız Körfez ÇED’i projesini de, Sayın Bakan’ın sunduğu tüp geçidin projesini de aynı firma aldı. Aynı firma, aynı bilinç, mühendislik kadrosu ve titizlikle ikisini de gerçekleştirdi. Onun da ÇED sürecini götürüyor, bizimkini de.. Aramızdaki ihale farkı 3 yıl... Biz 3 yıldır alamadık. Onlar yeni başladı. Ama bugün tüp geçide yatırımcı bulunsun, 1 ay içerisinde körfeze tüp geçit projesinin ÇED raporu alınır. Biz diyoruz ki, kendimiz yatırım yapacağız. Devlet Demiryolları da kendisi yapacak yatırımı... 2-3 senede limandaki faaliyetlerin, ticaretin artışından karşılayacak. İzmir Limanı’nın kapasitesinin artırılması, belki de TCDD’nin yaptığı en karlı yatırımlardan bir tanesi olacak. Büyükşehir olarak biz bunun neresindeyiz? Biz para kazanmayacağız. Kuzeydeki sirkülasyon kanalını yapacağız, körfezi kurtaracağız. Çevre yatırımı yapacağız. Ama TCDD limanı büyütür de kentte ticaret büyürse, İzmir zenginleşecek. Hani kenti kalkındıracaktınız, uçuracaktınız? Hani hayalleriniz vardı? Önce limanı büyütün; hem para kazanın, koyduğunuz parayı iki senede alın; hem kenti kalkındırın. Hadi buyurun!”
Bizi tapulu mülkümüze almıyorlar
Yıllardan beri ören yerlerini kamulaştırdıklarını ve kazı yapılsın diye her ay ciddi destek verdiklerini hatırlatan Başkan Kocaoğlu, sözlerini şöyle sürdürdü: “Geçen yıl Agora kazıları için her ay 85 bin lira aktardık. Foça kazılarına da aynı şekilde, her ay 85 lira destek verdik. Ama bu sene aynı protokolü tekrarlayamadık. Protokolü bakanlık imzalıyor. Hem Agora’nın hem Foça’nın protokolünü 2015 yılının başında Bakanlığa gönderdik. Hala imzalanıp gelmedi. Niye imzalanıp gelmedi? Dediler ki ‘Bu protokolde siz açıklama yapamazsınız, izinsiz buraya giremezsiniz, davet veremezsiniz, misafir getiremezsiniz.’ Agora’nın Bakanlığa ait bölümü var, bizden önce kamulaştırılmış. Ama bütün çevresini biz kamulaştırdık. Tapusu bizde, bizim mülkümüz; size kazı izni veriyoruz. Siz de diyorsunuz ki, ‘tapulu mülküne giremezsin!’ Defalarca konuşmamıza rağmen hala ses yok. Oraya demirden, estetik bir korkuluk yaptık, ‘yapamazsınız’ dediler. Dedik ki ‘Biz kendi arazimize koruma duvarı, korkuluk yapıyoruz.’ Ziyaretçinin girdiği kapıdan kazı alanın köşesine her tarafı yaptık. Ama orayı yapamadık. Kültür Bakanlığı’nın mülkü diye yaptırmadılar. Bu ne mantık, bu ne İzmir aşkı? Kimse Ay’dan gelmedi. Ben İzmir Büyükşehir Belediye Başkanıyım. 1968 senesinden beri bu kentte yaşıyorum. Tam 47 olmuş… 13 senedir bu iktidarla Cumhuriyet döneminin en uzun bakanlığını yapan arkadaşlar da, İzmirli de, ülke vatandaşları bunu iyi biliyor. Yeni bir şey satmıyoruz. Neyse duruşumuz, neyse çalışmamız… Herkes birbirini biliyor, vatandaş da bizi biliyor”
Kentin geleceğini düşünmek..
Büyükşehir Belediye Başkanı Aziz Kocaoğlu, ‘Hükümetin projelerini mahkemeye taşıyor’ eleştirisi üzerine de şunları söyledi: “Neyi mahkemeye taşıyorum? Ankara’da Özelleştirme İdaresi’nin, TOKİ’nin, Çevre Şehircilik Bakanlığı’nın yaptığı ve kentin geleceğini mahvedecek olan projeleri, yoğunlukları kenti korumak için dava ediyorum. Ben de plan yapıyorum, kent dönüşümü yapıyorum. Yatırımcıyı destekliyor, bu kente yatırım yapılmasını istiyorum. Ama yanlışı da önlemeye çalışıyorum. İzmir Limanı’na 50 milyon liralık iki tane 300 metrelik parmak iskele yapacağım diye 100 bin metrekare Türkiye’nin en büyük AVM’sini yap işlet-devretle yaptırmaya kalkarsanız, ben onu dava eder bozdururum. Hani onun trafiği, hani Alsancak’taki işyerleri, hani Kemeraltı… Kentin geleceğini düşünmek, esnafından insanına kentteki dinamiklerin varlığını sürdürmesi için dengeleri koruyarak geliştirerek kenti kalkındırmak zorundayım. Siz yolcu limanı yapıyorum diye 100 bin metrekare AVM, 3 bin 500 metrekare freeshop yapacaksınız! Otele karşı çıkmadık, fazla bir yoğunluk getirmez; ihtiyacımız da var. Ama AVM yapamazsınız. Dava açtık bozdurduk. Yarın yapılsın yine dava açarım! Herkes biliyor ki, son derece diyaloga açığım. Hiçbir zaman hiç kimseyle ipleri koparmak istemem. Belediye Başkanı sorumluluğuyla ilişkileri sürdürmek isterim. Fikir ayrılıkları farklıdır. Ama bunlar memleket işidir, kent işidir. Hep birlikte omuz vermemiz gerekmektedir. Ben bu mantıkla çalışıyorum.”
Alsancak’taki yerimizi vermeye hazırım ama..
Başkan Kocaoğlu, statlarla ilgili soruya da şu şekilde yanıtladı: “Karşıyaka Belediyemiz 2.700 metrekare yeri stat yapın diye verdi. Biz Gürsel Aksel’de 1.406 metrekare yeri Meclis’ten karar alıp verdik. Alsancak Stadı’nda 4 bin küsur metrekare yerimiz var. Onu da vermeye hazırız. Ama önce projeleri görelim diyoruz. Ne yapılacak, nasıl bir şey yapılacak. İnceleyelim, mahsuru var mı yok mu? Bu projeler bize verilmiyor. Bir dayatmayla karşı karşıyayız. ‘Ben yaptım-oldu’yla karşı karşıyayız. İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin bürokrasininin, kentin bilim insanlarının doğru bildiklerini söylemeleri, önermeleri genel kabul görmüyor. Yanlışı söyledik, duyurduk, anlattık, izah ettik. Konu 1400 metrekareyse, buyur! Konu 2700 metrekareyse, buyur! Konu 4000 metrekareyse, buyur! Ama yaptığınız yanlış! Stad yerleri yanlış! Bunun ceremesini hep beraber çekeceğiz. Karşıyaka’da da, Göztepe’de de vatandaşların nefes alacağı, yürüyüş yapacağı başka alan yok.”
Sadece hakkımızı istiyoruz
Başkan Aziz Kocaoğlu, ilçe belediyelere Özel İdare’den verilen ve mahkeme kararıyla Büyükşehir’e geçen araçları geri almayacaklarını da açıkladı. Kocaoğlu şöyle devam etti:“Gayrimenkul davalarından net karar verilen, ‘İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne verilmesi gerekiyor’ denilenlerin tapusunu mecburen verdiler. Ama usul yönünden bozulanları, Valilik toplanıp toplanıp Büyükşehir Belediyesi’ni çırak çıkaracak şekilde dağıtım yapıyor. Biz şerh koyuyoruz, yine dava açacağız. Bu mallar kim ne derse desin, ne yaparsa yapsın, bir gün Anayasa Mahkemesi’nden İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne dönecektir. Çünkü bu mallar İzmir’in malıdır. İzmir’in kaynaklarıyla alınmıştır ve aslına rucu edecektir. Kaymakamın lojmanını biz alsak, kaymakamı çıkaracak mıyız? Vali yardımcısını çıkaracak mıyız? Hayır! Tapuyu alıp, tahsis edeceğiz. Biz Türkiye Cumhuriyetiyiz. Vali yardımcısı benim de vali yardımcım, il müdürü benim de il müdürüm, kaymakam benim de kaymakamım. Biz hakkımız olan malı istiyoruz. İl Özel İdaresi’ne ait malların İzmir Büyükşehir Belediyesi’ne verilmesi gerekmektedir.”
Yorum Yazın