Prof. Dr. Ertam Sağduyu, “Özellikle çocukluk ve ergenlik dönemindeki güneş yanıkları, ileride oluşabilecek deri kanserleri açısından risk taşıyor” dedi.
Ultraviyole ışınları hakkında bilgiler veren Prof. Dr. Ertam Sağduyu, “Güneş, farklı dalga boylarına sahip ışınlar yayar. Bu ışınlar, dalga boyları ve enerjilerine göre sıralanır. Güneş ışınlarının büyük bir kısmı atmosfer tarafından absorbe edilir. Yeryüzüne ulaşan ultraviyole ışınlarının yüzde 95’ini UVA, yüzde 5’lik kısmını ise UVB oluşturmaktadır” diye konuştu.
Güneş ışınlarının dalga boylarının deri üzerindeki etkisine değinen Prof. Dr. Ertam Sağduyu, “Dalga boyu uzadıkça, derinin alt tabakalarına ulaşan enerji miktarı artar, ancak kızarıklık yapıcı etki azalır. UVA 320-400 nanometre (nm) arası olup derin dermis tabakasına kadar ulaşır. UVB’nin aksine camlardan da geçebilen, güneş ışınlarına bağlı deri yaşlanması (fotoyaşlanma), fototoksik ve fotoallerjik reaksiyonlardan sorumlu olan dalga boyudur. Serbest radikal oluşumu ile DNA’ya etki ederek kanserojen etki gösterebilir. UVB, 290-320 nm dalga boyuna sahip olup bronzlaşma, güneş yanıkları ve deri kanserlerinden en sık sorumlu olan dalga boyudur. Yalnızca yüzde 15’lik kısmı derinin dermis tabakasına ulaşır. Ultraviyole C (UVC) 200-290 nm dalga boyuna sahip olup, en kısa dalga boyuna sahiptir. Atmosfer tarafından emilmektedir” dedi.
Güneş kremlerinin koruyuculuk değerleri hakkında da bilgi veren Prof. Dr. Ertam Sağduyu, “SPF, güneş kreminizin UVB ışınlarından ne kadar koruduğunu gösterir. Kişide güneşe maruziyet sonrası kızarıklık oluşma süresinin kaç kat uzadığını ifade eder. Örneğin, güneş koruyucu kullanmadan güneşe maruz kaldığında 10 dakika içinde kızarıklık oluşan kişide SPF 15 değerinde ürün kullanıldığında bu süre 150 dakikaya uzamaktadır. SPF 2-12 olan ürünler minimal, SPF 12-30 olan ürünler orta derecede, SPF30’un üstündeki ürünler yüksek koruma sağlar. SPF 15, UVB’yi yüzde 93 oranında bloke ederken, SPF 30 yüzde 97, SPF 50 yüzde 98 oranında bloke eder. SPF seçimi kişinin deri tipi ve mevsime göre yapılmalıdır. PFA ise güneş kreminin UVA’ya karşı koruyuculuğunu gösterir” dedi. .
Güneş ışınlarının D vitamini açısından önemine dikkate çeken Prof. Dr. Ertam Sağduyu, “Güneş ışınları, D vitamini sentezi için önemli olmakla birlikte sadece yüz ve el sırtlarının güneşe günde 10-20 dakikalık maruziyeti yeterli vitamin D üretimini sağlar” dedi.
Güneş ışınlarının olumsuz etkilerine de değinen Prof. Dr. Ertam Sağduyu, “Fotoyaşlanma, derin kırışıklıklar, telenjiektaziler (küçük kan damarlarının belirginleşmesi), siyah nokta ve sivilce benzeri lezyonlarda artma ile kendini gösterebilir. Güneş maruziyeti sonrası gözlerde hasar ve özellikle koyu tenli kişilerde, yüz bölgesinde melazma denilen koyu renkli lekeler de ortaya çıkabilir. Ultraviyole ışınların DNA üzerine zararlı etkileri mevcuttur. DNA hasarı ile çeşitli mutasyonlar gelişebilir. UV maruziyeti sonrası; kansere dönüşebilen aktinik keratoz; yassı hücreli kanser, bazal hücreli kanser ve melanom gibi deri kanseri türlerinde artış olabilir. Özellikle çocukluk ve ergenlik dönemindeki güneş yanıkları, ileride oluşabilecek deri kanserleri açısından risk taşır” diye konuştu.
Güneş ile ilgili dermatolojik hastalıklara dikkat çeken Prof. Dr. İlgen Ertam Sağduyu, “Güneş gören yerlerde su toplamayla birlikte kızarıklık, egzama, kaşıntılı, deriden kabarık kurdeşen lezyonları veya telenjiektaziler izlenebilir. Ayrıca özellikle ense bölgesinde deride uzun süreli kaşıntı sonrası belirgin kalınlaşma ve deri çizgilerinde artış meydana gelebilir. Gül hastalığı ve bazı romatolojik hastalıklarda güneş maruziyeti sonrası hastalıkta şiddetlenme meydana gelebilir. Doğum kontrol hapları, izotretinoin, bazı tansiyon ilaçları, psikiyatrik ilaçlar, bazı antibiyotikler ve kemoterapötik ajanlar gibi ilaçların alınmasından sonra güneş gören alanlarda güneşe duyarlılığın artmasına bağlı belirgin kızarıklık, hassasiyet meydana gelebilir. Özellikle güneş ışınlarının daha dik geldiği saatlerde güneş koruyucu sürmeden denize girilmesi veya uzun süreli yürüyüşler sonrasında açıkta kalan alanlarda kızarıklık, su toplama, yanma, batma şeklinde kendini gösteren güneş yanığı meydana gelebilir. Tedavide ıslak pansuman, kısa süreli topikal kortikosteroidler, deri yenilenmesini hızlandırıcı topikal ilaçlar kullanılabilir. Bol su içilmeli, bol kıyafetler giyilmeli ve güneşten korunulmalıdır. Şikayetler geçmediği takdirde doktora başvurulmalıdır” diye konuştu.
Güneşten korunmanın fiziksel ve kimyasal yöntemlerle sağlanabildiğini belirten Prof. Dr. Ertam Sağduyu, “Fiziksel korunma; güneş gözlüğü, geniş şapkalar, kalın kumaşlı ve uzun kollu kıyafetler, şemsiye gibi araçlarla sağlanabilir. Güneş ışınlarının deriye daha dik ulaştığı 11.00-15.00 saatleri arasında güneşten kaçınmak önemlidir. Güneş koruyucular içerdikleri etken maddelere göre fiziksel veya kimyasal korunma sağlar. Fiziksel etkili koruyucular, bariyer oluşturarak ışınları deriden yansıtarak etki eder. Tahriş edici ve alerjik olmamaları nedeniyle daha güvenilirdirler. Kimyasal etkili koruyucular ise UVA ya da UVB’yi absorbe ederek deriye geçişi azaltırlar. Etkili bir güneşten korunma için; hem UVA hem UVB koruması olan, mümkünse suya dayanıklı, en az SPF 15 güneş koruyucular tercih edilmeli, güneşe çıkmadan en az yarım saat önce güneş gören bütün bölgelere yeterli ve eşit miktarda güneş kremi sürülmeli, bulutlu havalarda da güneş koruyucu kullanılmalı, 2-4 saatte bir ve yüzme veya aşırı terleme sonrası güneş koruyucu yenilenmelidir” diye konuştu. (Egeajans)
Prof. Dr. Sağduyu: Güneş yanıkları, deri kanserleri açısından risk taşıyor
Abone olEge Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Bölümü Deri ve Zührevi Hastalıklar Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. İlgen Ertam Sağduyu, insan sağlığı üzerinde sayısız etkisi bulunan güneş ışınlarının yapısı, güneş yanıkları, güneş ışınlarının olumlu ve olumsuz özellikleri ve güneşten korunma yöntemleri hakkında açıklamalarda bulundu.
- 0SEVDİM
- 0ALKIŞ
- 0KOMİK
- 0İNANILMAZ
- 0ÜZGÜN
- 0KIZGIN
Yorum Yazın